29 Nisan 2025

ÜÇ NOKTANIN SÖYLEDİĞİ – AHMET TURAN ALKAN

-Geçmiş asla yeniden fethedilemez. Çünkü geçmişe dair her ipucu, insan zihninin bulanık kaleydoskopunda asıl tabiatını değiştirmeye mahkumdur. İnsan zihni mutlak gerçekliği veya gerçekliğin mutlaklığını algılamak ve fethetmek konusunda elverişsiz bir araçtır. İşte bu özelliğinden dolayı tarih, yakın ve uzak anlamlarıyla modern ilim tariflerinin hiçbirine sığmayacak kadar aykırılaşmış bir irrasyonalite alanıdır. (24)

-Doktriner ilmihal kitaplarının, ötekiler yanında vahim bir azınlık teşkil etmesi kalbime inşirah veriyor. (42)

-Yeni terbiye sistemi ebeveyni çocukları karşısında neredeyse pısırıklaştırırken gençlere de karşılaştıkları ilk krizde kolayca çözülüveren bir güven duygusu aşıladı. Gençliğin özgüvenini kazanması; bir fert olmayı öğrenebilmesi, Prens Sabahattin’den beri en büyük dileğimiz. Ne var ki ciddi ve doğru yönlendirilmiş bir eğitim sürecinden geçirmeden, çağın donanımlarıyla teçhiz etmeden sadece pedagog ve psikologların sözünden çıkmış olmamak için aile disiplinini iyice gevşeterek “fert” yetiştirmek mümkün mü? (54)

-Tasavvurlarımız da bize dairdir ve bizi tarif ederler, başka bir ifade ile neyi tasavvur etmişsek, vakt-i merhunû geldiğinde ancak onu gerçekleştirebiliriz. (84)

-Saygıdeğer metropollerimizde hala öyle midir bilmiyorum ama, Anadolu taşrasında bir kız çocuğunun artık ölmeyeceğine kanaat getirildiği anda çeyizi de düzülmeye başlanır. (99)

-Orta dereceli okullarda eski Osmanlı haritalarıyla, yeni Türkiye haritasının aynı ebatta sayfaya basılması tesadüf değildir; böylece Anadolu, cesamet itibariyle en azından 16.yüzyıl’da sahip olduğumuz topraklarla aynı büyüklükte gibi görünmektedir. (121)

-Daha dün sayılabilecek kadar kısa bir zaman önce 1650 yılında İrlanda Başpiskoposu James Ussher, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki silsilename bilgilerini ciddiye alarak, kâinatın milattan önce 4004 yılında yaratıldığını ileri sürmüş ve (sıkı durun) bu bilginin doğruluğundan şüphe etmek 19.yüzyıla kadar kimsenin aklına gelmemişti. (126)

-Bana göre televizyonun kendisi İslam’a aykırı bir araçtır; bir zaman geçirme biçimi olarak, eğlenme aracı olarak, hatta iletişim aracı olarak İslam’a aykırıdır; zorbadır, tek yönlüdür, odaksızdır ve otokontrole müsait değildir. Öyle bir aracı İslamileştirmek için çabalayanları anlamakta mazurum. Televizyonu niçin ve nasıl İslamileştireceğiz; kendi köklerimizi yaratmak için mi? (179)

-Mahalle “kent” dokusuna aykırı bir kavramdır. Mahalle bünyesindeki insan-insan ve insan-çevre ilişkileri ancak “şehir” de soluk alma imkânı bulan bir geçmiş zaman değeridir. (217)

Ötüken yayınları, 1997 basım, 3.baskı. (İlk baskı, İnsan yayınları, 1995)

TÜRKİYENİN JEOPOLİTİĞİ VE ERMENİ PROPAGANDASI – AGAH OKTAY GÜNER

-Ermenilerden Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları müsteşarlıkları yapanlar, 1.Meşrutiyet’te 9; 2.Meşrutiyette 11; 1914 Meclisinde 12 milletvekili ve 20.000 civarında devlet memuru bulunduğu tespit edilmiştir. (6)

-Bunların kurduğu ilk ihtilal ocağı Kafkasyalı Nazarbek ismindeki komitacının 1886 yılında İsviçre’de tesis ettiği “Hınçak-Çansesi” cemiyetidir. (22.dipnot / Hasan Kundakçı – Emperyalizmin kullandığı Ermeniler, Ankara, 2001, sf: 35 vd.) 1886’da İsviçre’de kurulan Hınçak gizli cemiyeti tedhiş yoluyla Osmanlı Ermenilerini kendi emellerine alet etmeye başladı. Türkiye’deki Ermeni zenginlerinden ağır tehditlerle büyük paralar sızdırıldı. Doğu Anadolu’da cemiyetin emirlerini dinlemeyen yüzlerce Ermeni öldürüldü. (28-29) …Bunlar altı vilayette muhtariyet sağlayacak yolda Ermeni kuvvetlerinin ayaklanmasını ümitsiz görünen Avrupa müdahalesine üstün tutan bir siyaset taraftarı idiler. Programlarının en mühim esası her tarafta terörü kullanarak tedhiş eylemleri yapmak, bu yolla hem devleti zayıf düşürmek hem de Ermeni taleplerini kabule zorlamaktı. (29)

- 24 Nisan 1915 (11 Nisan 1331) tarihinde Ermeni komite merkezlerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşlarının tutuklanmasını öngören ve 14 valilikle 10 mutasarrıflığa gönderilen genelge ile devlet olayları önlemeye çalışmıştır. Bu genelge sonrasında İstanbul’da kamu düzenini bozdukları için 2345 kişi tutuklanmıştır. Eğer yapılan icraat soykırım olsa idi o tarihte İstanbul’da yaşayan 82.880 Ermeni’nin %3 karşılığı olan 2345 kişi değil, daha fazla sayıda Ermeni’nin tutuklanması yapılabilirdi. (43.dipnot/ Azmi Süslü, Türk Tarihinde Ermeniler, 1995, Ankara, sf:223-226) Bu tarihin Ermeniler tarafından sürekli istismar edilmesinin asıl sebebi daha sonra yaşanan Ermeni olaylarında elebaşılık yapacak yönetici lider kadronun tutuklanmış olmasıdır. Bu tutuklama ile belki de Türklere yönelik olarak tarihin kaydedeceği en büyük katliamlardan birisi engellenmiştir. Aslında Ermenilerin sindiremediği durum budur. (54)

-Kısacası olaya soğukkanlı ve gerçekçi bir şekilde bakacak olursak, kabul etmemiz gerekir ki Ermeni terörünün bitmesinde Türkiye’nin siyasi, diplomatik ve operasyonel müdahalelerinin rolü yok denecek kadar azdır. Olanlara da Batılılar, Ermeniler kendi iç rekabetleri ve şaşkınlıklarından ötürü yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları, bu arada da Batılıların da ölmesine sebep oldukları için bu örgüt ve kişileri gözden çıkardıkları mantığıyla bakmak gerçekçi olacaktır. (29.dipnot / Nermin Güvenç, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, İst, Eylül 2000, Sayı:44 sf 97) (77)

Türkiye Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı, tarihsiz

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...