-Doktriner ilmihal kitaplarının, ötekiler yanında vahim bir azınlık teşkil etmesi kalbime inşirah veriyor. (42)
-Yeni terbiye sistemi ebeveyni çocukları karşısında neredeyse pısırıklaştırırken gençlere de karşılaştıkları ilk krizde kolayca çözülüveren bir güven duygusu aşıladı. Gençliğin özgüvenini kazanması; bir fert olmayı öğrenebilmesi, Prens Sabahattin’den beri en büyük dileğimiz. Ne var ki ciddi ve doğru yönlendirilmiş bir eğitim sürecinden geçirmeden, çağın donanımlarıyla teçhiz etmeden sadece pedagog ve psikologların sözünden çıkmış olmamak için aile disiplinini iyice gevşeterek “fert” yetiştirmek mümkün mü? (54)
-Tasavvurlarımız da bize dairdir ve bizi tarif ederler, başka bir ifade ile neyi tasavvur etmişsek, vakt-i merhunû geldiğinde ancak onu gerçekleştirebiliriz. (84)
-Saygıdeğer metropollerimizde hala öyle midir bilmiyorum ama, Anadolu taşrasında bir kız çocuğunun artık ölmeyeceğine kanaat getirildiği anda çeyizi de düzülmeye başlanır. (99)
-Orta dereceli okullarda eski Osmanlı haritalarıyla, yeni Türkiye haritasının aynı ebatta sayfaya basılması tesadüf değildir; böylece Anadolu, cesamet itibariyle en azından 16.yüzyıl’da sahip olduğumuz topraklarla aynı büyüklükte gibi görünmektedir. (121)
-Daha dün sayılabilecek kadar kısa bir zaman önce 1650 yılında İrlanda Başpiskoposu James Ussher, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki silsilename bilgilerini ciddiye alarak, kâinatın milattan önce 4004 yılında yaratıldığını ileri sürmüş ve (sıkı durun) bu bilginin doğruluğundan şüphe etmek 19.yüzyıla kadar kimsenin aklına gelmemişti. (126)
-Bana göre televizyonun kendisi İslam’a aykırı bir araçtır; bir zaman geçirme biçimi olarak, eğlenme aracı olarak, hatta iletişim aracı olarak İslam’a aykırıdır; zorbadır, tek yönlüdür, odaksızdır ve otokontrole müsait değildir. Öyle bir aracı İslamileştirmek için çabalayanları anlamakta mazurum. Televizyonu niçin ve nasıl İslamileştireceğiz; kendi köklerimizi yaratmak için mi? (179)
-Mahalle “kent” dokusuna aykırı bir kavramdır. Mahalle bünyesindeki insan-insan ve insan-çevre ilişkileri ancak “şehir” de soluk alma imkânı bulan bir geçmiş zaman değeridir. (217)
Ötüken yayınları, 1997 basım, 3.baskı. (İlk baskı, İnsan yayınları, 1995)