-4
Ekim 1958'de rahmetli Adnan Menderes İstanbul İmam Hatip Okulu'nu ziyaret etti.
Beraberinde Milli Eğitim Bakanı Celal Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Eyüp
Sabri Hayırlıoğlu var idi. 4 Ekim 1958'de ben 3.sınıfta idim. Başbakanın
yanında ayrıca protokol de var idi. Hocamız rahmetli Kemal Kiper yolun iki
tarafına takriben 10 metre ara ile 200 metre uzunluğunda yol boyu bizi dizdi.
Başbakan Adnan Menderes saat 09.00'da gelip aranızdan geçecek dediler. Menderes
saat 09.00'da gelmedi. Yolun iki tarafında öğrenciler yerini bırakıp dağılmaya
başladı. Adnan Menderes saat 11.30'da geldi. Önümden geçti. Okulumuzu ziyaret
etti. Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu'nun elini öptük. Okulumuzun
açılışını yaptı. (100)
-İstanbul'da
Yeni İstiklal Gazetesi çıktı. Gazeteyi Şevket Eygi çıkardı. Hüseyin Tural, Yeni
İstiklal Gazetesi'nde çalışıyordu. Gazeteyi uygun bir şekilde dürüp adres
bandını dürülmüş gazetenin üzerine tutturmak için gece sabaha kadar çalışmak
gerekiyordu. Hüseyin Tural uygun gördüğü arkadaşları çağırıyordu. Bu arada beni
de çağırıyordu. Gece sabaha kadar adres bantlarını gazeteye tutuşturuyorduk.
Gazete sonra kapandı. 27 Mayıs ihtilali öncesi ve sonrası bir süre çıktı. Sonra
kapandı. Gece sabaha kadar bu gazetede çalışıyorduk. Hüseyin Tural bize 15 lira
verir idi. Ayda bir kere gazete abonelerine gönderileceği zaman bu çalışmayı
yapardık. Hüseyin Tural hem İmam Hatip okulunda öğrencilik yapar hem de
gazetede çalışırdı. Ayda 200 tl ücret alırdı. (107)
-Şeyh
Camii'nde 2 imam var idi. İmam arkadaşım Hasan Çelebi idi. Hasan Çelebi
Erzurumludur. Hafızdır. Beraber imamlık yaparken hat öğreniyordu. Hat sanatında
usta olmuştur. Benim anladığım kadarıyla, hat konusunda dünya çağında hat
sanatından anlayan ve onu icra eden bir sanatkâr olmuştur. (124)
-Yunus
Emre haftası münasebetiyle orta dereceli okullarda dereceye girenlere Eskişehir
Valisi rahmetli Naim Cömertoğlu ödül veriyordu. Valilikte salonda ödül almaya
hak kazanmış olanlara vali bey önce ödülünü veriyor sonra elini sıkıyordu.
Tokalaşıyordu. Ortaokul öğrencisi 14 yaşlarında bir kız çocuğuna vali bey
ödülünü verdi. Ardından da kız ile tokalaşmak üzere elini kıza uzattı. Kız Vali
Bey'e elini vermedi. Neden elini vermedi der gibi Vali Bey bana doğru baktı.
Sonra da kıza, niçin el vermiyorsun dedi. Kızcağız, "Efendim biz tam
manasıyla Müslümanız da onun için elimi vermedim" dedi. Kızcağız 14
yaşında, Vali Naim Cömertoğlu 50 yaşında idi. Aynı zamanda vali idi. Bir insan
ömründe kaç defa vali eli sıkabilir? Bu kızımız Vali Bey'e elini uzatmalı Vali
Bey ile tokalaşmalı idi. Ama tokalaşmadı. Bu davranışını da İslam dinine fatura
etti. Halbuki İslam ahlakıyla ahlaklanan bir erkeğin elini bir hanımın
sıkmasında bir sakınca yoktur. Hele yaşını başını almış, ahlak yönü itibariyle
mazbut bir erkeğin elini öpmede İslam bir sakınca görmez. Bu benim şahsi
görüşüm değil birçok ilim adamı bu görüşü benimser. Bir toplantı düşünün ki o
mecliste takriben 30 kişi vardır. Bir müftü meclise girdi. Erkeklerin elini
sıktı ve kadınlarla tokalaşmadı. Öyle meclisin hayrını gör. Bana göre bu
davranış yanlıştır. Müftü devamlı kadın erkek ilişkilerini mi düşünüp duruyor
diye insanı toplum önünde gülünç duruma düşürür. (185-186)
-Eskişehir'de
Abdurrahman Sarar amca var idi. Sarar Giyim Sanayii'nin kurucusudur. Hayırsever
bir zat idi. İnsanları severdi. Müftülüğe karşı özel bir sevgisi var idi. Müftü
olarak bana da saygı duyardı. Ailece giyim ve kuşamımıza yardımcı olurdu.
Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen ailece hala onu rahmetle anıyoruz. Ailede
oğullarımıza ve bana takım elbise verdikleri gibi, işaretimiz üzerine,
arkadaşlarımıza bile takım elbise veriyordulardı. Hatırladığım kadarıyla üç
aylarda bizim delaletimizle Kuran kurslarımıza ve fakirlere 300 takım elbise
verdiklerini hatırlıyorum. 1980 yılında Ramazan öncesi ve Ramazan ayında Bozen
Köyü Kuran Kursu'nda elbisesi biraz eski olan 18 öğrenciye yeni elbise
vermelerini Abdurrahman Sarar amcaya ve oğlu Cemalettin Sarar'a söyledim.
Onlardan söz aldım. Sonradan düşündüm kursta 24 öğrendi var idi. 18 öğrenciye
yeni elbise giydireceğiz. 6 öğrenciye yeni elbise veremeyeceğiz. Elbise
veremeyeceğimiz öğrenciler imrenecekler. Giydirmişken hepsini giydirelim diye
düşündüm. Bu düşüncemi Abdurrahman Sarar amcanın büyük oğlu Cemalettin Sarar'a
anlattım. 18 öğrenciyi giydireceğiz. Geriye kalan 6 öğrenci imrenecek dedim.
"Hocam hepsini giydirelim" dedi. Cemalettin Sarar, Celalettin Sarar
ve Sabahattin Sarar (C.C.S) Sarar Giyim teşkilatı olarak işi ilerlettiler.
Büyük hayır hizmetleri vücuda getirdiler Allah işlerine kolaylık versin. Sağlık
ve afiyet içinde daim olsunlar. Âmin. (188-189)
-Futbolcu
Tanju Çolak'ın dayısı "Duydum ki seni müftülüğün arabasına biniyor diye
şikâyet etmişler. Üzüldüm. Benim iki tane arabam var. Birisi senin emrinde
istediğin gibi bin, istediğin yere git" dedi. (222)
-Sayın
Mesut Yılmaz müftüye muhalif olanların şikâyet ve sızlanmalarına itibar etti.
Çok kısa bir zamanda beni Rize'den ayırdı. 2 sene olmadan Rize'den Bitlis İl
Müftülüğüne tayinimi gerçekleştirdi. "Rize İl Müftüsü İsmail Cömert,
Rize'de yenidir, neden tayin edildi?" Diyenlere Mesut Yılmaz'ın özel kalem
müdürü (Mesut Yılmaz'ı kastederek) "Bakan Bey böyle istedi" şeklinde
cevap vermiştir. (246)
-Diyanet
İşleri Başkanlığı'nın pozisyonu siyasi iktidarın isteklerini geri çevirecek ve
onlara karşı koyacak dirayette değildir. (259)
-Türkçeden
başka Arapça ve Bulgarca bilen Davudoğlu Hoca inançlarına bağlılığı,
yaşayışındaki sadeliği ve alçak gönüllülüğü ile temayüz etmiş bir İslam
alimidir. Aşırı muhafazakarlığı sebebiyle yenileşme hareketlerine karşı
çıkmıştır. Ona göre din neşvünema bulmakla değil, ancak çelik gibi donuk
olmakla ilahi vasfını muhafaza etmiş ve edecektir. Onun bu fikirleri
benimsemesinde Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile yakın dostluğu bulunan ve
bir müddet Bulgaristan Baş müftülüğü yapmış olan kayınpederi Hüseyin Hüsnü
Efendi'nin büyük tesiri vardır. (369-370)
Kitabevi
Yayınları, 2020 basım, 1.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder