06 Ağustos 2025

HAYAT DEFTERİ MÜFTÜ EFENDİNİN HAYATI VE HATIRALARI - İSMAİL CÖMERT

-İmam-Hatip okulları henüz tanınmamıştı. Mezun vermemişti. O tarihlerde İmam-Hatip okullarının ne olduğunu biz bilemiyorduk. Halk da bilmiyordu. Halkın ve Kuran kursu çevrelerinin özel olarak Arapça okuyan gençlerin İmam-Hatip okullarına bakış açısı müsbet değil idi. İmam-Hatip okullarının Arapçayı iyice öğreteceğine inanılmaz idi. "Devlet İmam-Hatip okullarını açtı. Kendi görüşüne göre hoca yetiştirecek. Devletin felsefesi dikkate alınacak. Yetişen din adamları devletin istediği gibi fetva verecek. Bu sebeple dini naslar zarar görecek" deniyor idi. Ben düşünüyordum. İlerde İmam-Hatip olabilmek, görev alabilmek için İmam Hatip Okulu mezunu olmak lazımdır. Din adamı olabileceksem kültürlü bir din görevlisi olmalıyım. Dünya ahiret dengesi daha iyi kurulur. İmam Hatip Okuluna gidersem daha bilgili olurum gibi düşüncelerle İmam Hatip Okuluna gitmeliyim diyordum. Kararımı verdim. İmam Hatip okuluna gitmek için ön hazırlıklar yapmaya başladım. (74)

-4 Ekim 1958'de rahmetli Adnan Menderes İstanbul İmam Hatip Okulu'nu ziyaret etti. Beraberinde Milli Eğitim Bakanı Celal Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu var idi. 4 Ekim 1958'de ben 3.sınıfta idim. Başbakanın yanında ayrıca protokol de var idi. Hocamız rahmetli Kemal Kiper yolun iki tarafına takriben 10 metre ara ile 200 metre uzunluğunda yol boyu bizi dizdi. Başbakan Adnan Menderes saat 09.00'da gelip aranızdan geçecek dediler. Menderes saat 09.00'da gelmedi. Yolun iki tarafında öğrenciler yerini bırakıp dağılmaya başladı. Adnan Menderes saat 11.30'da geldi. Önümden geçti. Okulumuzu ziyaret etti. Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu'nun elini öptük. Okulumuzun açılışını yaptı. (100)

-İstanbul'da Yeni İstiklal Gazetesi çıktı. Gazeteyi Şevket Eygi çıkardı. Hüseyin Tural, Yeni İstiklal Gazetesi'nde çalışıyordu. Gazeteyi uygun bir şekilde dürüp adres bandını dürülmüş gazetenin üzerine tutturmak için gece sabaha kadar çalışmak gerekiyordu. Hüseyin Tural uygun gördüğü arkadaşları çağırıyordu. Bu arada beni de çağırıyordu. Gece sabaha kadar adres bantlarını gazeteye tutuşturuyorduk. Gazete sonra kapandı. 27 Mayıs ihtilali öncesi ve sonrası bir süre çıktı. Sonra kapandı. Gece sabaha kadar bu gazetede çalışıyorduk. Hüseyin Tural bize 15 lira verir idi. Ayda bir kere gazete abonelerine gönderileceği zaman bu çalışmayı yapardık. Hüseyin Tural hem İmam Hatip okulunda öğrencilik yapar hem de gazetede çalışırdı. Ayda 200 tl ücret alırdı. (107)

-Şeyh Camii'nde 2 imam var idi. İmam arkadaşım Hasan Çelebi idi. Hasan Çelebi Erzurumludur. Hafızdır. Beraber imamlık yaparken hat öğreniyordu. Hat sanatında usta olmuştur. Benim anladığım kadarıyla, hat konusunda dünya çağında hat sanatından anlayan ve onu icra eden bir sanatkâr olmuştur. (124)

-Yunus Emre haftası münasebetiyle orta dereceli okullarda dereceye girenlere Eskişehir Valisi rahmetli Naim Cömertoğlu ödül veriyordu. Valilikte salonda ödül almaya hak kazanmış olanlara vali bey önce ödülünü veriyor sonra elini sıkıyordu. Tokalaşıyordu. Ortaokul öğrencisi 14 yaşlarında bir kız çocuğuna vali bey ödülünü verdi. Ardından da kız ile tokalaşmak üzere elini kıza uzattı. Kız Vali Bey'e elini vermedi. Neden elini vermedi der gibi Vali Bey bana doğru baktı. Sonra da kıza, niçin el vermiyorsun dedi. Kızcağız, "Efendim biz tam manasıyla Müslümanız da onun için elimi vermedim" dedi. Kızcağız 14 yaşında, Vali Naim Cömertoğlu 50 yaşında idi. Aynı zamanda vali idi. Bir insan ömründe kaç defa vali eli sıkabilir? Bu kızımız Vali Bey'e elini uzatmalı Vali Bey ile tokalaşmalı idi. Ama tokalaşmadı. Bu davranışını da İslam dinine fatura etti. Halbuki İslam ahlakıyla ahlaklanan bir erkeğin elini bir hanımın sıkmasında bir sakınca yoktur. Hele yaşını başını almış, ahlak yönü itibariyle mazbut bir erkeğin elini öpmede İslam bir sakınca görmez. Bu benim şahsi görüşüm değil birçok ilim adamı bu görüşü benimser. Bir toplantı düşünün ki o mecliste takriben 30 kişi vardır. Bir müftü meclise girdi. Erkeklerin elini sıktı ve kadınlarla tokalaşmadı. Öyle meclisin hayrını gör. Bana göre bu davranış yanlıştır. Müftü devamlı kadın erkek ilişkilerini mi düşünüp duruyor diye insanı toplum önünde gülünç duruma düşürür. (185-186)

-Eskişehir'de Abdurrahman Sarar amca var idi. Sarar Giyim Sanayii'nin kurucusudur. Hayırsever bir zat idi. İnsanları severdi. Müftülüğe karşı özel bir sevgisi var idi. Müftü olarak bana da saygı duyardı. Ailece giyim ve kuşamımıza yardımcı olurdu. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen ailece hala onu rahmetle anıyoruz. Ailede oğullarımıza ve bana takım elbise verdikleri gibi, işaretimiz üzerine, arkadaşlarımıza bile takım elbise veriyordulardı. Hatırladığım kadarıyla üç aylarda bizim delaletimizle Kuran kurslarımıza ve fakirlere 300 takım elbise verdiklerini hatırlıyorum. 1980 yılında Ramazan öncesi ve Ramazan ayında Bozen Köyü Kuran Kursu'nda elbisesi biraz eski olan 18 öğrenciye yeni elbise vermelerini Abdurrahman Sarar amcaya ve oğlu Cemalettin Sarar'a söyledim. Onlardan söz aldım. Sonradan düşündüm kursta 24 öğrendi var idi. 18 öğrenciye yeni elbise giydireceğiz. 6 öğrenciye yeni elbise veremeyeceğiz. Elbise veremeyeceğimiz öğrenciler imrenecekler. Giydirmişken hepsini giydirelim diye düşündüm. Bu düşüncemi Abdurrahman Sarar amcanın büyük oğlu Cemalettin Sarar'a anlattım. 18 öğrenciyi giydireceğiz. Geriye kalan 6 öğrenci imrenecek dedim. "Hocam hepsini giydirelim" dedi. Cemalettin Sarar, Celalettin Sarar ve Sabahattin Sarar (C.C.S) Sarar Giyim teşkilatı olarak işi ilerlettiler. Büyük hayır hizmetleri vücuda getirdiler Allah işlerine kolaylık versin. Sağlık ve afiyet içinde daim olsunlar. Âmin. (188-189)

-Futbolcu Tanju Çolak'ın dayısı "Duydum ki seni müftülüğün arabasına biniyor diye şikâyet etmişler. Üzüldüm. Benim iki tane arabam var. Birisi senin emrinde istediğin gibi bin, istediğin yere git" dedi. (222)

-Sayın Mesut Yılmaz müftüye muhalif olanların şikâyet ve sızlanmalarına itibar etti. Çok kısa bir zamanda beni Rize'den ayırdı. 2 sene olmadan Rize'den Bitlis İl Müftülüğüne tayinimi gerçekleştirdi. "Rize İl Müftüsü İsmail Cömert, Rize'de yenidir, neden tayin edildi?" Diyenlere Mesut Yılmaz'ın özel kalem müdürü (Mesut Yılmaz'ı kastederek) "Bakan Bey böyle istedi" şeklinde cevap vermiştir. (246)

-Diyanet İşleri Başkanlığı'nın pozisyonu siyasi iktidarın isteklerini geri çevirecek ve onlara karşı koyacak dirayette değildir. (259)

-Türkçeden başka Arapça ve Bulgarca bilen Davudoğlu Hoca inançlarına bağlılığı, yaşayışındaki sadeliği ve alçak gönüllülüğü ile temayüz etmiş bir İslam alimidir. Aşırı muhafazakarlığı sebebiyle yenileşme hareketlerine karşı çıkmıştır. Ona göre din neşvünema bulmakla değil, ancak çelik gibi donuk olmakla ilahi vasfını muhafaza etmiş ve edecektir. Onun bu fikirleri benimsemesinde Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile yakın dostluğu bulunan ve bir müddet Bulgaristan Baş müftülüğü yapmış olan kayınpederi Hüseyin Hüsnü Efendi'nin büyük tesiri vardır. (369-370)

Kitabevi Yayınları, 2020 basım, 1.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...