22 Mayıs 2025

BAB-I ALİDE GÜN BATIMI / ANILAR – İBRAHİM GÜLEÇ

-Bab-ı Ali’ye doluşanlar fikirden, kültürden habersiz; Sultanahmet’e doluşanlar ise tarih ve maneviyattan uzaklar. (24)

-O köşe yazarları yürürken asla kibir ve kasıntı yapmazlardı. Bizimle en çok Ahmet Kabaklı selamlaşır, hal hatır sorardı. Ergun Göze, Tahir Kutsi Makal bizlerle şakalaşırdı. Hasan Pulur,, Nezih Demirkent merhabalaşırdı. Fakat hal hatır sormazlardı. En soğuk davranan Abdi İpekçi idi. Çünkü etrafında yağcıları eksik olmazdı. (37)

-En çok samimi olduğum kişi Rıfat Ilgaz’dı. O kadar samimi birlikteliğimiz vardı ki aynen baba oğul veya iki samimi arkadaş gibiydik. Zaten kibar ve beyefendi bir kişiliği vardı. Beni hiçbir zaman hamal gözüyle görmezdi. Ben de ona aynı sevgi ile yaklaşırdım. (41-42) Rıfat abi o kadar iyi niyetli bir insandı ki, herkesin dediğine inanırdı ve başını sallar giderdi. (43) Rıfat abinin önceki yayınevinin ismi “Sınıf yayınları” idi. Çınar yayınevi ismi ile basılan ilk kitap “Kulağımız Kirişte” isimli kitap oldu. Eski kitapları da Çınar yayınları isminde yayınlamaya başladı. Bayağı da iş yaptılar. (47)

-Dedim ya ikinci samimi olduğum kişi Yaşar Kemal’di diye. Yaşar abi de asla kibir kasıntı gibi bir davranış yoktu. Herkese aynı samimiyetle davranırdı. Onun yanında patron, müdür, hamal ayrımı asla olmazdı. Lafını eğmeden, bükmeden ok gibi söyler, düz konuşurdu. Kendi yayınevini (Toros yayınevi) 1982 yılında oğlu Raşit Gökçeli ile Alpay Kabacalı tarafından kurdurduktan sonra kitaplarını kendi bastırıp yayınlamaya başladı. (48-49)

-Mustafa Miyasoğlu rahmetli Sezai Karakoç’un baskı editörlüğünü yapıyordu ve baskı işlerini benim de işini takip ettiğim Fatih Gençlik Matbaası Vakfı yapıyordu.(55)

-Tanıdığım insanlar için de en dürüstlerinden biri de Ahmet Öztürk idi. Payel yayınevinin sahibi…(56) Aynı kategoride Cemal Süreya vardı. İşçinin alın teri kurumadan emeğinin hakkını verenlerden. Bunlardan hakkını yiyemeyeceğim biri daha vardı ki o da Fethi Naci idi. Gerçek yayınevinin sahibi, eski işçi partisi milletvekili. İşini daima sistemli ve planlı götüren birisiydi. Onda da hiç emeğimin karşılığı kalmadı. O da dürüst insandı. (57)

-Bab-ı Ali’de baba servetini ileri götürüp yükselten kişilerden (Allah toprağını bol etsin) biri İnkılap yayınevinin sahibi Garbis Fikri (1907-1971) idi. Aynen kendisi gibi oğlu Nazar da(1938-2008) baba servetini daha ileri götürdü ve başarılı oldu. O da oğlu Arman Fikri’ye yayınevini devretti. (62) İnkılap yayınlarının ikinci kuşak yöneticisi Nazar Fikri, 1927’de kurulan Türkiye’nin en eski yayınevlerinden İnkılap’ın başına babası Gabris Fikri’nin 1971’de ölümünden sonra geçti. Nazar Fikri de 1996’da bu sorumluluğu oğlu Arman Fikri’ye bıraktı. (63)

-64’ten sonra MTTB’ye devamlı girdim, çıktım ve orada kültürel faaliyetleri takip ettim. (75) Talebe birliğinden öyle bürokratlar ve öyle iş adamları yetişti ki ben çoklarıyla hala görüşürüm. Fatih Gençlik Vakfı matbaasına da girişim onların sayesinde oldu. (77)

-Yetmişli yıllarda yayınevlerince 5000’in altında kitap basılmıyordu ve senede 4-5 baskı yapan kitap sayısı yüzlerin üzerindeydi. (80)

-Bab-ı Ali’ye ilk darbe vuranların başında zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ile ilçe belediye başkanı Ahmet Çetinsaya oldu. Büyük matbaa ve yayınevlerinin sur dışına çıkmasının yegâne sebebi bunlardı. Bab-ı Ali’nin “ahı” bunların üzerinde büyük bir vebal olarak kalacak. Hem bu dünya hem de öbür dünyada. Çünkü çoğu kişinin ekmeği ile oynadılar. (82-83)

-Bab-ı Ali’ye ilk darbeyi vuranlardan biri de Cemal Nadir Sokak’taki Ferah Han oldu ve sonra kötü gidişat başladı. Çünkü binayı yapanlar matbaa değil, mensucat dükkânları olarak dizayn ettiler. Hiçbir

dükkân da kültüre yönelik hizmet vermedi. Sahiplerinin her düşüncesi para olduğu için hanı kültürden uzak tuttular. Bunu gören han sahipleri de bunları örnek alarak işi para getirisine bağladılar. (Not: Ferah hanı kumaşçılar da terk etti. Şimdilerde yıkılıncaya kadar kaydıyla bazı yayınevleri taşındı. Galiba Bab-ı Ali’nin ahı tutmuş olmalı ki, yayınevlerine kucak açtı) Ferah Han’ın aslını araştıracak olursak, yer “Acısu Musluk Mescidi” olarak geçer haritada. Han sahipleri herhalde bir yolunu bulup hanı buraya inşa ettiler. Bab-ı Ali’de hiçbir binada 4 kat bodrum yok. Ferah Han hariç. Sadece Ferah Han’da var. Hâlbuki onun sırasında Halil Lütfü Dördüncü ’nün binası zemine çok fazla derine indiği gerekçesiyle yirmi senedir inşaat halinde duruyor) (90)

Erguvan Yayınevi, 2018 basım, 1.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...