22 Mayıs 2025

BİRAZ YAĞMUR KİMSEYİ İNCİTMEZ - KEMAL SAYAR

-Anlayışlı bir tutuma sahip olmak demek, bir kişinin düşünce ve duygularını önden bilmek demek değildir. Sadece dinlemeye ve keşfetmeye açık olmak demektir. İnsanlar bize konuşmuyorsa bizim onları dinlemeyeceğimizi düşünüyorlardır. Dinlemek kendi ihtiyaçlarımızı bir süreliğine askıya almayı gerektirir. (54)

-Buhran ve belirsizlik zamanlarında pozitif düşünme ideolojisi, toplumsal eşitsizliklerin doğası üzerine düşünme ihtiyacını maskeler. Böylece kapitalizme alternatif modeller aramaya çalışmayız. İnsanlar kendi kendilerinin efendisi olduğuna inandırıldıklarında pozitif düşünce bütün hastalıkların ilacı olur ve toplumsal eleştirinin yerini özeleştiri alır. Kendine yardım kılavuzları hakkındaki acı gerçek, bu kitapların bir işe yaramadıklarıdır. Muazzam bir okuyucu kitlesine rağmen, bu kitapları okuyarak daha mutlu ve ruhsal açıdan sağlıklı nesiller yetişmiyor. Tam aksine bu kitaplar yüzünden insanlar kendilerindeki basit kusurları büyütmeye, daha da kederlenmeye başladı. Bu kılavuzlarda gösterilen hedeflere ulaşamayan insanlar giderek kendilerini daha mutsuz ve yetersiz hissediyor ve bununla baş etmek için de daha çok kılavuz kitap alıyor. Sözün özü, kendine yardım endüstrisi dindirmeye çalıştığı yetersizlik ve paranoya duygusunu tırmandırıyor. Hayat bir savaş meydanıysa insan sonsuza dek savaşmalı, pozitif düşünceler hayatı daha iyi yönde değiştiriyorsa negatif olanlara karşı uyanık olmalıyız ve her şey bireye bağlı ise başarısız olduğumuzda suçlayacak kimse yok demektir. Böylece suçluluk ve endişe, bu kültür marifetiyle zirve yapar. (114)

-Bizi hiçbir yere taşımayan ve hayata hiçbir değer eklemeyen ıstıraba üretken olmayan ıstırap diyoruz. Üretken bir ıstırap için kendi benliğimizin zayıf, kırılgan, incinmiş ve örselenmiş parçalarıyla da karşılaşabilmemiz gerek. En önemlisi ne kadar acı çeksek de kendi içimize çıplak gözle bakabilmemiz gerek. Çokları narsistik bir özsevi (kendine aşık olma) haline kaçarak, kırılgan taraflarıyla yüzleşmek istemez. (124)

-Istırap anlayışı keskinleştirir ve kalbi yumuşatır. Istırap merhametin kalbinizde kök salmasına yardım eder, üretken bir ısrıtapla daha önce düşünmediğimiz şeylerin bilincine varırız. Öteki insanların ıstırabına dikkat kesilerek merhametle donanırız. Kendimizden sakladığımız, yüzleşmekten kaçındığımız kişilik özelliklerimizle (bencillik gibi) yüzleşiriz. Ya da yoksulluk, toplumsal baskı veya adaletsizlik gibi sosyokültürel etkenleri fark ederiz. Bu özellik ve etkenler hep orada vardı ve duruyordu, sahne arkasından hayatlarımızı sevk ve idare ediyorlardı ancak çektiğimiz ıstırapla dikkatimizi çektiler. Bu farkındalık, hayatlarımızı bozuyorsa onları düzeltmenin ve bizi zenginleştiriyorsa onlarla bütünleşmenin ilk adımıdır. (125)

-Doğuştan her şeyi hak ettiğine inanan bir kuşağın hiçbir şey için zahmet harcaması gerekmiyor. (178)

-Hayal kırıklığı ile başa çıkmak için acıyı kabullenmeyi, onu bir misafirmiş gibi iç dünyama buyur edebilmeyi öğrenmem gerekir. Olumsuz duygular hep vardır, onları yok etmekle daha sağlıklı ve huzurlu olmayacağız. Endişe, insanlık durumumuza mündemiç olarak var olmaya devam edecek. Mesele, olumsuz duyguların varlığında değil, bir müşkülatla karşılaştığımızda olumlu duyguları da devreye sokabilmekte. Bazen de takatimiz bir şeyleri değiştirmeye yetmez, bu durumda değiştirilemeyene yapıcı bir biçimde uyum sağlamayı başarabilmemiz gerekir. Uyum sağlıyorum ama gücüm yettiğinde değiştiremeye de talibim. (185)

-Huy olduğumuz, karakter yaptığımız şeyi temsil ediyor. Huy ile doğarız, karakteri ediniriz. Huyun bize dikte ettiklerine karşı çıkabilmemiz ve hatta yeterince uzun bir süre karşı çıkarsak, beynimizde yeni ağlar oluşur ve yeni bir davranış ortaya çıkabilir. (188)

-Modern dünyadaki hızlanma yaşlıların deneyimlerinin gençlerin önünü açamayacağı kadar ivme kazanmış durumdadır. Gençler ebeveynlerinin bilgi ve inançlarının bir işe yaramadığı başka bir zamanda yaşıyor. Kuşaklar arası süreklilik berhava oldu ve böylece deneyimlerin aktarılabilirliği kalmadı. Geçmiş yıkılmış ve şu anki deneyimleri önceki nesillerin deneyimine bağlayan toplumsal mekanizmalar uçup gitmiştir. Hobsbawm'ın ifadeleriyle "yüzyılın sonunda yaşamış birçok genç kadın ve erkek, içinde yaşadıkları zamanın ortak geçmişi ile herhangi bir organik bağı bulunmayan bir tür daimî şimdiki zaman içinde büyüdüler." (210)

-Tüketim mallarının ömrünün kısalması, insanların ömrü uzarken ürünlerin, nesnelerin ve binaların ortalama ömrünün kısalması hem kişisel anıları hem alışkanlık belleği açısından kültürel bir unutkanlığa yol açar. Sümerbank pijamalarının kolektif hafızamızda bir yeri vardı, babamın pijaması tedavülden kalktığında ve kullanım ömrünü yitirdiğinde benim içinde çocukluğuma kurulan köprülerden birisi ortadan kalkmış olur. (210)

-Erişkin kişi ani tatmin, rahat ve heyecan peşinde koşmayan kişidir. Erişkin kişi hayatı bir biyografi ve gelecek ışığında tanzim eder. Kendisinden önce gelenlerin hayatını devam ettirir ve geleceği çocuklara miras bırakır. Hayatı sadece kendisi için yaşamaz. Erişkin kişi yaşın getireceği olgunluk ve sorumluluk hissini sahiplenir, böylelikle de kendisinden sonra gelen genç nesillere örnek teşkil eder. (240)

-Geçmişte iyi anne babalık dediğimiz zaman, çocukları beslemek, duygusal ve sosyal açıdan onların gelişmesine yardım etmek anlaşılırdı. Bugün iyi anne babalık aynı zamanda çocukların ne yaptığını yakından gözlemek anlamına da geliyor. (242)

Timaş Yayınları, 2016 basım, 8.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...