-Vahiysiz din, mucizesiz peygamber yoktur. Binaenaleyh Mecusilik, Budistlik, putperestlik gibi vahiy ve mucize ile alakası olmayan saçma yollara din denilemez. Onlar olsa olsa batıl birer mezheptirler.
-Ulemadan bazılarına göre İbn-i Teymiyye mücessimedendir. Yani, Allah’ın bir cihette bulunduğuna Arş-ı Ala’nın nev’i itbarıyla kadim olduğuna kani, kabirleri ziyarete muhalif, bir mecliste üç talakla boşanan kadının ancak bir defa boş olacağına kaildir.
-Şemseddin Günaltay’a göre “Şeyh, peygamber kadar şayan-ı hürmet; ona itiraz edenler Ebu Cehil kadar lanete müstehaktırlar.” Çünkü şeyh, peygamberin zamanındaki İslamlığı yeniden diriltmeye kalkışmıştır.
-Namık Kemal’in müdafaanamesi taarruz, Cemaleddin’in mektubu teslimiyet. Namık Kemal öfke ve küçümseyiş, Cemaleddin terbiye ve Makyavelizm.
- “Cemaleddin’in vaazları bir ideolojiden çok, bir yaşantının ifadesi. İslamiyet onun için her şeyden evvel bir medeniyet, dünyevi bir iktidardı. Arızi olarak da bir iman. Takvadan çok bağlılık istiyordu. Müslümanlar da Germenler ve İtalyanlar gibi birleşmeliydiler. Cemaleddin’in ömrü Cavour’u, Bismarck olacağı bir hükümdar aramakla geçti. İslam birliğini kurabilmek için kâh şaha kâh hidive kâh sultana başvurdu. Ama hiçbirinde aradığını bulamadı” Bernard Lewis
(Son 3 madde Cemil Meriç – Hareket Dergisi, Kasım 1972 – 83.sayı)
-Mustafa Sabri Efendi merhum “Mevkifu’l-Akli ve’l-İlmi” adlı eserinin birinci cildinde şunları söylüyor: “Şeyh Muhammed Abduh’a nispet edilen ıslahi kalkınmaya gelince hulasası şudur: Abduh, Ezher’i dini üzerinde donup kaldığı için harekete geçirmiş ve Ezherlilerin çoğunu hatvelerce dinsizliğe yaklaştırmış ama dinsizleri bir adım bile dine yaklaştırmamıştır. Şeyh Cemaleddin Afgani vasıtasıyla Ezher’e masonluğu sokan odur. Nitekim Mısır’da kadınları açılıp saçılmaya tevriç hususunda Kasım Emin’i teşci’ eden de odur.”
-Şeyh Abduh his ve tecrübe ile anlaşılamayan melek, şeytan ve mucize gibi şeylerin birçoğunu kabul etmemiştir. Mesela; Süleyman (as) ile Belkıs hikayesinde arşın Hz. Süleyman’a getirilmediğini bilakis bir mislinin yapıldığını iddia etmiş; Musa (as)’ın asası ile denizi yarması mucizesine med ve cezir hadisesidir diye tevilde bulunmuştur. ’Bir şeyin Kur’an da bulunması, onun sahih olmasını iktiza etmez’ diyen de odur.
-Şeyh Abduh mucizeyi tevil ve inkâr hususunda samimi bir fikir peşindedir. Avrupalılara İslam’ı sevdirmek. Ona göre Avrupalılar harikalara inanmazlar. İslam’da ise harikalara, mucizelere yer verilmiştir. O halde bu mucizecilik onun nazarında İslam’ın alnına sürülmüş bir lekedir. Onu ne suretle olursa olsun silip temizlemelidir. Peygamberimize mucize namına Kur’an-ı Kerim yeter. İşte Muhammed Abduh’un yaptığı en büyük inkılaplardan biri budur.
-Şeyh Muhammed Abduh maddi mucizelere inanmadığı için Fil suresinde zikri geçen kuşları sivri sinek, attıkları taşları da mikrop diye tefsir etmiştir ki, ona gelinceye kadar böyle bir tefsir yapan görülmemiştir.
-Şeyh Muhammed Abduh Kadir gecesinin haddizatında hiçbir kıymet ve şerefi haiz olmadığına kanidir. Ona bin ayda bulunmayan şeref ve hayrı Kur’an-ı Kerim’in o gecede inmesi verdiğini iddia etmiş; Buhari hadisine zayıf ve uydurma damgası vurmuştur.
-“Mecmua-i İsnad ve Medarik” nam eserden aldığımız şu mektup cidden incelenmeye değer: “Biz şimdi senin doğru yolun üzerindeyiz. Dinin başı ancak dinin kılıcı ile kesilir. Onun içindir ki, bizi bir görsen zahitler, abidler, sacidler Allah’ın kendilerine verdiği emre isyan etmezler, emrolundukları şeyleri yaparlar kesildik. Ümit genişliği olmasa hayat ne kadar darmış” Bu mektubu Muhammed Abduh, Beyrut’tan Kahire’deki üstadı Cemaleddin Efgani’ye yazmıştır. “Dini başı ancak dinin kılıcı ile kesilir” cümlesinin zahiri manası küfür kokmuyor mu?
-Şeyh Reşid Rıza hiçbir sebep yokken sırf mucizeyi inkâr için kamerin inşikakını sabahın inşikakına kıyas etmiş, sonra inşikak-ı kameri hakkın zuhuruna kinaye yapmıştır.
-Hüseyin Heykel Paşa Fransa’da hukuk tahsil etmiş muharrir ve ediplerden olup, Mısır’da ilk roman yazanlardandır. Söylendiğine göre bidayette dindar değilmiş. Sonraları bir oğlunun vefatı üzerine dine teveccüh etmiş. Hizbu Dusturi’nin lideri idi. Millî Eğitim Bakanlığı da yapmıştır. “Fi Mezili’l-vahy” ve “Hayatu Muhammed” adlı eserleri vardır. Hayatu Muhammed’i Mısır’da birçok kimseler takdir etmiş, fakat İslam’ın ilim otoriteleri şiddetli tenkitlerde bulunmuşlardır.
-Doktor Zeki Mübarek dine ve mucizeye karşı ateşli reformculardandır. Din ulemasını kastederek “İslam’ın sancağını cahillerin ellerinden aldık ve dinin temellerini izah hususunda kalemlerimize merci bulundu” diyen odur. Zeki Mübarek “Uzak veya yakın bir gün gelecek, o günde insanlar gaibe ait şeylere karşı ayaklanacaklar; lakin Muhammed’in dahiliğine karşı ayaklanamayacaklardır” diyen kahramandır.
-Mustafa Sabri Efendi merhumun tabiri ile Şeyh Muhammed Abduh, eski ulema ile harp etmiş; onları öldürmüştü. Ferid Vecdi Ezhr mecmuasının başına geçince o da bu ölü ulemanın ilimlerini öldürmüştür. Öldürdüğü ilimlerin başında kelam gelir. Müdürlüğünü yaptığı Ezher mecmuasının 12. Cilt, 9.cüzünde “Yeryüzünde tabiatı ilm-i kelamını zuhuruna karşı olan bir din varsa o da İslam’dır” demektedir.
-Muhammed Hamidullah’a göre Peygamber(sav) 40 yaşına kadar gezmiş, birçok memleketler görmüş, o memleketlerin adet ve geleneklerinden istifade etmiş sonra peygamber olmuş. Yani kırk yıl malumat toplamış, sonra Kur’an-ı yazmış demek istiyor. Eserde melek, vahiy, inzal gibi şeylerden bahis yok. Bu gibi şeyler tevile benzer, lastikli sözlerle yaldızlanı vermiş.
-Mevdudi kitaplarında muameleler, akitler, ahitler, dünya işleri, idare ve hayatın nizamı gibi dinde olan her şeyi ibadet saymıştır. İbadetin namaz, oruç, zekât ve hacca münhasır olmadığını açıklamıştır. Bunların yanında iddia ettiği diğer şeyler bulunmazsa kurtuluş yoktur. Hatta bu ibadetlerin İslam’da bizzat maksut olmayıp sulta ve iktidara gelmek, devlet kurmak için birer vasırta olduğunu iddia etmiştir. Bundan şu anlaşılır: Hükümet kuruldu mu, bu vasıtalardan beklenen maksat sona ermiştir. Şu hâlde hassaten bu dört ibadete lüzum kalmamıştır.
-Mevdudi, “Cemaatin ve Vazifelerinin Aynası” adlı kitapta şöyle diyor: “Dinden hakiki maksat yararlı bir hükümettir”
Bedir Yayınları, 2001 basım, 1.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder