09 Mayıs 2025

İLİM VE İRADE MADDECİLERE REDDİYE – EMİN FEYZİ

-Dünyanın mahiyetiyle uğraşan bilginler, yer üzerinde buldukları maddi hassaların kâinat parçalarının hepsinin üzerinde aynı şekilde hücum ve nüfuz icrasında bulunduklarını iddia ederken acaba bunu hangi tecrübe ve müşahede ile bildiler? En büyük bir dürbünle, en yakın bir sabit yıldızın mahiyetini, özelliklerini bilmedikleri halde kâinata nispeten varlığının hiçbir hükmü olmayan arz üzerinde gördükleri madde ile onun özelliklerini namütenahilerle teşmil etmek için akıl yoluyla kıyaslardan başka hangi delilleri hangi rehberleri vardır? (13)

-Descartes’in “Madde ile kuvveti bana veriniz, sizin için bir dünya yaratayım” sözü Büchner ve arkadaşlarının hoşuna gitmiştir. Çünkü kâinatın madde ve kuvvetten meydana geldiğini Descartes’in bile itiraf ettiğini söylemişlerdir. Zavallılar bilmiyorlar ki, Descartes’in bu sözü tamamen kendi düşüncelerinin aleyhindedir. Çünkü o, dünyayı madde ve kuvvetle yaratacağını söylerken aynı zamanda kendisi aradan çıkacak olursa, bütün özellikleriyle birlikte maddenin bir işe yaramayacağını anlatmış bulunmaktadır. (30-31)

-Lamarck’ın iddia ettiği çevrenin tesiri hiç yok demek değildi. Güneş ışınları cildi siyahlaştırır. Rutubetli hava tüyleri ve saçları uzatır. Çevrenin hayvan üzerindeki etkisi bundan ileri gitmez. Bir organı başka bir organa dönüştürmesi veya yoktan icad etmesi mümkün değildir. (47)

-Lugat manası itibariyle tabiat huy ve haslet demektir. Böyleyken bir takım cahiller, onu kendilerinin tevehhüm ettiği batıl bir faile isim olarak verdikleri için mücerret veya mühmel sözler arasına girmiştir. Bu kelime zihin sayfalarından silinmeli ve denilmelidir ki tabiat yoktur, yaratılış vardır. Bir de sevk-i tabii (içgüdü denilen bir şey vardır. Bu da bir hayvanın bila muhakeme) düşünmeksizin iş yapmasıdır. (52)

-Manevi olan ruhun, maddi ile temas edemeyeceği itirazını ileri sürenlerin beyninde ve sinirlerde görülen hareket ve hararet için maddi ve fiziki bir hareket ettirici göstermeleri ve bunun nasıl tesir ettiğini açıklamaları gerekir. (54)

-Her kuvvet ve güç sahibine karşı itaat göstermek, hayır ve mnefaat sağlayan her şeye hürmet ve muhabbet etmek insan olmanın özelliklerindendir. Bu sebepten dolayıdır ki, insanlar biraz fikir ve idrak sahibi olur olmaz kâinat üzerinde müessir, en güçlü kim ise fikren onu aramaya başlamışlardır. Böylece nücumperestlik, ateşperestlik, putperestlik gibi bir takım dinler ortaya çıkmıştır. O dinlere mensup olanların, ibadet için dayanakları en büyük kuvvet Halik idi. Ancak gerçek yaratıcıyı teşhis edemedikleri için ibadetlerini zahiri eşyaya yöneltiyorlardı. Bazı âlimler o türlü dinlerin en eski ve en iptidai kavimler arasından çıktığına bakarak din duygusunun fıtri olduğuna hükmetmişler, gerçek bir ilahın varlığına delil kabul etmişlerdir.

-Velayet makamlarını elde etmek mücahede neticesi olup müşahede ile bilinir. (86)

-Şurasının bilinmesi gerekir ki, velilerin bütün sözlerini layıkıyla anlamak için o sözleri söyleyen kimselerle hemhal olmak gerekir. Diğer kimselerin onlar gibi sözleri ve tabirleri kullanarak eserlerini tanzime kalkışmaları hoş karşılanamaz. Kemal sahibi olmayan bir şeyh “Âlem baştanbaşa Allah’tır” diyecek olursa cahil insanları küfre ve dalalete düşürür. Çünkü o sözleri işiten cahil bir kimse artık şer’i kuralların gereksizliğine inanmaya başlar. (96)

Bedir yayınevi, 1997 basım, Sadeleştiren: Dursun Gürlek


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...