09 Mayıs 2025

İSLAMCI KADININ DÖNÜŞÜMÜ GÜNDELİK HAYAT VE SINIRLAR - ESRA ÖZDİL GÜMÜŞ

-Kaliteli, doğru ve iyi yaşamanın bilgisi geleneksel ve kadim olana değil çağdaşı yakalamak için devamlı kendini güncellemek zorunda kalan bir alana referans verdiğinde muteber hale geliyor. Böylece sosyal medyada kendine yer bulamayan ve paylaşılmayan bilgi görünmez kılınırken; bildiğini, yaşadığını ve tecrübe ettiğini kamusal alana sunan kişiler uzmanlaşıyor, adeta hayat tarzları üzerinden bir pazar kuruluyor. (20-21)

-Toplumsal yapıları ve bireyleri açıklamada üretimin daha önemli olduğu günümüzde, ekonomik değil toplumsal bir faaliyet olarak tüketmek toplumun temel özelliklerinden biridir. Tüketim, bireylerin hayatına çok içkindir ve bu nedenle tüketim kalıpları birbirinin yerine tüketim kültürü olarak adlandırılır ve bu kültürün şekillendirdiği toplum bir tüketim toplumudur. Daha fazla tüketimin daha fazla üretime ve daha fazla refaha yol açacağı varsayan serbest piyasa ekonomistleri tüketim toplumlarını yüceltir. (53)

-Dolayısıyla modernleşme hareketlerinde yeni yapıların ulusal özünün ruhu, yakın duran İslamcı gelenekte değil çok uzaklarda kalan hayali bir geçmişte aranmıştır. Yerli kültürün geri kalmışlığının önkabulü modernleşme projesinin bir gerekçesi olarak kullanılmıştır. (51.dipnot/Aksu Bora, "Hatırlananlar ve Unutulanlar: İslam Coğrafyasında Modernleşme ve Kadın Hareketleri", Bilig, 53, 2010, sf.55) Cumhuriyetin resmi olarak benimsediği bu tavır, Anadolu'nun ve halkının dama tahtası görünümlü, farklı özellikleri içinde barındıran yapısını kabul etmemiştir. Böylelikle Cumhuriyet ideolojisini yenileştiren, benimseyen sonraki nesiller yerli, dini ve etnik gruplara Türkiye'nin karanlık zamanlarının artıkları gibi davranmış ve onları inkar etmiştir. (52.dipnot/ Şerif Mardin, Türkiye'de Toplum ve Siyaset, İletişim, 2013, sf.64-65) (70)

-Kemalistler, dinin kamusal hayata alınmasına karşı acımasız bir tavır benimsediler. Bromley'ye göre devletin militan laikliği aslında din üzerinde sıkı bir devlet kontrolü anlamına gelmekteydi; bu dinin devletten kurumsal olarak ayrılması veya bireysel inanvın azalmasından daha fazlasını ifade ediyordu. Dolayısıyla Türkiye'de 1931'de Kemalist Cumhuriyet Fırkasının altı okundan biri haline gelen laiklik, yalnızca dinin devletten ayrılması değil dinin gözetim altına alınarak kontrol edilmesi ve devlete tabi kılınması anlamına geliyordu. Kemalist reformlarla devlet dinden kurtulabilirdi ama bunun tersi gerçeli değildi. Resmi olarak dinin kamusal gücü gitmişti. Ancak laiklik bununla yetinmeyerek dinden kültürel ve sosyal bir kopuşu de gerektirecekti. Dönemin idarecileri, İslam'ı kamu ve özel hayat üzerindeki kontrol gücünden alıkoymak için bilinçli bir kampanya yürüttüler. (75)

-Nazife Şişman, kamusal alanda yer alma mücadelesi sırasında tesettürlü kadınların sıklıkla normalleşme paradoksu ile yüzleşmek zorunda kaldıklarını belirtir. Uzun yıllardır kamusal alanda görünür olamamaktan, toplumsal ve sosyal baskıyla karşı karşıya gelmekten yakınan İslamcı kadınlar, toplum tarafından kabul görmek amacıyla başörtüsü mücadelesini kadın hakları söylemine kanalize etmiştir. Ancak uzun vadede, salt kabul görme talebi, onları bir tür kültürel kimliğe hapsetmiştir. (95.dipnot/ Nazife Şişman,"Başörtü Yasakları ve Kadın Hakları Söylemi", Tezkire 19, Şubat-Mart 2001, sf:40) Bugün bu uyarının öngördüğü sonuçlar İslamcu hareketin günümüzdeki durumuna bakılarak gözlemlenebilir. Tesettür, toplum tarafından normalleştirilirken ona yüklenen sembolik anlamlar ve değerler ise hareketin en can alıcı sorunsalı haline gelmiştir. (93-94)

-Bir din ve hayat tarzı olarak İslam, bireyin günlük hayatından siyasi tercihlerine ve yaptıklarına kadar tüm hayat pratiklerini etkileme ve şekillendirme gücüne sahiptir. Aktörlerin dini talep ve beklentileri özellikle şehirlerde görünür hale gelmekte ve kamusal alanda yankı bulmaktadır. Dolayısıyla İslamcıların geçirdiği dönüşümü yorumlarken, dinle bütünleşen ve kendi tüketim kalıplarını üreten bir tür tüketime dayalı modernleşmeden bahsedebiliriz. Modadan modern tüketim kalıplarına, entelektüel ilgilerden sanatsal çalışmalara kadar pek çok alan Müslüman özne üzerinden gerçekleştirilen din ve modernite bileşimlerini yansıtmaktadır. Böylece bu yeni tüketim kültürü ile dinin pratikleri ve değerleri yeniden tanımlanmakta ve tüketicilere sürülmektedir. Turner, bu tür bir tüketim toplumunda "insanlar tanrıları değil malları ister oldu ve insanların arzuları büyük ölçüde ucuz para, kolay ipotek ve tüketici kredisi ile tatmin edildi. Dindar ve saf kalırken modern dünyayla nasıl başa çıkılacağına dair manevi tavsiyelerle ilgilenen yeni bir endüstri ortaya çıktı. Sonuç olarak dindar hayat tarzları, ürünlerini manevi pazarda markalaştırması gereken dindar girişimciler tarafından pazarlanır hale geldi." (97.dipnot/ Bryan S.Turner, Adam Rossomai ve Jack Barbalet, İntradu etien states, consumption and managing religions", s.14) tespitini yapmıştır. Bu anlamda tüketim kültürü dini pratiklerin dönüştürülmesi ve modern zamanlara uyarlanmasının araçlarından biridir. (97-98)

-...giyim, moda tasarımcıları tarafından inşa edilen, şıklık üzerinden sunulan ve itibar kazanmak üzerinden pazarlanan bir sektör olduğu için kimlik kodlarının da en görünür yüzüdür. (131)

-Soluk renkler, 1970'lerin yorumuna bağlı olarak dikkat çekmediği için kimileri için dindarlığın simgesi olarak halen yerini koruyor. O dönemde pastel renkler ve kıyafetlerin iddialı olmaması onları moda olma kaygısının dışında tutmuş ve oldukça mütevazı olduğu için yıllarca giyilebilmiştir. Ancak tüketim kapitalizminin etkisi İslamcılar da dahil tüm toplumun giyimini birbirine benzetmiş ve çarşaf modanın dışında kalarak marjinalleşmiştir. (139)

Lejand Yayınları, 2022 basım, Çeviren: Zeynep Tanrıkulu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...