09 Mayıs 2025

İSLAMIN SİYASİ YORUMU - EBU’L HASAN EN-NEDVİ

-Mevdudi, Batı kültürü ile eğitilen aydın Müslümanların İslami değer ve ilkelere yeniden güvenmesini sağlamış, içlerinde doğan aşağılık kompleksi ve yeniklik hissinden kurtulmalarında fevkalade önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla bazı âlimler kendisine ‘İslam’ın sözcüsü’ unvanını layık görmüştür.

-Eleştiri ancak Allah’a, O’nun mutluluk, izzet ve kuvvet kaynağı olan dinine duyulan sevgiden yapılmalıdır.

-Yanılmazlık ancak Allah’a mahsustur. Peygamberin(sav) sözlerinin dışında her söz tartışılmaya açıktır.

-Kelime ve anlamların arasındaki bağın kopmuş olma düşüncesi İslam’ın ilmi, ilkesel ve dini hakikatlerine ters düşmektedir. Ayrıca bu düşünce dinin nesilden nesile yalnızca teorik bir bilgi olarak değil aynı zamanda bir uygulama biçimiyle nakledildiği, bu naklin hem kelimeleri hemde kelimelerin manasını kapsadığı inancada aykırıdır.

-Kur’an ayetlerinin ayrıntılı uzun uzadıya açıklanmış oluşu tam 15 kez değişik bağlam ve üsluplarla zikredilmektedir (En’am 58,97,98,126- Araf 52, 174- Tevbe 11- Yunus 5- Rum 24,28- Rad 2- Hud 1- Fussilet 44) Bu özellikler Kur’an’ın birçok hakikatlerinin uzun bir süre gizli kaldığı düşüncesini yalanlamaktadır. Ayrıca böyle bir düşünce Hicr suresinin 9.ayetine de tamamen aykırıdır. Kur’an’ın muhafaza edileceği vaadinin bir insan hayatına uygulamasını gerektirmektedir. Öyle ki anlaşılmayan ve kendisine göre yaşanılmayan bir kitabın yürürlükte kalmasının hiçbir anlamı yoktur.

-Müslüman ümmetin âlim ve gerçek yenileyici yetiştiremediği, Kur’an’ın ‘’Rabbinin izniyle her zaman meyve veren’’(İbrahim 14) ayetiyle teyit ettiği İslam ağacının sürekli meyve verme özelliğini inkar etme girişimleri ümmetin tarih boyunca reform, yenileme, düzenleme ve iyileştirme hareketlerini küçümsemek ve karaya boyamak İslam tarihi ve düşüncesinin sözde kalıntıları üzerinde kendi binalarını inşa etme hesabı içinde olan yoldan çıkmış mezhep ve grupların taktik ve stratejisi oldu hep. Bu gruplar inanılmaz bir zenginliğe sahip İslam tarihini küçük düşürüp hakkında endişe yaratmadıkça kendi hareketlerinin başarısı için gerekli havanın oluşmayacağına kanaat getirmişlerdir.

-Mevdudi, ‘rab’ ve ‘ilah’ kelimelerinin üstünlüğüne ve dört terimin mihveri ve ana fikri olduklarına inanmaktadır. ‘Din’ ve ‘ibadet’ terimleri ise öbür iki terime ulaştırmaktadır.

-Üstad Huzeybi: ‘’Ehli olan otorite ve yasama organlarının Kur’an’ın ve sünnet’in metinlerine dayanarak insanların siyasi, iktisadi ve sosyal yaşamlarıyla ilgili yasa çıkarmalarında ve düzenleme yapmalarında hiçbir mazur olmadığını herkes bilir. Bu inanışın aslı haktır, içinde ne küfür ne de şirk aranmalıdır’’

-Mevdudi’nin iddia ettiği gibi Allah ile kul arasındaki bağ sadece bir köle-efendi bağından ibaret değildir. Doğrusu yaratan ile yaratılanın, tapınılan ile tapanın arasındaki bağ çok daha kapsamlı ve geniş, çok daha derin ve inceliklidir, sadece bir hâkim ve mahkûm, komutan ve asker veya hükümdar ile tebaası arasındaki ilişkiye benzemez.

-Mevdudinin resmi hükümranlık olarak ilan ettiği ilahlık, insandan sadece mutlak itaat, sadekat ve samimiyet ister; insan ilahı ne sevmek nede zikretmek zorundadır.

-Mevdudinin anlayışına göre ‘ulûhiyetin aslı ve özü siyasi hükümranlıktır’ ve ‘ikisi birbirinden ayrılamaz, mana ve ruh olarak farksızdırlar’ Benzer şekilde Kur’an’ın Rabliği hâkimiyet ve egemenlik ile eş anlamlı olarak kullandığını iddia eder. Bununla, ibadetin (yani bir kulun vazifesinin) asli ve hakiki anlamının itaat, uyum ve sadakat olduğunu söylemektedir. Böylece Mevdudi, eserlerinde kendisine nazaran ulûhiyet ve rablik için merkezi önem taşıyan ana fikrine, en büyük özelliğine ve tek mefhumuna, yani hükümranlığa, o kadar geniş yer vermiş ki Kur’an’ın emrettiği ve Peygamberimizin(sav) çok sevdiği ibadetin, onun düstur ve biçimlerinin anlamını adeta zayıflatır. Hâlbuki onlarca ayet ve yüzlerce hadis ibadetin önemini vurgulayıp, ona davet edip faziletlerini saymaktadır, insanları ibadet etsin hatta birbirleriyle yarışsınlar diye teşvik edip çok ibadet edenleri övmektedir ve ondan uzaklaşanları veya onu azaltanları azarlamaktadır. Tabii ki Mevdudi bunlara ikinci derecede önem verip ve fazla ibadetle uğraşanları uzun bir süre içinde dalıp kendini ona verenleri dinin ruhunu bilmemekle suçlamaktadır. Bundan ziyade ibadetin merkezi fikrinden, ruhundan ve özünden bahsederken Mevdudi ibadeti çöküşün bir simgesi saydığı için alıştığımız sakin ve bilimsel bir kitaba yakışan üslubundan uzaklaşıp ağır ve belagatli bir dille meşru olan ibadet ve Allah’ı zikretmekte adeta alay eder.

- Mevdudi’ye göre ibadetlerin tümü nizam, itaat ve Allah’ın hükümdarlığın kurmak uğruna emredilen birer araç ve yöntemden başka bir şey değildir. Hâlbuki Kur’an tam aksine cihadı ve hükümdarlığı, ibadeti yerine getirmek için bir araç olarak tanıtmaktadır. Neyin gaye olup neyin araç olduğuna bırakalım Kur’an kendisi karar versin. Birlikte Hacc suresinin 39,40,41. Ayetlerine bakalım.

-‘’Su gibi helal olan bir şeyin hastaya zararlı olacağı için yasaklanması gibi aynı şekilde yasaklanmamış olsa bile tasavvuftan da Müslüman elini çekip bir yana bırakması gerekir. Çünkü tasavvuf tiryakilik yapan afyon gibidir. Müslümanları uzun asırlar boyunca uyutup ellerini kollarını bağlamıştır’’Mevdudi/ et-Tecdid ve İhya’ü’d-Din

-Hz.Ömer’in hâkimlere yönelik öğütlerinde de dediği gibi: ‘’Asıl olan haktır. Gerçeğe dönmekte ne ayıp nede bid’at vardır’’

Bedir Yayınevi, 2008 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...