-1995 Raporu 0 Doğu Sorunu; Teşhisler ve Tedbirler (TOBB’a sunulan rapor)
*Cumhuriyet yönetimi laisizm ile inançlara; halkçılık (tüm toplumsal kümeleri bir ve tek halk olarak görmek) ile etnisitelere karşı nötr bir tutum takınmayı amaçladı.
*Denek ailelerinin mütevazı koşullarına rağmen, iletişime ilişkin araç- gereç açısından oldukça donanımlı oldukları görülmektedir. Buda onların, tüm sınırlılıklara rağmen, ülkede ve dünyada olan bitenden haberdar olabileceklerini göstermektedir. Bilgilenmek duyarlılığın ilk basamağıdır. Duyarlılık ise katılmanın ön koşulu.
*Daha özgür ortamlar, radikal eğilimleri sulandırmakta belki de pekiştirmektedir.
*Örgütte kardeşi olanların (1267 denekten %20’si) %75’i bile, bağımsız bir Kürt devleti istemek yerine Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde daha ılımlı çözümlerden yana olduğunu bildirmiştir.
*Örgütte yakını olanların %5.6’sı örgütün federasyon veya özerklik elde etme amacını gerçekleştirebileceğine inanmaktadır. Bu oran örgütte yakını olmayan denekler arasında 0.9’dır. Örgütte yakını olanlar %4.9’u olmayanların %2.6’sı örgütün ayrı bir Kürt devleti kurabileceğine inanmamaktadır. Örgüte yakınlarını veya evlatlarını vermiş veya kaybetmiş insanların bu kadar gerçekçi değerlendirmeler yapması çarpıcıdır. “Bu kadar ayrılık amacı gütmedikleri halde bazı taleplerde hayatları pahasına ısrar ediyorsa, bunların içinde ‘makul’ olanların gerçekleştirilmesi geciktirmek, ne kadar ülke yararınadır?” sorusu sunulan istatistiksel verilerin içinden fışkırmaktadır.
*Örgütün militan yandaşlarının, hedeflerde maksimalist bunların gerçekleşmesi beklentisinde minimalist oldukları anlaşılmaktadır. Ancak bu çelişki onları verdikleri mücadeleden alıkoymamaktadır. Söz konusu bulgu bir militanlık tutumunun varlığına işaret etmektedir.
*Doğu Sorunu iyi anlaşılırsa ve sağlıklı yaklaşılırsa PKK ‘sız çözülebileceğine işaret etmektedir. Başka bir deyişle Pkk, sorunun nedeni değil, ürünüdür. Sorun çözülünce PKK’nın ya ortadan kalkması ya da yasadışı kazançlar peşinde koşan marjinal bir yeraltı örgütü olması beklenebilir.
*Yerleşikliği ve onun getirdiği istikrar ve güven duygusunu yitirenler radikal bir tepkisellik sergilemektedirler.
-Siyasal birliğin inşasında başrolü üstlenen devlet, birlik ile teklik arasında ayrım yapmadı. Sağlanmak istenen birlik, uygulamaya teklik olarak yansıdı. Devlet ile millet, kültür ile siyaset bir ve tek sayıldı. Devletin örgütlü gücünün, egemenliğin kaynağı olarak ilan edilen halka mesafeli (kimi zaman duyarsız) kalması, sivil toplumun gelişmesini engelledi. Gelişme ve demokratikleşme güdük kaldı.
-Siyasal alanda ve kurumlar aracılığıyla oluşturulması gereken birlik, kültürel alanda teklik (tek tiplik-tek kimlilik) yaratmak çabasına dönüşmüştür. Bu politika, siyasal ve kültürel alanlar arasında gerilimlere, sürtüşmelere yol açmıştır. Kamu(siyaset alanı) ile özel(kültürel) alan içiçe geçince, kültürel farklılıklar siyaseten giderilmeye çalışılmıştır. Bu da kültürel alanı siyasallaştırmıştır.
-Asayişi sağlama endişesi, asayişsizliğin ana nedenlerinden biri olan geleneksel yapıları yeniden canlandırmaktadır.
-Ne ilginçtir ki ideolojilerinin belkemiği, sistemi ve rejimi aynen muhafaza etmek olan kesimler, gerekli değişimin önünü tıkayarak çok korktukları radikal değişikliklerin hazırlayıcısı olmaktadırlar. Ama bunun farkında değildirler.
-Bir siyasal anlaşmazlık niteliğindeki protesto hareketlerini radikal unsurlardan soyutlamak gereği, terörizmle mücadele de asıldır.
-Yakın tarihimizin ışığında değerlendirildiğinde daha önceki Kürt isyanlarının hep seçkin ve önder isyanları olduğu görülür. Önderler yakalanınca, sürülünce ya da idam edilince “hareketin” önü alınmıştır. İlk kez bir Kürt hareketi, aşağıdan gelmektedir. Bastırılmasının zorluğu da buradan kaynaklanmaktadır. Sıradan insanlar, kendilerini aşan bir ‘davaya’ katılmaktadır.
-Gettolar, farklılıkları bağdaşmaz nitelikte olan veya öyle görülen, egemen/yüksek kültür tarafından itilen, biraz da bu yüzden marjinalleştirilen kent insanlarının yaşam alanıdır. Kent bütününden ve egemen/üst kültürden soyutlanmışlardır.
-Örgütün Marksist-Leninist temelli teorik yaklaşımı, uygulama düzeyinde Vietnam ile Çin’in milli bağımsızlık mücadeleleriyle bütünleştirildi.
Timaş Yayınları, 2017 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder