-Kendine bilimsel ön adını ekleyen sosyalizm peş peşe gelen toplum biçimlerinin doğuşunu ve gelişmesini yürüten yasaları içerdiği inancındadır. Bu düşüncenin genelde “Marksist” diye bilinen bütüncül kuramlar getirdiği, giderek geleceği de öngördüğü savı vardır.(9.dipnot- Engels’in Karl Marx’ın ölümünden üç gün sonra 14 Mart 1883’de Londra’da Highgate Gömütlüğündeki söylevinden:”…Darwin’in organik doğanın gelişme yasasını bulması gibi Marx da insan tarihinin gelişme yasasını bulmuştur. Fakat yalnız bu değil. Marx, aynı zamanda, günümüz sermayeci üretim türüne ve bu üretim türünü yaşatan burjuva toplumuna egemen özel devinim yasasını da bulmuştur…” / Karl Marx ve Engels, Collected Works, c:24, Newyork, 1989, sf:467-469) Bu görüşe göre insanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar ama kendi keyifleri gereği ya da seçtikleri koşullar içinde değil, doğrudan karşı karşıya kaldıkları ve geçmişten gelen koşullar içinde. Başka bir deyişle eski kuşakların bıraktıkları yaşayanların beyinleri üstüne tüm ağırlığıyla karabasan gibi çöker. Aynı düşünce sitemine göre bundan kurtulmanın da yolu vardır, daha da öte kurtuluş kaçınılmaz bir yazgıdır da.(20-21)
-Ekonomik bunalımı tekelleşmeye bağlayan ilk yazar sonra İngiltere’ye göçen Polonyalı Michel Kalecki’ydi.(26)
-Çağımızın temel konusu “küreselleşme” sözcüğüyle perdelenen dünya çapındaki sermayeci düzendir.(29)
-Özellikle Pazar ekonomisinde gelişmiş merkeze hizmet eden çevre, kendi ülkelerinin geri kalmışlığıyla ilgili değildir. Yakın zamanlara değin “Üçüncü dünya” adıyla anılan toplumlar, bu arada Türkiye’de bu çevre ülkeleri içinde yer almaktadır. Pazar ekonomisi düşüncesine egemen olduğu ileri sürülen “akılcılık” ancak gelişmemiş bölgelerin tam olarak aradaki ulusların da tek tek geriliğini ve merkeze ekonomik bağımlılığını sürdürmeye yöneliktir.(30-31)
-Emperyalizm geçen yüzyıllarda “beyaz adamın sorumluluğu” ya da “uygarlaştırma” gibi aldatmacalarının yerini bugün “demokrasiyi kurma” ve “kalkınma” benzeri sözcükler almıştır. Bu yolda yapılan önerilerin, baskıların ve müdahalelerin ardındaki anlatım hele “akılcılık” savı çevre toplumların gelişmelerini yavaşlatma, denetleme ve kendine bağımlı duruma getirme yönteminin adıdır.(40-41)
Tüba, 2005 basım. Akademi Forum 36
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder