01 Haziran 2025

EHL-İ SÜNNET AKAİDİ – MEHMED ZAHİD KOTKU

-İbn Abbas’tan vaki rivayetle Allah rızası için cemaatle yapılan ibadette isabet olduğu takdirde Allah Teâla onu kabul eder. Eğer hata ederse onu da mağfiret eder. Fakat cemaatten ayrılıp yalnız başına yaptığı ibadetleri hem kabul olmaz ve hem hata ederse yerini cehennemde hazırlasın. Binaenaleyh cemaat-i müslimin’in muhafazası sünnettir, riayet etmeyenlere bid’atçı denir.

-60 kadar sahabiden –hem de Bedir harbine iştirak edenlerden- rivayet edilen şu yedi şeye dikkat ediniz. Zira bunlar Sünen-i Hûda’dır:

1)Cemaatten katiyyen ayrılmayınız, çıkmayınız.

2)Ehli Kıbleye küfür, şirk ve münafıklıkla şehadet etmeyiniz ve bunların iç âlemini Hakk’a bırakınız.

3)Ehli Kıbleden ölen herkesin cenaze namazını kılınız. Beş vakit namazı ve Cuma’yı bırakmayınız.

4)Her iyi ve facirin arkasında namaz kılınız.

5)Her emirle(kumandanla) düşmana karşı mücahede ediniz.

6)Emirlerinize, imamlarınıza kılıç çekmeyiniz. Her ne kadar sizlere eza ve cefa ederlerse de.

7)Bütün heva ve arzularınızdan uzak olunuz.

-Mü’min der ki hayır ve şer benden sadır olmuştur fakat hayır ve şerrin takdiri Allah’tandır.

-Her kim Sure-i Mülk’ü yani Tebareke suresini her gece okursa Allah Teâla ondan azab-ı kabri kaldırır.

-Mümin olarak ölen ana ve babaya yapılacak dualar, sadakalar, hayırlar, haclar onlara erişir. Kur’an-ı Kerim hatimi, devirler, 70.000 tehlil onlara her zaman göndermek hemen her evladın vazifesidir.

-Her kim bu mi’racı ve ayetleri reddederse kâfir olur. Ayetleriyle Beyt-i Makdise gidişini tasdik edip mi’racı yani semavata urucunu inkâr eder veya semavata çıkıp çıkmadığını bilmem derse buna mübtedi’ derler.

-Rasulullah (sav) Hazretleri bir keresinde mal ve mülkten bahsolunduğunda şöyle buyurmuşlardı: “Helaline hesap, haramına da azab vardır”

-Herhangi bir şeyde değişiklik mahlûka aittir. Halikta tasavvur olunamaz. Binaenaleyh Halık’ın gadabı ve rızası onun halini değiştiremez. Çünkü Halık’ın sıfatı da kendisi gibi kadim ve değişmez.

-Her kim evliyanın kerametini inkâr ederse o da mübtedi’dir, ehl-i sünnet haricidir. Ayetleri, inkâr ederse kâfir olur. Çünkü Neml suresi 40.ayette bahsi geçen zat, Süleyman Aleyhisselam’ın veziri Asaftır. Kendisi velidir, peygamber değildir. Süleyman (as) kavmindendir.

-Her kim kâfirlerle mü’minlerin akılları müsavidir derse bid’at sahibidir. Akıl 5 derece üzerinedir:

1)Akl-ı garîzi: Umumi bir akıldır. Herkes bu aklıyla Halık’ı bulur. Amma bu akıl insanların tekâmülüne kâfi değildir.

2)Akl-i tekellüf: Çok gayret gösterip, ulema ve hükema ile oturup, sohbetleriyle aklını, çalışması nisbetinde artırır veya olgunlaştırır.

3)Akl-ı ataî: Küffarın bu akılda hiçbir nasibi yoktur. Müminlerle nebiler bu akılda müsavidirler.

4)Akl min ciheti’n-nübüvve: Müminlerin nasibi yoktur sadece peygamberlere verilen akıldır.

5)Akl min ciheti’ş-şeref: Yalnız Rasulullah’a verilen akıldır ki halkın hiçbir nasibi yoktur.

-Kur’an-ı Azimüşşanı Cenab-ı Hak Cibril aleyhhisselama harfsiz ve sessiz olarak bildirmiş, Cibril aleyhisselam da sesli ve harfli olarak Peygamberimize intikal ettirmiştir.

-Kur’an-ı Kerim Hak kelamı olduğu için onu abdestsiz ele almak katiyen caiz değildir. Yüzünden okumak içinde abdestli olmak gerekir.

-Rızk insanın boğazından geçen nesnedir. Toplanıp biriktirilen paralar rızka dahil değildir.

-Her kim kötülerin imanı iyilerin imanından noksandır derse yalan söylemiş olur, sahib-i bidattir.

-İman ziyade veya noksan olur demek caiz değildir. Eğer iman mahlûktur derse küfürdür.

-Son nefesteki halinden korkmak her Müslümana farzdır.

-Ameli Salihler imandan cüz değildir. Çünkü amel artar ve eksilir. Lakin iman ne artar ne eksilir.

-İnsan akaidinde müşkil bir mevkide kalırsa “İndallah doğru olana inandım” demelidir. Ta ki âlim buluncaya kadar, bulduğu anda müşkülünü o âlimden sorup öğrenmelidir, bu sorup öğrenmeyi te’hir caiz değildir. Bu ilmi ona öğretmen farz-ı ayndır.

-Kur’an mahlûktur diyenin arkasında namaz kılmak caiz değildir.

-Hak Teâla bir şey halk olunmadan evvel o şeyi bilmez diyenler – Kaderiyye ve Mutezile gibi- İslam’dan hariçtirler ve bunların kızları alınmaz ve bunlara kız da verilmez ve cenazelerine gidilmez.

-Peygamberimizden sonra peygamber gelecektir diyen ve peygamberliğin kalp safası ve nübüvvetin kazançla olacağını söyleyen kâfirdir.

-Her kim olursa olsun kasten abdestsiz namaz kılsa kâfir olur.

-“Kâfirlerin ayinini hoş görüp beğenenler; insan karşılamak için huzurlarında hayvan kesenler ki bu hayvanlar bi’l-ittifak ölüdür, yenmesi caiz değildir; bir kimse “Rasulullah(sav) kabağı severdi” dese, öteki adam da “ben sevmem” dese ve bunu ihanet tarikıyla söylese; Allah bana cenneti verse, sensiz istemem veyahut girmem dese; Vaiz ve müderrisleri taklit eden ve bu taklitçiliğe gülenler” Şer-i Şerif’i istihfaf ettiklerinden cümlesine tecdid-i iman ve tecdid-i nikâhla emrolunur. Haccını yapmışsa tekrar gitmesi lazımdır.

-Bir kimse iki yerde göründü diyenin küfründen korkulur.

-Kıyamette o kadar kalabalıkta sen benim nereden bulursun diyen kimsenin küfründe ihtilaf olunmuştur.

-Yedi nesne bütün dinlerde mubah olmamıştır: Zina, Riya, Haksız Yere Adam Öldürme, Sarhoşluk, Irza Tecavüz, Mala Tecavüz ve Yalan.

-Kelime-i küfrü işitip gülenlerde kâfir olur.

-Lisanıyla tav’an(kendi arzusuyla) kâfir olup, kalben imanda mutmain olan yine kâfirdir.

-Hak Subhanehü ve Teâla hayır ve şerri irade eder, lakin şerre rızası taalluk eylemez. Burada hayır ve şerri murad eden Allahu Teâla’dır. Lakin şerre rızası yoktur. Kul şerri murat edip işlemek istediği vakit ona kuvvet verir. Kulda istediği şeyi yapar. Ama Allah Teâla kulunun bu işi işlemesine razı değildir. Lakin kul isteyince Cenab-ı Hak’da o kulda kudreti halkettiği için hayır ve şer hepsi Allah’tandır diyoruz. Fakat Allah Teâla hiçbir zaman şerlere razı değildir.

-Kâfir, imanı olmayan kimsedir. Lakin vahdaniyeti inkâr edip, Hakkâ şirk koşanlara müşrik, peygamberin risaletini kabul etmeyene de kâfir; itikadını bozup zahiren iman etmiş gibi görünene münafık, imandan sonra küfre dönene mürted; geçmiş dinlere mensup olanlara kitabi; dünyayı kıdem ve dehre kail olup hadiseleri dehre isnad edene dehri; Halık tanımayana muattıl; Kur’an’da nass denilen hükümlere mugayir mahz-ı küfür olan akaidi beğenip zahiren İslam görünen mülhide zındık denir.

Seha Neşriyat, 1985 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...