-Acaba her sabah erkenden elinden çapası, omuzunda torbası olduğu halde tarlasına ve işine giden ne Akif Paşa'nın ve ne Arthur Schopenhauer'in ve Nicolai Hartman'ın varlığından bile haberi olmayan milyonlarca köylü Türk kadını, hayatla pençe pençeye boğuşmalarına rağmen hiçbirini bir saniye olsun hayattan bezginlik gösrteriyorlar mı? "Hayat nedir?" sualinin onların hatırlarına gelmediğine eminim. Ama buna karşı sizin gibi maddi refahı temin edilmiş ve kültürü yüksek binlerce genç Türk kızlarının zihinlerini de "Hayat nedir?", "Yaşamak Niçin?" gibi suallerin gıcıkladığını biliyorum. (25-26)
-İnsani bir hayat yaşamak insan aklının talip olduğu zaruri bir emirdir. (52)
-Bu dakikada medeniyet aleminde üç büyük kuvvet ruhlara tasarruf daiyesindedir. (Daiye: Arzu, hırs) Bunlardan her birinin hayata verdiği mana ile çizdiği yol başkadır. Bu kuvvetler sanat, ilim ve tenkit'dir. Sanatta hâkim olan fikir taşkın bir faaliyettir kş, serbestçe inkışafı matluptur. Yani bunun hiçbir kaideye, hiçbir mükellefiyete, zarurete tabi olması istenmiyor. Bu faaliyetin maksudu, hiçbir muayyen gaye olmaksızın lüzumsuz ve faydasız eserler husule getirmektir. Elverir ki, bu eserlerin "bedii" bir kıymeti olsun. İlimde hâkim olan fikir büsbütün başkadır. İlme göre hadiselerin bir kısmı mukaddimeler yahut diğer tabirle illetler diğer bir kısmı onları terkip eden neticeler, eserler olup bunların aralarında muntazam ve değişmez rabıtalar vardır. İlmin bu telakkisine "Determinizmine" bizim ıstılahımızca "İcabiye Mezhebi" diyoruz. Tenkide hâkim olan fıkıh, bunlara hem benzer hem benzemez. Çünkü bu fikir tekamüldür. Tekamülümüz içinde determinizm varsa da kendisi determinizm içinde yoktur. Tekâmül bir tohumdan başlayan bir inkışaftır. Yalnız bu inkışaf zahiren determinizm kanunlarına tabiidir. (53-54)
-Ziya Paşa merhum, tabiatta ve tarihte zahiren akıl ve hikmete muhalif görünen birçok hadiseleri yazdıktan sonra her bendin sonuna Arapça şu beyti yazarak cevap vermiş:
Subhâne men tahayyena fi sun'ihi'l-ukûl
Subhâne men bikudretihi ya'cizül-fühül
Türkçesi: "Sanatına karşı akıllar hayran olan ve kudretiyle en büyük alimleri aciz bırakan Cenab-ı Hakk'ı takdis ve tenzih ederim" Arapça bir "ugluta" kelimesi vardır. Bunun bizce karşılığı zahiren makul görüldüğü halde hakikatte münasebetsiz ve saçma birşey demek olan yanıltmaç kelimesidir. Peygamber Efendimiz bizi öyle şaşırtacak sonra söz ve fikirlerden nehy etmiştir. (65.dipnot/Mehmet Arif Bey, Binbir Hadis, s.423) (72-73)
-İntiharın daha çok umumi iki sebebi vardır. Bunlardan birisi metrukiyet (terk edilmişlik) diğeri ispirtolu içkilere düşkünlük hastalığıdır. Ferdi muhitine yani ailesine, dostlarına, memleketine ve kendine mahsus yüksek bir ideala bağlayan alakalar ne kadar gevşemiş olursa intihar vesvesesi o kimseye o kadar ziyade musallat olur. İptidai insanlar arasında intihar pek az oluyor. Çünkü onların cemiyetinde herkes birbirleriyle şiddetle alakadardır. Mütemeddin (Medeni) milletlerde intihara ait yapılan istatistik cetvellerinin mukayesesinden bahsettiğim hakikat anlaşılıyor. Filhakika bekarlar arasındaki intiharlar evliler arasındaki intiharlara nispetle daha çoktur. (118-119)
-Bu dünyada mukadder olan ömrünüzü rahat geçirmek istiyorsanız:
1)Herşeyden evvel sıhhati korumak için faydaları, tecrübe ve ilimle sabit olmuş kaidelere riayet etmelisiniz. Çünkü insan için en büyük nimet ve devlet sıhhattir.
2)Hiçbir gün boş ve tembel durmayarak mutlaka bir işle meşgul olmalısınız. Bu iş herkesin haline göre değişir. Maddi ihtiyaçları temin edilmiş olan insanlar için en iyi işler güzel sanatlardan birisine çalışarak onu iyice elde etmek ve ilerlemektir.
3)Ev işleri ve muayyen vazifelerin yapılması bittiği vakit kitap okumalıdır. Yalnız okunacak kitapların gayet dikkatle seçilmesi elzemdir.
4)Hiçbir mahluk yalnız yaşamıyor. Fakat insan bu ihtiyacı diğer hayvanlardan ziyade duymaktadır. Bundan dolayı adliyenin mahkum ettiği caniler için vereceği cezaların en ağırı onu tek başına bir hücreye kapamak oluyor. Öyle, bir insanla konuşmaktan men edilen ve kendi kendine bırakılan bir mahkum aç bırakılmadığı halde o metrukiyete (terk edilmişlik) dayanamıyor, ya ölüyor ya çıldırıyor. Bir insan için en tabii dostu, anas, babası, kardeşleri, kocası veya eşi ise de bı kadarı kafi değildir. İnsan onların haricinde de her hususta kendisine yar olacak sadık, müşfik bir arkadaş bulmaya çalışmalıdır. Ancak bu arkadaşın ahlakı güzel, fikri ve mütalaası doğru ve düzgün, bilgisi ve irfanı yüksek, meziyet ve faziletkar bir kimse olması şarttır.
5)Bahtiyar olmak isteyen bir kimse her vakit kendisini kontrol etmelidir. Eskiden bu işe nefsi muhasebe derlerdi. (156-157)
Büyüyenay Yayınları, 2013 basım, 1.baskı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder