01 Haziran 2025

HÜSEYİN AVNİ ULAŞ - MUAMMER ÇELİK

-1945'te söylediği tarihi nutuktan bazı parçalar çok mühimdir: "Bu milletin meclisinde 20 seneden beri hürriyet ifade eden tek kelime söylenmedi. Cumhuriyet ancak hürriyetle olur. Hürriyete istinat etmeyen bir cumhuriyet iğfalkardır. Türk Milletinin reşit olmadığını iddia eden varsa, o kendi rüştünü inkar etsin. Ey Türk genci, saadeti sağ, sol tasnifinde değil, vicdan ve aklı seliminden ara. Demokrasinin tahakkuku için en büyük vasıtalardan biri de propagandadır. Kayd-ı hayat şartı ile bir Cumhurbaşkanlığı kıpkızıl bir istibdattan başka bir şey değildir. Devlet mevkileri imtiyaz değil hizmettir. İstibdat kimin tarafından gelirse gelsin lanet olsun. Devletçilik bir takım gayri tabii teşkilat doğurdu. Bir takım sefiller milyoner oldu. Türk çocuklarının kanı kurudu. Bu paraları deşeceğiz. Servet edinenlerin mirası servet değil, sefalettir. Bunları ebediyen kara listeye ithal edeceğiz. (21)

-1946 seçimlerinden sonra pek sevdiği Erzurumlu gençlere yazdığı mektuptan: Vatani hizmette putlara tapmayacağız ve put olup kendimize taptırtmayacağız. (25)

-"İnkar edemem, siz 600 senelik bir tahtın etrafındaki efsanevi ve hatta kendilerini ilahi tasavvur eden insanların zulmane gadrine boyun eğmediniz. Bundan eminim efendiler. Düşman memleketleri yer yer işgal edereken sizi burada cem'e teşvik eden kimdi? Her tarafta isyan ediyordunuz ve sizi teşvik eden muhterem ve mukaddes köyünüzden başka bir şey değildi efendiler. Bu imanı analarımızdan, bu imanı köylünüzden almıştınız, bizi uyandıran nur-u irfan oradan gelmişti. Binaenaleyh, o fedakarlığı ihtiyar ederek ve cihan muvacehesinde göğsümü açarak buraya geldim efendiler. Sizin her birinizin boynunda idam fermanları vardır. Boynunuzda hala eski padişahın idam fermanını taşıyorsunuz. Sizi tebrik ederim. Sizden şüphe eden namussuzdur" Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in kayboluşunun üzerinden iki gün geçtikten sonra mecliste yaptığı konuşmadan. (50)

-Efendiler, yine milletin karşısındasınız. Asker besler, jandarma besler, Büyük Millet Meclisi besler, hükümet besler, yalnız hayatını muhafaza edemez. Biçare ahalinin hiçbir şeyi tahtı emniyette değildir. Maalesef şunu söylüyorum ki buna bir hükümetçilik nazarı ile bakılacak olursa ne kadar çirkindir. Eşkıya ile mütareke yapan eşkıya olur efendiler. Bir devlet onbeş eşkıyaya veyahut 80 eşkıya ile mütareke yapamaz. Fakat tehdide kudretimiz yokmuş yahut tehditkuvvetini hissetmek kuvveti de yokmuş. Ben zannediyorum ki veya düşünüyorum ki sevkedeceğimiz 6000 jandarma geçerken yapacağı tahribat burdan aşağı olmayacak bir fırka askerin uğradığı köyde ot bitmez efendiler. Şunu katiyyen biliniz ki takibat yapayım derken tahribat yapıyorsunuz. Gönderdiğiniz kuvvet tahribat yapar. Demek ki Büyük Millet Meclisi hükümeti birşey ve bir sistem aradı bu da bu adamları dağa çıkarmamak. Çıkan adamı ise tecziye et, terbiyesini ver. Yoksa şakiden daha büyük zararlar verecek vaziyetler ihdas etme. Yaram derindir. Bu bugünkü mesele değil. Efendiler, hükümet teşkil edemedik. Dağlarda 2000 ve daha ziyade şaki geziyor. Fakat bunları takip için göndereceğimiz kuvvet zavallı köylünün son öküzünü yer. Ondan sonra eşkıyayı arada bul, onu da bil. Demek ki hükümet teşkiline muktedir bir miller olamadığımız ve henüz muvaffak olmuş bir hükümet olamadığımızı isbat ediyoruz. Çünkü 15 elkıyanın hakkından gelemiyoruz." / TBMM Gizli Zabıtlarından 13.01.1338 (1922) Delalet edecek eşkıya hakkında tecili takikat kararı ittihazına dair teklif-i kanuniyeye dair görüşmelerden, sf.639 (64-65)

-"Biz milletimizin güya hayatı kazanılırken ruhu şehit edildiğini göre göre telef edilmiş bir neslin çocuklarıyız. Hüseyin Avni ve Hüseyin Avniler kaba iskeletlerini milletin ruhuna kabus ve bela haline getirmeden, zaferlerinin hakkını almak için halkın gözünü oymadan, milletin mukaddesatını incitemeden ölmek saadetine ermiş insanlardır." (190) Bu memleket Namık Kemal'den beri, Hüseyin Avni kabında, onun aşkında bir insan yetiştirmedi. (194) / Hareket Dergisi, Mart 1948, sayı.13 -Nurettin Topçu

-Mektep sıraları üstünde geceleri yaz lambasile çalışan meclis, yamalı hırkası ile adalet dağıtan Hazreti Ömer'in Allah sevgisini 20.asır da tekrar yaşatan "Kabe-i millet" olmuştu. Hüseyin Avni ve oun aşkile beraber yananlar orada bir millet mukaddesatı yarattılar. (197) Dört beş ay evvel rüiyeti pek azalmış olan gözlerimi ameliyat maksadile bir buçuk ay Cerrahpaşa hasatanesinde yattı. Son zamanlarda sinirleri de yorgundu. Buna rağmen mütemadiyen vatan davası ile ruh ve asabını yıpratmaktan usanmıyordu, hastanede bu yolda geceli-gündüzlü düşmanlar ile Müessesan Meclisi toplatmak gayesile siyasi bir cemiyetin kurulmasını tasarladı ve teferruatına kadar projesini hazırladı. Gölzeri açılarak hastaneden çıktıktan sonra aynı gayeye cemiyetle değil, parti ile gidilebileceğini düşünmeye ve bu yolda çalışmalara başlamıştı. İşte bu esnada gözlerini hayata kapadı. (207) / Hareket Dergisi, Nisan 1948, sayı:14 - Nurettin Topçu

-Halbuki demokrasi herşeyden evvel insanlığın kendinde ilahi aydınlığa inanmasından ibaret bir iman hamlesi ve insanlık içinde ferdiyetleri inkişaf ettiren örnek bir hareket idealidir. (209) Yirmibeş senedir muhtelif vesilelerle onun millet safından zalimlere çevrilerek verdiği örnekler gelecek nesilleri yetiştirecek ve bir demokrasi dinini aşılayacak değerdedirler. (210) / Bizim Türkiye, 24 Mart 1948, sayı:4, sf:12 - Nurettin Topçu

-Akla hayranlığı vardı. Sokrat'ı bunun için çok seviyordu. İslam'ın akıl dini olduğunu pek iyi kavramıştı. Hurafeci hocaların dinsizliğini, putperestliğini biliyordu. Akıl yoluyle bütün hakikatlara ulaşılabileceğine kani idi. Kendi içine çevirmeğe, yani murakabeye istidadı büyüktü. Gözleri kapandıktan sonra büsbütün kendi iç alemine çevrildi. (219) / Hareket Dergisi, Ocak 1949, sf:24- Nurettin Topçu

-Hüseyin Avni ile ona yakından bağlı olan arkadaşlarının zihniyetini anlatmak için yine, Erzurum Kongresini hazırlayanlardan Süleyman Necati merhumun birkaç satırlık yazısını zikretmek istiyorum: Sene 1921. Yunan ordusu Eskişehir önlerinde. Anadolu Hükümeti her türlü yokluk ve meşakkatler içinde, muntazam ordu teşkiline henüz muvaffak olmaktadır. Ümitler sisli, yürekler ağrılıdır. Meclisin yaz tatilini Erzurum'da geçiren Süleyman Necati, "Türkiye'nin İhyası ve tecdidi için düşündüklerim" ismini taşıyan kitabını yazmağa, yukarıda bahsettiğim şartlar içinde, karanlıklar yurdu çevirmişken burada başlamıştır. Yazılan kısmın ele geçen müsveddelerinde o zaman şu satırları okumuştuk: "Milletin ihyası ve tecdidi yolunda bugünküler de dünküler gibi herşeyi süngünün ucunda görüyor ve harp cephesinde kazanılacak bir zaferden başka şey düşünmüyorlar. Böylelikle bir gün gelip Yunan ordusu denize dökülse ve Misak-ı Milli dahilinde hür ve müstakil Türkiye kabul eden sulh yapılsa bile, bu zafer dahi Kanuni'nin zaferleri yanına kuru bir unvan ile yazılmaktan başka birşeye yaramayacak, bilakis Türk'ün omuzuna yapışmış olan binlerce tufeylinin bir müddet daha istirahat ve tahakkümünü temin edecektir. Bu takdirde pek çok sevdiğim milletimin ve vatanımın tecdit ve ihyası ümitlerini mahşere talik etmek lazım gelecektir. Türkün düştüğü saha muharebe meydanı değil, iktisat ve ahlak çukurudur. Kişi düştüğü yerden kalkar." Bu sözlerin yazıldığı günler, bütün gözlerin harp cephesine çevrildiği, bütün ümitlerin süngünün ucunda parladığı istikbalin bu derece kuvvetle sezilmesi ancak derin bir ahlaki sezginin, dahiyane bir duyuşun eseri olabilirdi. (224-225) (Birinci Devre Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Ulaş, 1958, Milliyetçiler Derneği Neşriyatı,:7) (N.Topçu)

-Cemiyetleri ölüler idare ederler. Bu söz bazı cemiyetlerde üstün ve keskin bir hakikat oluyor. Şöyle ki diriler de insanlık vasıfları azalınca ölülerin değeri daha çok artıyor. Hüseyin Avni'yi senede iki üç defa görmek, konuşmak, yaşına ve son senelerdeki uzvi hallerine rağmen daima enerjik olan şahsiyeti ile karşı karşıya kalmak zevkini bana verecek pek dost yok gibi. Şimdi bu yokluğu daha yakından hissediyorum. (315) / Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Hareket Dergisi, Nisan 1948, sayı:!4

-"İlk siyasi idealist şahsiyet olarak tanıdığım adam Hüseyin Avni olmuştur. Mamafih ondan sonra da kimseyi tanımadım." Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu - Hareket Dergisi, Nisan 1948, sayı:14

Erzurum Kitaplığı, Mayıs 1996 basım, 1.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...