-Pabucu dama atıldı, deyimi” ahilikten” kalmadır. Bir esnaf yanlış tartar ya da hileli mal üretirse meslek pirleri dükkânın önüne gelir, tespit ve incelemelerini yapar, doğruysa esnafın pabucunu dama atar, yani işine son verir. (30)
-İşte bu denli dışlanmış ve şeytanileştirilmiş Şeyh Bedreddin’in türbesi Serez’deydi. Ta ki Balkan Savaşlarıyla ve Yunanlıların Anadolu’yu ele geçirmeye kalkmalarına kadar. Serez’de oturan halkımız, Şeyh Bedreddin Türbesi’nin “düşman” ayağının altında kalacağını düşünerek, düşman ilerlerken ilk işi türbesine koşup, Şeyh Bedreddin’in mezarını açıp, kemiklerini çıkarıp unlanmış kemiklerini bir çinko mahfazaya koyup İstanbul’a göndermek. Neden? Düşman ayağı basmayacak bir yerde saklanması için. Vatanın daha emin bir toprağında gömülmesi için. Şeyh Bedreddin’in kemikleri tam kırk yıl Topkapı Sarayı’nda saklanır. Bu kırk yıl içinde nereye, nasıl gömülmesi için bir çare düşünülür. Sonunda bugün Çemberlitaş’taki Sultan Mahmut’un türbesi önüne gömülür, yıl 1961’dir. Şimdi bunu derinden inceleyelim. Bu hikâyede bizi duygulandıran şey, bir halk, tarihinde en muhalif en şeytani en kafir fikirleri dile getirmiş bir radikal evliyasını dahi düşmana çiğnetmeyip sahip çıkıyor. Düşman ayağı basmasın diye aceleyle halkımız türbesine koşuyor, mezarını kazıyor, kemiklerini çıkarıp çinko bir kaba koyuyor. Anadolu halkı budur. İşte biz bu halkın çocuklarıyız. Halkımızın bu davranışı gözyaşı dökeceğimiz bir hadisedir. Çünkü halkımız hangi fikirleri taşırsa taşısın kendi öz evladına sahip çıkıyor. Komünist fikirler taşıdığı yüzlerce yıl anlatılan Şeyh Bedreddin’e bu halk sahip çıkıyor. (43)
-Yoksulluk tek bir seçenekle büyümektir. Ya o kız ya hiç. Ya o okul ya hiç. Ya o iş ya hiç. Seçenekleri çok bol olan bu hayata alışkın değilim. Bu yüzden bu tek yazarlık işimde sebat ederim. Sadık kalırım, benim için çok vefalıdır derler, değil. Hayat zaten bir tanedir, onu kaybetme korkusu içime yerleşmiştir. (274)
Cadde Yayınları, 2006 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder