14 Haziran 2025

NEREDEN GELİP NEREYE GİDİYOR İNSAN – DENİZLİLİ MEHMED EMİN EFENDİ

*Elinizdeki eser, Denizli’nin Bekilli ilçesinin Daşdemir köyünden Molla İbrahim oğlu Mehmed Emin Efendi tarafından 1919-1924 yılları arasında “Hakikatten Bir Bahis veya Teşrih-i Hâk” adıyla kaleme alınmıştır. Eserin –muhtemelen müellif hattı olan ve bilinen- yegâne nüshası Ankara Milli Kütüphane ’de yz.9270 numarada kayıtlıdır. Bu yazma, çizgili bir defter olup 37 sayfadır. Anlaşılan o ki Mehmed Emin Hoca (1873-1953) seksen bir senelik ömrünü zayi eden basit insanlardan birisi değildir. Mehmed Emin Efendi, memleketinde “Gavur Hoca” lakabıyla tanınmıştır. Hacı Mehmed Emin Efendi, Emin Hanım ile evli olup bu hanımdan beş çocuğu olmuştur. Bunların adları şöyledir: Muhittin Kutluer(1912-1967), Mahir Kutluer (1914-1990), Ümmü Erol (1916-1978), Fatma Tuğcu(1920-1999), Huri Başar (1924-? Köyde Höranım diye biliniyor) Çocuklarının isimlerinden anlaşılacağı gibi Hocanın ailesi soyadı kanununda “Kutluer” soyadını almıştır. Bekillili emekli öğretmen Necati Yıldırım ve Murat Altın Beylerden öğrendiğimize göre Mehmed Emin Efendi 09.10.1953 tarihinde 81 yaşında köyünde vefat etmiştir. Hacı Mehmed Efendi herhangi bir manevi bahçeden gıdalandı mı yahut bir üveysi mi bilemiyoruz. O, gerek manzumelerinde ve gerekse eserinin herhangi bir yerinde dolaştığı manevi bahçeden söz etmemektedir. Fakat onun tasavvuf ilminin zirvelerinde dolaştığını söylersek hiç de yanlış olmaz. Mehmed Emin Efendi’ye göre Meşrutiyetten Cumhuriyete geçiş adeta bir hak salikinin şeriattan hakikate geçişi gibidir. Başka bir ifadeyle bu geçiş dönemi Hz. Peygamber’den sonra İslam’ın bünyesinde yeni teşekkül eden putların kırıldığı ve nevzuhur firavunların yok edildiği yepyeni bir dönemdir. 1919’da yazılmaya başlanmış 1924’te hitama ermiştir.

-Biz Türklere de Cumhuriyetimiz şimdi hürriyetimizi bahşeylemiştir. Her Türk şimdi hürdür. Fikir, söz, vicdan hürriyetine de maliktir. Hiç kimsenin diğer bir birine “Senin bu fikir ve itikadın hatalıdır, şu fikirde veya şu itikadda ol” demeye hak ve salahiyeti yoktur. Herkes kendi fikrini beyan edebilir. (30)

-En ibtidai insanlar vahşi idiler. İhtimal onların akılları asrımızın üç dört yaşındaki çocukların aklı seviyesinde idi. Ölü diri kokmuş laleleri ve her ne bulurlar ise hatta kendi ölülerini ve zayıflarını bile pek aç kaldıklarında yerlerdi. Söz söyleyemezler, belki birkaç kelime ancak söyleyebilirlerdi. Ve maksüd ve meramlarını bir güne işaret ve hareketler ile ifade ederlerdi. Lakin korkuları vardı. Yırtıcı hayvanlardan korktukları için ateş yakmayı bulmuşlar ve bilmişlerdi. Daima ateş yakarlar, söndüremezlerdi. (47)

-Yerleri ve gökleri yoktan var eden Allah belki de insana gelmiştir de ona “Ene’l-Hak” diyerek feryad ediyordur. Biz onu duyuyoruz. Duysak bile sem’ ve itibara almayıp inkârda ısrar ile kırda bayırda Allah arıyoruz. (49)

-Yemin olsun ben insandan başka Hak diyecek hiçbir şey göremiyorum ve bilemiyorum. Eğer gören ve bilen varsa Allah aşkına bize de haber versin, sevaptır. (58)

-Mesela İslamiyet’ten daha ziyade insaniyete yakışır bir din bulunur ise biz de ona tabi olmalıyız. Hak ve hakikat ve doğru ve hiçbir zaman ve hiçbir yerde inkâr edilmemelidir. Eğer bunları inkâr edecek ve bunlara boyun eğmeyecek bulunur ise aniden ıslah eylemelidir. (68)

H Yayınları, 2019 basım, 3.baskı, (İlk baskı Temmuz 2013) Hazırlayan: Mustafa Tatcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...