15 Haziran 2025

O VE BEN - NECİP FAZIL KISAKÜREK

-Din dersleri hocamız, İslamiyetin bütün insanlığı nasıl kuşatacağına dair bir tahassüs ve tahayyül yazımı o kadar sevdi ki sınıfta okuttu, yüzüme dikkatle baktı ve istikbalde benden çok şey beklediğini söyledi. Bu Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’ydi. Demokrat Parti devrinde Diyanet İşleri Reisliğinde bulunan ve makamiyle vicdanı arasındaki muhasebe neticesinde kalbi çatlayıp ölen Aksekili Ahmed Hamdi Efendi. Diyanet İşleri Reisliğinde oldukça sık temasta bulunduğum merhum, talebesine o zamanlar biçtiği kıymeti Allah’ın gerçekleştirmiş olduğunu söylerdi.

-Sahte büyüleri çözüp, çehrelerimin olanca sağlık ve kabalığıyle meydana çıkan ve bütün sihrini kendinden değil, bizim ruh püskürtümüzden aldığı belli olan kadın misaline denk, Yakup Kadri benim gözümde boyaları dökülmüş bir ahşap maddedir.

-Konuşurken, söylediğinden ilerisini belirten, bakarken baktığının ötesine işaret eden müthiş bir ermiş.

-”Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. Bunun dışında tecelli edenler, velinin irade ve ihtiyariyle değildir. İlahi hikmet öyle gerektiriyor demektir. O vakitte veli bir genç kız kadar hicap duyar” - Abdülhakim Arvasi

-Muhakkak olan şudur ki; ben kendilerini tanımadan dik bir kaya üzerinde gururla dünyaya karşı dikilmiş uyuz bir keçiyken, tanıdıktan sonra; yere inen ve geçtiği yol boyunca süt koyuveren memeleri şiş, patlayasıya şiş bir koyun olmuştum. 30 yaşına kadar tık nefes yaşayan ve bir iki şiir kitabından başka bir şey veremeyen ben ondan sonra piyes, fikir, tetkik, dava, tez; 40-50 ciltlik bir çapa doğru yükselecektim.

-”Muhal farz” öyle bir can kurtarandır ki İslam tefekküründe, vakıaları ille zıd cephelerinden de kurcalamaak sevdasındaki aklın tutunma halkası gibi bir şey.

-”Her ilmin butlanı (yanlışı) o ilmin müntehasında (en ileri noktasında) belli olur” Yalnız bu ölçü 20.asır felsefesinin müsbet bilgiler manzumesinden tüten metafizik anlayışla beraber, kafasını çarptığı en büyük hakikati çevrelemeye yeter.

-”Haddini aşan her şey zıddına döner” - Abdülhakim Arvasi

-”Akıl için idrak zevk yoliyledir” - Abdülhakim Arvasi

-İslamiyette felsefe diye bir şey yoktur. Hikmet vardır, fikir vardır, tefekkür vardır; felsefe yok. Vakıa felsefe “hikmet dostluğu” demek ama, onun ki bağımsız bir arayıcılık, İslamınki de tem bağımlı tefekkür olduğu için felsefeyle hiçbir alaka kabul edemez. Onun içindir ki “Kur’an felsefesi” denemez, “Kur’an hikmetleri” denir. İslam felsefesi değil, İslam hikmetleri.

-”Allah dostları yalnız yakınlık isterler. La teşbih, sultanın yakını olmak, mesela hizmetkarı, ibrikdarı, perdedarı vesaire, veziri olmaktan üstündür” - Abdülhakim Arvasi

-”Küfür ve cezasının, zamanla (kemiyet ölçüsüyle) alakası yoktur. Tek anlık küfrün cezası ebedidir” - Abdülhakim Arvasi

-Efendim, “Altun silsile”nin 33’üncü halkasıdır. Tesbihin son tanesi gibi, başındakilere ve bütün sayılara sayı ve yollara yol verene en yakından bağlı ve tam bir devrin dönüm ifadesi. Ayrıca devrimizin, 20.asır ortalarının mana ve ruh buhranına denk bir ifade; memnuniyet ifadesi.

-”Her tarikat aynı mukaddes noktaya giden birer yolken, yolun istikamet hususiyetlerini muhafazada bugün Nakşilikten başkası kalmamıştır. O da gerçek Nakşi olmak şartiyle” - Abdülhakim Arvasi

-”Allah sırrını eminine verir; bilen söylemez, söyleyen de bilmez” - Abdülhakim Arvasi

Büyükdoğu Yayınları, 2013 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...