16 Haziran 2025

TABULAR VE İSLAM- SEYYİD ŞENEL İLHAN

-Tebliğ; İslam’ın yayılmasını ve gelişmesini sağlayan, kendi içinde ise Müslümanların bozulmalarını önleyen ve zaman içinde bir terakki ile bağlılarının ideal İslam ahlakına ulaşmasını sağlayan önemli bir unsur ve çok önemli bir ibadettir. Her ibadette olduğu gibi şüphesiz bu ibadetin yönteminin bilinmesinde ve uygulanmasında örnek şahsiyetler Allah’tan geleni insanlara ulaştırma ve onları en iyi şekilde uygulama makamındaki peygamberlerdir. (18)

-İmam-ı Gazali (ra) nehy-i münker yapmada üç haslet olmalıdır buyuruyor. Bunlar; İlim, vera ve güzel ahlak. İlim olmayınca iyiyi kötüden ayırt edemez, vera olmayınca, ayırsa bile işleri maksatlı (niyeti bozuk) olur. Ahlak güzel olmazsa kendisini incittikleri zaman kendisi de kızar ve Allahu Teala’yı unutur. Unutunca da yaptıkları hak için değil, nefsi için olur. Bunun için Resulullah buyuruyor ki: “Emir ve nehyettiği şeyleri bilmeyen, emri ve nehyi hilm ile söylemeyen, emir ve yasağı rıfk ile yumuşaklıkla bildiremeyen nehyi münker yapamaz.” (21)

-Bir toplum düşünün ki gıybeti zinadan, riyayı kumardan daha hafife almakta ve öylece yaşamaktadır, o toplumda, bizim irademiz dışında belirlenen ilahi normlar olan “günah” ve “sevaplar” konusunda da saçma bir belirleyicilik içinde demektir insanlar. Çünkü amel yönüyle halk içinde yapılan, halk tarafından görülen ama sahih hadislerle açıklanmış, nefse çok hoş gelen ve fakat Hakk’a ulaşmayan ihlas özürlü amellerimiz var demektir. Allah (cc)’ı göre göre halka hitap etme amaçlı ve insanlarca gözlemlenebilen. İhmal ettiklerimiz ise özellikle kalbimizde gizlediğimiz ve nazari dikkatimizden kaçırdıklarımızdır. Riya gibi, haset gibi, ucub gibi. Bu anlamda bakıldığında, zina yapmamaya özen gösterip, gıybetten ise sakınmamak yine bir ölçü bozukluğudur. (28)

-Hiç şüphesiz İslam’da ruhbanlık yoktur. Ama herkesin aynı seviyede olduğunu söylemek de mümkün değildir. “İslam’da ruhbanlık yoktur” diyerek avamla havası, alimle veliyi bir tutmayalım. Çünkü bu, demokratik Müslümanın, demokratik İslam görüşü olur ki, komiktir. İslam’da adalet vardır, safsata değil. (39)

-Aslında psikologların “bilinçaltı”, dianetikçilerin “tepkisel zihin” veya “enegram” diye adlandırdıkları İslam’daki nefis ve marazlarından başka bir şey değildi. (44-45)

-Yaradan rızasına ulaşamayacağı korkusuyla ağlamayan gözler dünyalığını elde edemediği için ağlar olmuş. Rabbine itaatte tutmayan hemen yoruluveren, şeytanın bin bir vesveseyle ibadetten alıkoyduğu beden, dünyalık için ölümüne kadar dünyanın azletmediği bir köle haline gelmiş. Hem de öyle bir köle ki, hizmet ettiği dünyayı yaratanı değil de dünyaya itaat etmenin bedelini cehennemde dayanamayacağı azaplarla ödeyebilecek kadar sefilleşmiş. (60-61)

-İyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek Müslümanlara farzdır. Kötülüklerin artmasında ve iyiliklerin azalmasında, iyiliklerin kötü, kötülüklerin iyi bilinmesinde en büyük etken bu farzı terk edişimizdir. (75)

-Önceden İslam kafirlere tebliğ edilirken şimdi Müslümanlara tebliğ edilme durumundadır. Sebebi kötü adet, yanlış ölçü ve bilgi, taklit ile Müslümanların kafası iğfal edilmiş, kalpleri günah kirleriyle örtülmüş olmasıdır. Böylece ölçüsü düzgün, Kur’an ve sünnete tabi olan Müslümanların bu bilgilerini halka aktarmaları ve kötülüklerden alıkoymaları gerekmektedir. Gerçekten bilenin bilgisi nisbetinde bundan sorumlu olduğu ve o nisbette azaba uğrayacağı kesindir. (77)

-Nitekim şu rivayet kıyamete yakın olacak fitneleri din hususundaki ayrılık ve gerilemeleri cehle bağlar: “Öyle fitneler olacak ki o zaman bir kimse mümin olarak sabahladığı halde kafir olarak akşamlar. Allah’ın ilim vermek suretiyle ihya edip hayatlandırdıkları müstesna (onlar imanlarını kolay kolay kaybetmezler)” hadiste geçen “Allah’ın ilmi ile ihya ettikleri müstesna” tabiri bu irtidatların asıl sebebinin cehalet olduğunu açıkça beyan eder. (91)

-Bu anlamda Adab-ı Fethullah adlı eserin sahibi Şeyh Fethullah (k.s) de: “Aşağılık duygusuna kapılmak edepsizliktir” buyuruyor. Kendini sadece akıldan ibaret sanan bu asrın insanına, bu asrın manevi tasarruf asrı olduğu açıkça anlatılmadığı ve anlaşılmadığı müddetçe de insan, basit sarkaç misali kibirle zillet arasında yalpalayıp duracak ve Allah dostlarından uzakta da asla ve asla gerçek tevazuyu öğrenemeyecektir. (117)

-Kadınlar. Üzerinde en çok konuşulan konulardan biri. Ancak söz edilme yönü kadının yapısında var olan özelliklerden çok, var olduğu ispat edilmeye çalışılan taraflarıyla ilgili. Tabii bu günümüzün aydın geçinen kesiminin bakış açısı. (131)

-İbadetlerin yerine getirilmesi muhakkak ki mesuliyeti giderip sevaba erdirirken, Müslümanın derdiyle dertlenme gereğine sırt çevirmek müminin mümin üzerindeki haklarını ortadan kaldırmaz. (132)

Feyz Yayınevi, 1997 basım,1.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...