-1990’lı yıllarda yayınlanan dizilerde “bizden” hikâyeler ön plandaydı. Mahalle ortak mekânıydı yerli dizilerin. Fedakârlık, yardımlaşma, birlikte hareket etme, başkasının derdine çare olma vazgeçilmez temalardı. Platolara, plazalara taşınmamıştı setler henüz. Dizilere iyilerin hikâyesi hâkimdi, kötüler de iyinin kötüsüydü. Aldatma, ihanet, intikam, şiddet senaryolarda hikâye gerektirdiği kadar vardı. Dizi karakterleri, apartman dairelerinde ya da mütevazı müstakil evlerinde otururlardı. Triplex havuzlu evlere taşınmamışlardı.
-Eskiden Yeşilçam filmlerini izlerken sürekli “o sadece bir film” açıklamasıyla karşı karşıya kalan seyirci, son yıllarda ne dizileri programları, sadece seyirci olarak izleyemiyor. Belli bir mesafeden izlemesine izin verilmediği gibi bir şekilde olayın içine dâhil ediliyor.
-Ülkenin Susurluk kazasıyla çalkalanmasından sonra ekrana gelen ve Susurluk’un bilinmeyenlerini anlattığı iddiasındaki Deli Yürek ve takipçisi Kurtlar Vadisi senaryosunda polis barındırmaması sebebiyle bireysel adalet kavramını zihinlere yerleştirdiği gibi derin devlet vardır ya da mutlaka olmalıdır mesajını da verir.
-Roman çok katmanlı, çok boyutlu bir tür. Yazar bir kere yazmasına rağmen her okuyucu tekrar yazar romanı okurken. Farklı romanlarda farklı şeyler yakalar, farklı şeylerden etkilenir. Her okuyuşunda damağında ayrı bir tat bırakır aynı roman. Çünkü herkes romanı kendi küçük dünyasının penceresinden kendine ait bir bakışla okur ve yorumlar. Romanda anlatılan şiddeti de kötülüğü de meşrebince, yaşadığı hayatça algılar. Senaryolaştığında ise artık tek bir bakış oluşmuştur, senarist ve yönetmenin penceresinden bakmaya mahkûmdur izleyici. Roman okumak kişiyi değiştirir, geliştirir dizi seyretmek ise dönüştürüyor.
-“Sosyal değişim hızlandıkça evlilik bireyselin ve toplumsalın modernlik arayışında buluştuğu en hassas nokta haline geldi” diyor Carter v. Findley. Yeni aile anlayışı önce yazarların hayal gücünde başladı ve dönüştürücü gücünü buradan icra etti.
-“Cinsiyet rollerinin değişmesi, kadının sahip olduğu olanakların genişletilmesi arzusu, ileride kadınları özgürleştirdikleri için takdir edilecek olan radikal Batılılarla sınırlı değildir. Osmanlı edebiyat eserleri tek başlarına toplumu dönüştürmemiş olsalar da ataerkil aile ile patrimonyal saltanat arasındaki benzerlikler göz önünde bulundurulursa, bu eserlerde toplumsal ilişkilerle ilgili yapılan dikkatli gözlemler daha sonra rahatlıkla sosyal olandan siyasi olana uzanacak olan değişim taleplerine yol açmıştır” Carter V. Findley
-Öyle Bir Geçer Zaman Ki, tanıtımı da anlatımı da bir çocuk tarafından yapılan ilk yerli dizi ekranlardaki.
-Dramın karşısına gardını alarak oturur izleyici. Komedi de ise gülmek için oturduğundan önüne ne çıkarsa çıksın gülecektir. Avrupa Yakası’nda olduğu gibi. Ne insanlar var diye güler durumu kendine konduramayan kişi. Pişkince güler ders çıkarma kaygısı gütmeden. Zaten senaristin de böyle bir kaygısı yoktur. Yaşam alanı sınır ötesidir. Kendi kendini haklılayan, kendi kendini üreten, kendi kendini tanımlayan bir tür der komedi için Berman.
-1997-2000 yılları arasında yayınlanan görsel efekt kullanılarak çekilen ve çocukları hedefleyen ilk komedi dizisi Ruhsar’dı.
Profil Kitap, 2014 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder