-Bir kimse ana ve babasının ayağını öpse cennetin eşiğini öpmüş gibidir. (14)
-Ana ve baba, evladını bir şeyden aşikâre menetmese bile, mademki o şeyin yapılmasından ezalanırlar ve müteessir olup kederlenirlerse evladın o şeyi yapması haramdır. Zira onlara her ne şekilde olursa olsun eza ve cefa veren her şey haramdır. (16)
-Anne ve baba evladına bir şeyin yapılmasını emretmeseler bile –fakat içlerinden- arzu ettiklerini anlarsa o şeyi yapmak evlada vacip olur. (16)
-Ananın ve babanın nafakası –yiyecek, içecek, giyecek gibi ihtiyaçlar evlatlara borçtur. Yani ana ve baba yemek, içmek, giymek, oturmak gibi şeylere muhtaç olursa, bunları evladın temin etmesi icap eder. Hatta muhtaç olurlarsa bile, nafakaları yine evlada aittir. (17)
-Her ne zaman ki evlatlar, analarına ve babalarına karşı efendi, hâkim, mürebbi, amir kesilirler; ana ve baba ise onların yanında hizmetçi, cariye ve köle, aylıkçı ve yıllıkçı vaziyetine düşerlerse işte bu hal kıyamet alametlerindendir. (24)
-Bir evladın nafile oruç tutmasına eğer ana ve baba razı olmazlarsa, o orucu bozmak evlat için lazımdır. (26)
-Evlatlar anneye ve babaya yapacakları hizmetleri hep kendi elleriyle bizzat yapmalıdırlar. Başkalarına emir ve havale etmemelidirler. Onlara hizmeti canına minnet bilmelidirler. Kibri, yani büyüklüğü terk etmeli, seve seve her işlerini görmelidirler. (40)
Salah Bilici Kitabevi, 1977 basım, İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder