16 Mayıs 2025

ANADOLU MANZARALARI - HİKMET BİRAND

-Step bir bitki coğrafyası terimidir; ağaçsız, senelik veya birkaç senelik bitkilerle örtülü olan (ama çıplak değil!) yerlerin adıdır. Stepin belgesi ağaçsızlıktır. Sebebi de stepte yağışların, step otları gibi toprak suyunu idareli kullanmasını bilmeyen, bol su harcayan, geniş yapraklı, ulu taçlı, yüce gövdeli ağaçları doyuracak kadar çok olmamasıdır. (8-9)

-Bir zamanlar avlanarak geçinen insanlar, meyve ve tohumla da beslenmenin kabil olduğunu sezdiler; meyve ve tohum toplayarak geçinmeye başladılar. Bulamayacakları zamanlar için toplayıp da barındıkları yerlere sakladıkları tohumlardan toprağa düşürdüklerinin topraktan tekrar bittiğini görerek çoğu stepte yetişen özlü tohumlu otları seçmeyi, ekmeyi öğrendiler. Toplamadan ekmeye, göçmeden yerleşmeye başladılar. Bugünkü kültür hayvanlarının bir kısmını da kendilerine o zamanlar alıştırdılar. Böylece stepte bir uygarlık kuruldu. Bu uygarlık tarım uygarlığıydı. Bunu kuranlar da bizimkilerdi. (10)

-Şu bizim Orta Anadolu köyleri yok mu? Şu tek katlı, küçük, dört köşe pencereli, samanlı boz toprakla sıvalı, düz toprak damlı evlerin köyü. O köyler, o evler ne güzeldirler! Çünkü onların ne tabiatı, ne gözü zorlayan bir yanı var. Benim kavlimce bu onların, bu tabiatın harcının, bu tabiatın gösteriş sevmeyen, düz ve uz zevkinin yapısı olmalarından. (22)

-Söğüt benim sanki hemşerimdir. Yazın bozkırın parlak sıcaklığına serin bir yeşillik katan tek ağaç odur. (45)

-Hımış evler bizim coğrafyamızda bir sınır belgesidir. Ankara’dan çıkınız, Kastamonu yolunu tutarsanız Ilgaz’a kadar kerpiç evli köylerden geçersiniz. Bolu'ya doğru giderseniz, Kızılcahamam’ın hemen ötesinde kerpiç köyler biter, hımış köyler başlar. Kerpiç köylerin bittiği yerde hımış evli köyleri bir çizgiyle birleştirirseniz, steple ormanın sınırını, hem de en eski sınırını çizmiş olursunuz. (56)

-Orman, toprağını da kendini de kendi yaratan bir varlıktır. (62)

-Dünyanın en ünlü, en yaşlı ağaçlarından biri de bizim Büyükdere çınarıydı. 40-50 sene önce kuruduğu söylenen bu çınar, 4000 yıldan fazla yaşamış. Birinci Haçlı Seferi komutanlarından Godefroi de Bouillon ordularını İstanbul’a topladığı zaman (1096) karargahını bu çınarın altında kurmuş. Onun için bu çınar Avrupa’da Godefroi de Bouillon çınarı diye anılır ve İstanbul’a gelen seyyahlar tarafından ziyaret edilirmiş. Anlattıklarına göre bu tarihi çınarın ömrü çok hazin geçmiş. Gövdesindeki büyük oyuk bir zamanlar kahve, sonra ahır olmuş. Yazık, Büyükdere çınarıyla İstanbul bir daha ele geçmeyecek olan tabiat abidelerinin en güzellerinden birini kaybetti. (68-69)

-Bizde ormanların harap olmasına sebep olarak en çok iki şey üzerinde durulmaktadır: Biri soyguncu veya vurguncu işletmeciliği, ikincisi yangınlar. Fakat Türkiye’de ormanların köküne kibrit suyu sıkan, hem yalnız ormanların değil, ormansızlaşan ve zati ormansız olan bölgelerimizi de kemirip sömüren, sonuç olarak bütün memleketin iflahını kesen bir üçüncü dert daha vardır ki yangınlardan da, vurgunculardan da daha zorludur. Çünkü sinsidir ve asırlardan beri sessiz, sedasız, gözümüzün önünde, çoğumuzun farkına bile varmadan memleketi tahrip edip gitmektedir. Bu üçüncü ve maalesef hiç önemsemediğimiz dert, düzensiz, başıboş meracılıktır. (82)

-Türkiye vejetasyonunu teşkil eden nebat bileşimlerinin hepsi yozlaşmış, nesli bozulmuştur. Memleketimizde bazı bölgelerin, mesela Orta Anadolu’nun vejetasyonu başlangıçta nasıl bilmeye artık imkan kalmamıştır. Orta Anadolu’da asırlardan beri yayılan sürüler, hayvanlar ilkin hoşlandıkları nebat nevilerini, onlar tükenince, sırayla diğerlerini seçe seçe yedikleri için en değerli step otlarının çoğunun neslini kurutmuş ve onun için step artık bu sürüleri besleyemez olmuştur. Sıra ormana gelmiştir. (86)

İş Bankası Yayınları, 2022 basım, 2.baskı. (İlk baskı 1957)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...