02 Mayıs 2025

BELKİ DE ÜZÜLMELİYİZ – AHMET MURAT

-Dahiler dikkatini obsesyon derecesinde işine, mevzuuna, eserine teksif etmeyi başarabilen kişiler arasından çıkıyor. Düşünme söz konusu olduğunda düşünmeyi sürdürebilme becerisi göstermek söz konusu olduğunda da benzer yoğunlaşmayı sergileyenlerin arasından filozoflar çıkıyor. (12)

-İyiliğe nezaketin, bilgiye üslubun, imana muhabbetin, dindarlığa görgünün eşlik etmesi beklenir. Bütün bunlar “edep” dediğimiz harç cümlesindendir. (33)

-Karşıdakini dinlemenin ödülü, kendini anlamaktır.(36)

-Arsa, şehir ya da kasaba hadisesidir. Köylerde arsa değil tarla olur bağ, bahçe, bostan olur. (41)

-Toprağın altı, hayatta ustalaşınca hayat denilen şeyin de çoktan sonuna geldiğini fark eden kıdemlilerimizle dolu. (72)

-Mesela taşrada bir kız çocuğunun 7-8 yaşına rağmen mini etek giymesi düşünülemezdi. Ya da oğlan çocukları bir sebeple ağlayacak olsalar kınanırlardı. Hayatın katı, acımasız ve bir mücadele alanı olduğuna dair köklü bir fikir sıradan taşralı insanın dünyasına el koymuştu.(91)

-Dinine, diyanetine, imanına, geleneğine ilgi duymaya başlamış bir kişinin önünde takip edebileceği seçeneklerin hızla tükendiğine şahit oluyoruz. (129)

-Modern insana seslenmek için modernist bir din yorumunu merkeze almanın başka ve daha güçlü bir konformizm doğurduğuna kuşku yok. Modern insanın ihtiyacı yine modernizmin felsefi sorunlarıyla yaralı modernist bir din değildir. Yani Türkiye’de din hakkında konuşurken içe kapanmak veya modernizme teslim olmak dışında seçenekleri çoğaltmak gerekiyor. (134)

-Montaigne’ın denemeleri, bugün bize çağımız da yazılmış kadar tanıdık, cazip ve güncel geliyorsa, bu aynı birey duyuşunu makbul sayan okurlar olmamızla derinden alakalıdır. Oysa bundan 150 sene kadar önce geleneksel bir Türk okuryazarına Montaigne’ın yazdıklarının çoğu kez tuhaf zaman zaman da ayıp gelmesi icap ederdi. Bireyin şahsi yakınmalarının veya tespitlerinin bu denli önemli olmasını onun aklının almayacağından emin olabiliriz. (139)

-Denemeci ispat etmek zorunda olmayan ama her ne hikmetse buna rağmen görüşlerinin önemseneceğine dair kendisini tahrik de eden bir kanaati olan kimsedir. İspat etmenin gerektireceği kanıtlar, onu bir merkeze, mesela bir geleneğe bağlayacaktır; oysa onun bağlanmaya değil çözülmeye, açılmaya ihtiyacı vardır. Bir romanda yazarın kendisine bu denli yaklaşmaya imkân yoktur. Çünkü romancı kendisini dramatik bir perdenin gerisinde neredeyse görünmez kılabilir. (139-140)

-Osmanlı ulemasının tensip etmediği, tasvip etmediği, takdir etmediği bir sosyokültürel dini uygulamayı icat etmek risklidir. Bir dini etkinliğin sosyokültürel olması tarafıyla, bir çığır demek olduğu, çığır açmanın da peşinen açığını izleyenlerin sorumluluklarını almak demek olduğunu bize hadis-i şerif bildiriyor.(152-153)

-Eğitim meselesini kültür politikasından, kültürü de piyasadan ayırmanın imkânı yok. Piyasa size hangi kültürü nasıl tüketeceğinize dair alışkanlıklar kazandırır ve aslında eğitim de bunu standart ve genel geçer hale getirir.(155)

Profil Kitap, 2019 basım, 3.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...