09 Mayıs 2025

BU ÜLKE – CEMİL MERİÇ

- “Gençliğim Allahsız bir çölde akıp giden başıboş bir ırmaktı” (Mektuplar, 11.10.1966)

-Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır.

- “Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim” (Mektuplar, 14.10.1966)

- “Avrupa’yı Orta Çağ’ın kabuslu gecesinden kurtaran mucizenin adı; yabancı dildir. Aydınlarımız bu ‘medeniyet anahtarı’ndan mahrum kaldıkça inkılaplarımız … bir ucube olarak kalmaya mahkumdur. Tercüme eserler, edebiyatı kucaklayan fikir kaynaklarından -çok defa- kirli ve delik deşik kovalarla aktarılmış damlacıklardır. Ya Batılı olacağız yahut Batı kültürünün azad kabul etmez sömürgesi” (Yirminci Asır, ‘Bir Kitabın Düşündürdükleri’, 07.02.1953)

- “Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla” (Kırk Ambar)

-Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.

-Karanlık kirlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır, slogan. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir.

-Kitap beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete, okununca biter. Kitap fazla ciddi gazete fazla sorumsuz. Dergi hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekalar topluluğunun.

-Yazarın gerçekten değeri varsa, düşüncesini bir hamlede kavrayamazsınız. Söylemek istediklerini bütünüyle söyleyemez yazar, söylemekte istemez. Gizli, istiarelere başvurur.

-Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olmasıdır.

-Osmanlı’nın ne yaraları vardır ne yaraları teşhir etme hastalığı. Hikayeleri ya bir cengaveri ebedileştirir, ya ‘hisse alınacak bir kıssa’dır.

-İnanan bir toplumda, pürüzlerini yok etmiş bir toplumda, hayali çözüm yolları aramaya ihtiyaç duymayan bir toplumda romanın ne işi var?

-Yükselen bir medeniyet için kurşun işlemez bir zırh olan kader inancı, çöken bir toplum için yüreklerin en ağırıdır.

-Hasta adamın tabutu başında kâh dişlerini gıcırdatarak kâh sırıtarak nöbet bekleyen, ‘dost’ devletler; zekasının bütün gücüyle imparatorluğu biraz daha yaşatmaya çalışan mustarip, müvesvis bir hükümdar; hain ve gafil Babıali ve siyasi hayatın dışında yaşayan halk.

-Servet-i Fünun bir kaçış edebiyatıdır; zamandan ve mekândan kaçış. Servet-i Fünun bir müstağripler kervanıdır; her iskeleye uğrayan hiçbir ülkeye yerleşmeyen kervan.

-İslam için hürriyet felsefi değil, hukuki bir mefhum. Temeli: Camianın bütün fertleri arasında tam bir hak eşitliği olduğu inancı. Gerçek Müslümanın nazarında sosyal sınıf diye bir şey olamaz. Servet veya mevki ayırmaz insanları; Müslüman Müslümana eşittir. İslamiyet’in temel mefhumu; eşitlik. Bu bir araç değil, bir hak. Hürriyet, eşitliğin bir başka adı veya görünüşü. Sınıf kabul etmeyen, imtiyaz tanımayan bir dinde kimin kime karşı hürriyeti?

-Marksizmin tek büyük faydası olmuştur; dikkatimizi liberal Avrupa’nın yalanlarına çekmek. Yani, içtimai ilimlerin birer ideoloji olduğunu öğrenmek.

-İzmler insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleridir. Her “ist” koltuk değneği olmadan yürüyemeyeceğini itiraf eden bir zavallıdır. Batı’dan gelen hiçbir “izm” masum değildir.

-Yeni bir hakikatin, yeni bir düzenin müjdecisi olmak isteyen, bir kelimeyle söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.

-Mağarasında meçhul kuvvetlere yalvaran uzak ceddimiz, feza çağının zındığından daha mı az bahtiyardı? Hangi ilmi hakikat bir kabile dininin naslarından daha sıcak daha doyurucu? İnanmayanların, inananlara sataşmaları kıskançlıklarından. Müminlerin saadetini gölgeleyen tek ıstırap inanmayanlara karşı duyulan merhamet olmalı.

İletişim Yayınları, 2014 basım, 70.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...