-Kurosawa, “Hüzünlü bir sahneyi neşeli bir çocuk şarkısıyla oynatırsanız hikâyenin kederini daha çok duyarsınız” der. (45)
-Anadolu’da koyun sürüsüne saldıran kurtlar bir koyunu almakla yetinmez, bütün bir sürüyü yaralayarak kaçarlarmış. Kurdun yaraladığı koyun da iflah olmaz, mutlaka ölürmüş. Böyle zamanlarda, kurtların peşine düşen köylüler birini yakalarlarsa eğer, sağlam bir zincirle kurdun boğazına zil taka, serbest bırakırlarmış. Kurt, hiçbir canlıya koyuna, keçiye yaklaşamadığı için açlıktan ölürmüş. (100)
-Sinemanın gücü zamanı mühürleyen bir sanat olması. Sinemayla birlikte insan ilk kez “zamanı durdurma, yeniden yaratma ve isterse ona geri dönme olanağına” kavuşmuştur. Filmler zamanı dondurur ve onu yeniden defalarca izleme şansı verir. Yılmaz Güney ilk gençlik yıllarında bisikletine binerek sinemadan sinemaya film bobinleri taşıyordu. Aynı zamanda makinistlikte yaptığı bu sinemalarda yıpranmış film pelikülleri koptuğunda ya da yandığında sahneye çıkıp, seyircinin göremediği sahneleri anlatıyordu. (176)
-Nazım, 1940 Şubatından başlayıp, 1950 Temmuz’unda biten mahkumluk yıllarında, dokumacılık yaptı; şiirler, senaryolar ve oyunlar yazdı, çevirmenlik yaptı. Kemal Tahir’in yazdıklarına yardım etti, yol gösterdi. (Kemal Tahir okuyabilsin diye, çok önemsediği yabancı dilde bir romanın bir deftere el yazısıyla çevirisini yapıp, ona gönderecek kadar da özveriliydi) Orhan Kemal’in yazarlığa geçişini sağladı, adam öldürmekten cezaevine düşen ırgat İbrahim Ali’den ressam Balaban’ı çıkarttı. Kemal Tahir ise yokluk ve sıkıntılarla geçen 15 yıllık cezaevi hayatını iki roman ve 12 tefrikayla tamamladı. (224)
İletişim Yayınları, 2016 basım, 1.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder