16 Mayıs 2025

DAS İST ERBAKAN ANADOLUNUN SANAYİLEŞME SEVDASI 2.CİLT - FEHMİ ÇALMUK

-Necati Coşan elinde bir mektup ile Ümmügülsüm Mescidinin avlusunda Necmettin Erbakan'ı soruyordu. Mektubun İsviçre'den Said Nursi'ye gönderildiği ve tercüme edilmesi gerektiği belirtiliyordu. Erbakan'a telefon açılarak iş çıkışı acilen tekkeye gelmesi istendi. Dr.Cevat Akşit, Gümüşhanevi Dergahı şeyhi Mehmed Zahid Kotku'dan rivayetle Bediüzzaman'ın iki kere tekkeyi ziyaret ettiğini belirtir: "İki defa geldi, ziyaret etti ve şunu söyledi: Ben Gümüşhanevi Hazretlerinin Mecmuatü'l-Ahzab'ını okuyorum. Beni sekiz defa zehirlediler ama bu duaların sayesinde zehir bana tesir etmedi" dedi. Bunu ben bizzat Hocaefendi'den duydum. Bizde Gümüşhanevi dergahının adamıyız, Hocaefendi de oradan seçilmiş dualar okurdu sabah namazından sonra..."(26)

-İstanbul Fatih'teki Ümmügülsüm Mescidi'nde görev yaptıktan sonra 1 Ekim 1958 tarihinde Fatih semtinde bulunan İskenderpaşa Camiisine geçen Kotku'nun bu mütevazi tavrı giderek büyük ilgi toplamıştı. Her Pazar ikindi namazının ardından Ramuz el-Ehadis'ten yaptığı hadis sohbetleri üniversite öğrencileri ve akademisyenlerin randevu yerleri olmuştu. Av.Yusuf Türel'in anılarına göre dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Şerif Egeli bir asistanı ile tekkeye gelmişti, üniversite öğrencilerinin ve asistanlarının anlattıkları Egeli'nin ilgisini çekmiş o da tekkeye gelerek vaazı dinlemiş, ortamı gözlemlemişti. (48)

-Necmettin Erbakan'ın yakın çalışma arkadaşlarından Mustafa Köksal, 1985 yılında Üzeyir Garih ile iki kez uçak yolculuğu yaptığını orada bu konunun gündeme geldiğini şöyle anlatır: "Üzeyir Garih ile 1985-86 yılları olsa gerek, bir yolculukta Almanya seferinde uçakta yanyana oturduk. Uzun konuşma imkanımız oldu. Benimle birlikte polis kontrolünde iken şunları söyledi: "Bu ikinci kez başıma geliyor. Ayağımın biri diğerinden kısa olduğu için yüksek topuk yaptırıyorum. Ancak bu da böyle yolculuklarda devamlı sorun oluşturuyor, polis ayakkabımın topuğunu yarıp içine bakıyor. Benim Almancam yok. İngilizcem var. Sizin Almancanız iyi ise kontrolde yardım edin" dedi. Benim Refah Partisi Çankaya İlçe Başkanı olduğumu öğrenince çok mutlu oldu. İTÜ'de Erbakan Hoca'nın öğrencisi olduğunu ona saygısının büyük olduğunu anlattı. Bir ara "Hiç Küçük Hüseyin Efendi'yi duydun mu?" diye sordu. Kendisinin her fırsatta Eyüp'teki mezarının başına gidip dua ettiğini söyledi. Aslen Kıbrıslıdır. Asıl aı Hüseyin Feyzullah'tır. (26.dipnot/ Garih'in bu sözlerinde dile getirdiği Türkeş'in ismi konusundaki tartışma ilk olarak KİM Dergisinin 21 Kasım 1960 sayısında Akis Dergisinin 12 Şubat 1962, Kim Dergisinin 19 Şubat 1962 tarihli sayılarında gündeme gelmişti.) Madem siyaset yapıyorsun Kıbrıslı olup da adı Hüseyin Feyzullah olan bir siyasetçi var. Tanır mısın?" dedi. Tanımadığımı söyleyince, Alparslan Türkeş'tir. O da Küçük Hüseyin Efendi'ye intisaplıydı. Bu zat sabetaist değil mi? diye sorunca, Hz. Muhammed Efendimizin döneminden örnek verdi: "Peygamberimizi öldürmeye gidenelr, imana gelip Müslüman olmadı mı? Tövbe ettikten sonra eski inancın ne hükmü var" dedi. (58-59)

-Erbakan motor üreten Nakşi Şeyh Ethem Efendi'nin geleneğini daha ileriye taşımak istemektedir. (25.dipnot/Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi Ethem Efendi, üç beygirlik bir buharlı makine yaparak Şemsipaşa'da sandala takıp pervane kuvvetiyle Kuzguncuk'a yakın Paşalimanına kadar yüzdürür. Eserlerinde imza olarak "Kami" mahlasını kullanan Ethem Efendi, bunları dergahın mescidinin altındaki iş odasında imal eder. Tezyinat ve teknik resim çizmeyi de bildiği için yapacağı alet ve eşyanın modelini, dökümünü, tornasını, perdahtını bizzat kendisi yapar.) (78)

-"Gümüş Motor gördüğünüz gibi bu memlekette bir çığır açmış fabrikadır." diyen Erbakan "hayra motor, şerre fren olmak" sloganını ilk burada söyledi. Hatta fabrikanın girişine Abdülaziz Bekkine'nin fotoğrafını asma fikrini ortaya atan Erbakan'a Mehmed Zahid Efendi destek vermiş ancak Nureddin Topçu'nun şiddetli muhalefeti nedeniyle bu işte gerçekleştirilememişti. (40.dipnot/ Muaz Ezgü, Kırk Yıl Sonra Dün Gibi Nurettin Topçu, 09.05.2017) Gümüş Motor'un ilk yönetim kurulu: Necmettin Erbakan, Süleyman İshakoğlu, Zeki Aytaç, Adil Saracoğlu, Enver Aptik ve Fehmi Bilge'den oluşuyordu. (41.dipnot/ Fehmi Bilge ve Süleyman İshakoğlu aynı zamanda İlim Yayma Cemiyeti'nin kurucularındandır) (81-82)

-Yalnızca 1962 yılında kar eden Gümüş Motor fabrikasında Mehmed Zahid Efendi'nin isteği üzerine işçilere faizsiz kredi verilmesine yönelik fabrikada bir çalışma başlamıştı. Türkiye'de faizsiz bankacılığın temeli sayılan bu girişim Necmeddin Erbakan ve Muhammed Hamidullah tarafından hazırlanmıştı. Gümüş Motor fabrikasına gelerek bir müddet inceleme yapan Prof. Hamidullah kârın nasıl değerlendirileceği noktasında Necmettin Erbakan'a bir mektup göndermişti. (71.dipnot/ Sedar Özgür,Necmettin Erbakan ve Gümüş Motor, İlke yay, 2014, s.124) (111)

-Daha sonra hisselerinin %51'ini şeker şirketine devrederek batmaktan kurtulmanın yolları arandı. Gümüş Motor'un yeniden yapılanması için ilk iş olarak şirketinin ismi Pancar Motor olarak değişti. Erbakan, yönetim kurulu başkanlığından alındı. Halen şirketin 1 nolu hissedarı Erbakan'dadır. Gümüş Motor, Türk tarımını değiştirmiş, o motoru öyle fonksiyonel yapmışlardı ki traktöre dönüştürmüşler, pulluğa dönüştürmüşler. Sadece sulamada kullanılmamış, ulaşımda da kullanılan bir motor olmuştu." ancak fabrika 2012 yılında kapandıç (117)

-Mustafa Sabri Sözeri 1960 darbesinden iki ay sonra Mehmet Özgüneş ve Numan Esin ile birlikte Necmeddin Erbakan'ın Fatih'teki evine çay içmeye gittiler. Görüşme iki saat sürdü. Bu görüşmeden sonra Erbakan, Ankara'ya çağrılarak kendisine Sanayi Bakanlığı teklif edilecektir. (136) Bu dönemde Erbakan'ın yakın çevresi de askerlerin bakanlık teklifi yaptığı kişiler arasındadır. Sabahattin Zaim, Mümtaz Turhan, Recep Doksat'a da bakanlık teklifi gelmiştir. Mehmet Özgüneş'in yanında bulunan Numan Esin'in, Erbakan ve arkadaşlarını daha ihtilal olmadan önce izlediği, konuşmalarına katıldığı da bilinmekteydi. (137)

-"İlk önceleri Aydınlar Kulübü adını verdiğimiz, daha sonra ise Aydınlar Ocağı olarak değiştirdiğimiz derneğimizi kurudk. On kişi idik. Necip Fazıl, Necmeddin Erbakan, kardeşi Kemalettin Erbakan, Ayhan Songar, Asın Taşan bu on kişi arasında yer alan isimlerdi. Çarşıkapı'da Karaağaç iş hanının üst katını 500 liraya kiralamıştık. Kira ve diğer giderler için her birimiz her ay 50 lira verecektik. Herkes ayın başında 50 lirayı getirirdi." (25.dipnot/Prof.Dr.Süleyman Yalçın, "Ne Yaptınız Siz, Kur'an'ı Süpürdünüz", Altınoluk, 1999 Nisan, Sayı:158, s.10) (148)

-Gelin kadere bakın ki Türkiye'de yerli otomobil üretimi için en az 60 yıl gerektiğini belirten Hulki Alisbah fazla değil bundan 6 yıl sonra "Türkiye'nin ilk yerli otomobili" diye piyasaya sürülen Anadol tanıtımında yerini alıyordu. Bu kez Koç Holding Genel Müdürü Hulki Alisbah, Anadol otomobile yaslanmış olarak Rahmi Koç ile birlikte poz vermekten geri durmuyordu. (Durum Dergisi, 15.sayı,1966) (180)

-Sonraki hükümetleri oluşturan Cumhuriyet Halk Partisi, Millet Partisi, Adalet Partisi vs zaten Devrim'den pek hoşlanmıyordu. Demokrat Parti tabanına hitap eden partiler, Devrim'in "patent hakkı"na sahip olan askerlere puan kazandırmak istemedikleri için, CHP ise 27 Mayısçılarla özdeşleşmekten korktuğu için projenin devamını getirmekten kaçındılar. Bilhassa Süleyman Demirel'in Devrim'den nefret ettiği, adını bile duymak istemediği söylenir. (190)

-Türkiye Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan isim belirleme jurisinde yer alıyordu. İlanda yer alan Ord.Prof.Dr. Bedri Karafakıoğlu bir yıl sonra Erbakan'ın düğününde nikah şahidi olacaktır. Türkiye'nin şartları ve halkın ihtiyaçlarına göre üretilen Anadol, toplamda 93.188 adet sattı. Üretilen ilk Anadol ise cami imamı Ali Fikri Yavuz'a hediye edildi. (197)

-İşin ilginç yanı İslam Demokrat Partisi, siyonizm yanında masonluk ile mücadeleyi başlatan bir siyasi süreç başlatmıştı. Dindar, milliyetçi, mukaddesatçı, muhafazakarlardan oluşan siyasi partiler masonluk konusunda ciddi bir muhalefet oluşturmuştu. Hatta, Erbakan'ın kuracağı ilk siyasi parti Milli Nizam Partisi, masonların partiye üye kaydedilmemesi şartını getirmişti. Erbakan'ın konuşmalarında dile getirdiği "kökü dışardaki zihniyetlerin başında siyonizm, komünizm ve kapitalizm" geliyordu. Adalet Partisinin 1965 kongresinde Süleyman Demirel'in masonluğuna ilişkin tartışma da bu görüşü desteklemektedir. (205)

-O yıllarda Demokrat Partisinden ayrılan 14 milletvekilini örgütleyerek istifa ettiren Ali Fuad Başgil'di. (208)

-Erbakan'ın Adalet Partisi'nin kuruluşunda etkin rol aldığı ancak Mehmet Zahid Efendi'nin rızası olmadığı için kurucular arasında yer almadığı biliniyor. Aynı durum Aydınlar Kulübü, İlim Yayma Cemiyeti için de geçerliydi. (210)

-Abdülaziz Bekkine'nin sohbetlerine gelen Nurettin Topçu gibi Anadolucu Milliyetçi münevverlerin bir bölümü Milliyetçiler Derneği, Türk Ocağı gibiörgütlenmelerin içinde bulunuyor veya kültürel dünyanın etkili isimleri içinde yer alıyordu. Burada Erbakan'a yön veren isimlerde dikkat çeker. Mümtaz Turhan, Remzi Oğuz Arık, Tahsin Demiray...üç münevverin bir anlamda ortak noktası Anadoluculuktur. (223)

-Erbakan'ın hal ile siyaset diye tanımladığı siyaset anlayışının temel iki dinamiklerinden biri tasavvuf büyükleri ise diğeri Mümtaz Turhan'dır. Turhan'ın yanındakilere tutum ve davranışlarıyla önderlik etme, nasihat etme ve tavsiyede bulunma yerine "olaylar, anılar ve benzetmelerle olayı neticelendirme/nihayetlendirme" geleneği Erbakan tarafından uygulanmıştır. (228)

-Bediüzzaman'ın talebelerinden Ankara merkez vaizi Sait Özdemir (48.dipnot/Sait Özdemir, Risale-i Nur külliyatını Latin harfle basan ilk kişidir. Bu yüzden hareket içinde tartışmalar yaratmış, ayrılmalar olmuştur. Özdemir'in başka bir özelliği ise Said Nursi'nin diğer talebeleri AP varken yeni bir parti kurulmasına karşı çıkarken Erbakan'ın genel başkanlığında yeni bir parti kurulmasına destek vermiştir.) 1963 yılının son aylarında Adalet Partisi Kastamonu milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'nun evine bir misafir davet eder. Misafir, Özdemir'in vaazlarından etkilenerek İslami hayatı tercih etmiş bir bankacıdır. Sait Özdemir Ankara Çıkrıkçılar yokuşu esnafını ziyaret ettiğinde bankanın müdür yardımcısını da onore etmek için ziyarete gitmiştir. Bu yakınlaşma tarihi bir vesikanın ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktı. Locasının faal üyesi olan bankacının mason derneğinden ayrılmak istemesine Sait Özdemir karşı çıkarak "üye olarak" devam etmesini ancak alınacak önemli kararlardan kendilerini haberdar etmesini ve bazı bilgi ve belgeleri de toplamasını istediğini" söyler. (233) Nurcu geleneğin önde gelen isimlerinden biri olan Tillo'lu Sait Özdemir'in vesile olduğu ve yalnızca AP Kongresinde değil Süleyman Demirel'in siyasi hayatında hep önüne çıkacak olan Masonluk belgesi tartışma konusuydu. 30 Kasım 1964 de yapılan AP kongresinde Saadettin Bilgiç ve Süleyman Demirel karşı karşıyaydı. Bu seçim sırasında bir taraftan Demirel'in ABD Başkanı Johnson ile çekişmiş resimleri dağıtılırken diğer taraftan Süleyman Demirel'in mason olduğunu gösteren loca kayıt örneği dağıttılar. Demirek kendisinin mason olmadığını isptlamak için Türk Yükseltme Cemiyeti tarafından Necdet Egeran imzasıyla (14.11.1964 tairhli) "Demirel'in mason derneklerinde kaydı bulunmadığına dair belge" düzenlettirmişti. (51.dipnot/Burhan Cenkçi, Gene mi Demirel?, Sentez Yay, 1991, sf.33) Bilgiç, belgeyi düzenleyen Necdet Egeran'ın kendisinden özür dilediğini (53.dipnot/Saadettin Bilgiç, Hatıralar, Boğaziçi yay, sf.133) belirtirken yıllar sonra Egeran "Bir üyemizin memleketimizin kaderine hükmedecek bir duruma gelmesinde yardımcı olmamız normaldir." (54.dipnot/ Orhan Tokatlı, Kaybolan Yıllar 1961-1973, Doğan Kitap, İst 2000, sf.254) demektedir. (236)

-1944 yılından sonra devlet politikası halşne gelmiş, 1960 darbesiyle birlikte yoğunlaşarak devam eden komünizm ile mücadele Türkiye Odalar Birliği'nin pek bilinmeyen yönü ve finansal destek verdiği projedir. Erbakan'ın TOB'a girdiği dönemlerde Necip Fazıl Kısakürek'in de ödeneğinin aniden kesilmesi, TOB'un bu faaliyetini açığa çıkarttı. Üstelik Kısakürek'in ödeneği komünist olduğu iddiasıyla kesilirken, Attiila İlhan ve Çetin Altan'a "sağcı" oldukları gerekçesiyle ödenek verilmesi dikkat çekmişti. (304)

-"Bizim kahraman ordumuzun içinde Küçük Hüseyin Efendi'nin müntesibi subay arkadaşlarımız var" Abdülaziz Bekkine (330)

Hoton Yayınları, 2018 basım, 1.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...