02 Mayıs 2025

EVLATLARININ CEHALETİ ÂLİMLERİNİN ACİZLİĞİ KARŞISINDA İSLAM – ABDULKADİR UDEH

-Ben şuna inanıyorum ki, biz İslam’ı başka hiçbir sebepten değil, yalnızca hükümlerini bilmediğimizden âlimlerimizin pasifliğinden ve bize İslam’ı öğretmekten aciz olmalarından dolayı terk ettik. (19)

-İslam’ın en büyük temel prensibi hükümleriyle amel edilmesidir. İslam yalnızca hükümlerinin bilinmesi değil, nizamının ve hükümlerinin yerine getirilmesidir. İşte bu nedenle İslam nizamıyla amel etmeyi ihmal eden veya terk eden bir kişi İslam’ı ihmal etmiş ve onu terk etmiş sayılır. (23)

-Osman b. Affan(ra) şöyle demektedir: “Allah(cc) Kur’an’la önlemediğini, Sultan’da (devlet gücüyle) önler” (24)

-İslam nizamını diğer sistemlerden ayıran en mühim özellik din ile dünyanın arasını kaynaştırmasıdır. O, hem dünya hem de ahiret için konulmuştur. Müslümanların bollukta ve darlıkta, sevinçte ve kederde ona uymalarının tek sebebi budur. Çünkü onlar İslam nizamının gereği bu nizama itaat etmenin Allah’a yaklaştıran ibadetlerden biri olduğuna inanıyorlar. (27)

-Buraya kadar olan kısmı İslam’ın beşeri kanunlardan üç temel özellikle ayrıldığını söyleyerek özetleyebiliriz:

1)Olgunluk: İslam nizamı beşeri sistemlerden olgunluk özelliğiyle ayrılır. Yani o olgun bir nizamın ihtiyaç duyduğu prensip ve görüşlerle desteklenmiştir. O, yakın geçmişte ve uzak gelecekte toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılamayı garantileyebilecek prensip ve özellikler bakımından son derece zengindir.

2)Üstünlük: İslam nizamının kaideleri ve prensipleri sürekli olarak toplum seviyesinin üstündedir. İçindeki bazı prensip ve görüşler insanlığın seviyesi yükseldikçe onu bu gelişimiyle aynı seviyede tutma özelliğine sahiptir.

3)Süreklilik: İslam nizamı, beşeri sistemlerden süreklilik özelliğiyle ayrılır. Onun nasları her ne kadar yıllar geçse ve zaman uzasa da bir yenilenme ve değişmeye ihtiyaç hissetmez. Bununla birlikte o her zaman ve her mekânda toplumu düzenleme kabiliyetini muhafaza eder.(36)

-Tarihi gerçek şudur ki Avrupa kanunları Mısır Hıdivi İsmail zamanında nakledilmiştir. İsmail aslında çeşitli İslam fıkıh mezheplerinden toplanarak hazırlanmış şekliyle İslam nizamını Mısır’a yerleştirmeyi arzu ediyordu. Ezher uleması da böyle bir sistemi kabul etmelerine rağmen bu arzuyu reddettiler. Çünkü mezhep taassubu onları yardımlaşarak en güzel yönleriyle İslam’ın nizamını ortaya koymaktan alıkoydu. Herkes kendi mezhebini korumak istedi ve onun yanında oldu. Böylece İslam âleminin eline geçmiş olan büyük bir fırsatı zayi ettiler. Daha sonra bu fırsatı kaçırdıkları için ağlamaya başladılar. Ona tekrar kavuşuncaya kadar ağlamaları haktır da.(40)

-Tağut; kulluk etmesi, tabi olması ve itaat etmesi gerektiği halde Allah’ın sınırlarını aşan her kuldur. Tağut, Allah ve Resul’ünden başkasıyla hüküm veren, Allah’tan başkasına kulluk yapan, bilmeksizin Allah’tan başkasına tabi olan veya Allah’ın emri olduğunu bilmedikleri şeylere itaat edenlerdir. (46)

-Bir kimse beşeri sistemlerden birisini daha üstün görerek hırsıza, iftira atana ve zina edene had uygulamaktan vazgeçerse katiyetle kâfir olur. Fakat inkâr etmez ve kasıtlı davranmaz da başka bir sebepten dolayı bunlarla hükmetmezse ve şayet bu şekilde hükmettiği takdirde bir hakkı zayi etmiş olursa yahut adaleti ve eşitliği terk ediyorsa o zalimdir. Diğer hallerde ise fasıktır. (47)

-Kur’an Allah Teâla’nın şu sözüyle, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı vacip kılmıştır: “Sizin içinizde iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun”(Al-i İmran 4) İyilik, İslam’ın emrettiği şeylerin tamamıdır. Kötülük ise onun haram kıldıklarının tamamıdır. Müslümanların fert ve toplum hayatında İslam’ın emrettiklerini gerçekleştirmeleri, İslam’ın haram kıldıklarını yasaklamaları vacib olduğuna göre idarenin İslami olması da vacibdir. Çünkü Kur’an nasları geçersiz bırakıldığında bunları yapmak imkânsızdır. İşte İslam dinle devletin arasını bu şekilde birleştirmiştir. (60)

-Peygamberin hayatında iken neshedilmeyen herhangi bir hüküm kıyamete kadar asla neshedilmez. (69)

-Öte taraftan bugün imanı sebebiyle zina suçunu itiraf edip bu itirafında ısrar eden bir kişi bulunamaz. (71)

-Ey İslam âlimleri, İslam’ın hükümleri uygulanmadığı halde sizin üniversitelerde talebelerine İslam’ın hükümlerini öğretmenizin hiçbir değeri yoktur. Ey İslam âlimleri minberlerde oturarak insanlara yalnızca güzel ahlakı ve ibadet esaslarını öğretip onları İslam’ın hüküm, yargı, toplum, ekonomi, düşmanlar ve dostlar arasındaki ilişkiler hakkındaki hükümlerinden cahil bırakmanız İslam’dan değildir. (87)

İslamoğlu Yayıncılık, 1993 basım, 5.baskı, Çev: Ebubekir Sıddık Korkmaz – Cafer Tayyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...