-1908 Meşruiyetinden sonralara kadar dahi alenen oruç tutmamak şiddetle yasaktı. (26)
-Hâlbuki Sultan 2. Abdülhamid hiç de yemek düşkünü değildi. Çok sevdiği amcası Sultan Abdülaziz’den iki şey tevarüs etmemişti. Biri dedikodu sevmemek, iki yemek merakı. Amma ramazanlarda hemen herkesi hatta askerleri iftara çağırır, diş kirası dağıtırdı. (32)
-Kızının enfiye çektiğini padişah pekâlâ biliyordu ve bunu çirkin buluyordu. Fakat kabahati yüklemiyordu. Hatta git gide enfiye müptelası olduğunu öğrenince el altından ona Fransız enfiyesi getiriyordu, gönderiyordu. Esasen Sultan 2.Hamid evlatlarına fazla düşkündü. Sabahları gözünü açar açmaz çocuklarını sorar evli kızlarından haberler soruştururdu. Fakat asla onlarla yüz göz olmaz resmi konuşurdu. “Laubalilik tehlikelidir” der dururmuş. (50)
-Bizim birde Sarı Said Beyimiz vardı. Hazine-i Hassa-İ Şahane Nazırı Hakkı Paşa’nın oğlu. Benim kendisiyle teşerrüf ettiğim zaman içinde şu memuriyetleri vardı: Mabeyn-i Hümayunu Cenab-ı Mülükane mütercimlerinden ve Sıhhiye Meclisi azasından, Mekteb-i Sultani mezunlarındandı. Fransızcası bahusus tercümeleri fevkalade dürüst ve kuvvetliydi. Sıhhiyeye aza olmazdan evvel muntazaman Yıldız Sarayındaki işine devam ederdi ve sık sık hünkârı görürdü. Tercüme yaparken padişah Sultan 2.Hamid mütercimlerin yanına gelmeyi, onlara eliyle sigara vermeyi, hatta ceplerine avuçla sigara doldurmayı, bir aralık adet edinmişti. Said Bey bize bunları anlatır dururdu. (66)
-Biz çocukken koşup oynamak saatlerimiz meksun ve mahduttu. Yemeklerden sonra bizi koşturmazlardı. Soğuk veya sıcak hamamlara sokturmazlardı. Yalnız kahvaltıları ve yemekleri dikkatle verirlerdi. Büyüklerin yedikleri gibi büyük lokmalar ve çok yemek vermezlerdi; çocuğun sıhhati bozulur sonra da obur ve hastalıklı olur derlerdi. Bu işleri yapanların bir işi daha vardı. Bizi yine mahdut bir zaman içinde aralarında bulundurur yanlarına oturturlardı. Bu sırada oynamak imkânını bulamadığımız için ister istemez onları dinler ve çocukluk bu ya örnek almaya çalışırdık.(77)
-Padişah da iftara gelenlerin kimler olduğunu öğrenirdi. Bu da böyle idi; gelmeyenleri merak eder, hasta mıdırlar, nedir diye tahkik ettirirdi. Bila sebep gelmeyenler olursa şüphelenirdi. Çünkü evhamı galipti. İftara yahut muayedeye gelmeyenleri nasıl buluyor, ne zaman görüyor, anlıyor diye herkes hayret ederdi. En yakınları bile…(81)
-Sultan 2.Abdülhamid’in huzur dersleri pek uzun sürmezdi. Vaazlar daha uzun sürerdi. Sebebi? Padişah kafes arkasından vaazları dinleyen kadınlar için vaazlara ehemmiyet vermişti. (98)
-Tuhaftır Ramazanlarda jurnal edilmiş ve o yüzden belaya giriftar olmuş tek bir vaka hatırlamıyorum. Demek ki jurnalciler de edepsizliklerinin orucunu tutuyorlardı denilebilir. (110)
-Esasen her gün saray mutfaklarında pişen yemeklerin fazlası Beşiktaş evlerinde ocak yaktırmaz olmuştu. Bunları hünkârın iradesiyle birçok eve yolladıkları halde yine fazla yemek kaldığı için bu fazlayı tablakârların satmasına müsamaha edilirdi. Yıldız Sarayı dâhil olarak saray mutfaklarına bağlı tablakârların âdeti beş bini bulmuştu. (128)
Kurtuba Kitap, 2009 basım, İstanbul, Haz: İsmail Dervişoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder