09 Mayıs 2025

FİTNELER DEVRİNDE Mİ YAŞIYORUZ? - EKREM DOĞANAY

-Aslında karşılığını almak, halisini yaramazından ayırmak için altın ve gümüşü potada eritmek demek olan “fitne” kelimesi, Kur’an ve hadis dilinde bundan başka daha birçok manalara gelmektedir ki, bunları şöylece yedi grupta toplayabiliriz:

1)Fitne; sınamak, imtihan ve iptila etmek, yani mihnet ve belaya sokmak demektir. “Bela” kelimesi de aynı manayadır.

2)Fitne; rüsvaylık, azap, ukubet ve felaket manalarına gelmektedir.

3)Fitne; dinsizlik, küfür neşrederek herkesin başını derde sokmak, Allah’ın muhterem kıldığı, hürmet edilmesini emrettiği mukaddes şeylere hürmetsizlik etmek, azgınlık etmek ve başkasını azdırmak, halkın Müslüman olmasına veya Müslüman kalmasına mâni olmak demektir.

4)Küfre, şirk koşmaya, -maazallah- irtidat etmeye fitne denildiği gibi, her türlü fısk-u fücura da “fitne” denilmiştir.

5)Fitne; Allah’ın ayetlerine iman edenlere, onları inandıkları dinden çevirmek için eza-cefa etmek, şiddet, baskı uygulamak, onları vatanlarından çıkarmak ve bu maksatla tuzaklar tertip etmek manalarını da ifade etmektedir.

6)Fitne; görüş ayrılığı yüzünden veya menfaat çekişmesi gibi başka sebeplerden ötürü fertler ve cemaatler arasında çıkan ayrılığa kin ve husumete, iç kavgaya, tefrika ve ihtilale, birliğin bozulması gibi hadiseler de adlandırılır.

7)Kur’an ve hadis dilinde, mallara ve evlatlara ve hatta kadınlara da fitne denildiği, erbab-ı ilmince bilinen gerçekler arasındadır. (23-24)

-Günahları çok çok görmek, kalplerden temyiz nurunu ve inkâr hasretini selb etmekte, masiyetleri bizzat irtikab mesabesindedir. Çünkü fenalıklar, kalp üzerine gelişi çok olduğu zaman, göz onu tekrar tekrar gördüğü vakit, kalplerden vahameti tedricen silinir. Nihayet insan onu gördükçe onların fenalıklar olduğu hatırına bile gelmez. Kalplerin masiyete alışması neticesi onların günah olduğu hayalinden bile geçmez. (Bugün, halkın durumu tıpkı böyle değil midir?) (37-38)

-Orman suçlarını af dışı bıraktıkları halde; adam öldüren canileri afvedenler (adama odun kadar kıymet vermeyenler) acaba yetkiyi nereden almışlar ve kimin hakkından fedakârlık ediyorlar. (57)

-Bulundukları yerde, çalıştıkları müessesede ibadet etmeleri –mesela namaz kılmaları- kolay olmazsa, oraya bağlanıp kalmamalı, Allah’a serbest kulluk yapabilecekleri bir yere gitmeli, din namına hicret etmeli ve Allah Teâlâ’nın tekellüf eylediği rızk için aciz kulların minneti altına girme zilletine rıza göstermemelidirler. Allah’ın arzı geniştir, O’na ibadet her yerde mümkündür. (73)

Ankara, 2008 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...