-Ekmek kıtlığı da vardı o zamanlar. Kişisel olarak babamın ağzından ben bir tek kötü kelime çıktığını duymadım. (5)
-Evet, bize hem abdal hem Bektaşi derler. Ben demiyorum. Neden? Ben kendi görüşüme göre yürüyorum. Ben şu abdal şu Bektaşi, o şu, bu o demem. Biz bir anadan doğma insanız, insanoğluyuz. Ama bize Bektaşi derler. (9)
-Biz doğduğumuzdan beri yoksulduk. Varlığı görmedik ki yoksulluktan şikâyet edelim. (14)
-“Yüzü güzel yürü yolundan kalma / Her yüzü güleni dost olur sanma” diye devam eden bir hava vardır. Bu Kırşehir’de Şemsi Yastıman’ın üzerine kayıtlanmış ama babamındır. Kırşehir’de olmasa da, babamın gezmiş olduğu yerlerde, kulaktan kulağa kalan türküleri, başkalarının isimlerine kayıtlanmış ama havalarından anlıyorum ki babamın. (36)
-Hacı Taşan’ın çalıp söylediği havaların aşağı yukarı birkaç tanesinin dışında hepsi babamın havalarıdır. Hacı Taşan’ın ağrı bir ağzı ayrı bir avazı, sesi vardır. O, aynı havalar üzerinde ayrı bir kimlik yarattı. Havalar babamın olmasına rağmen bir “Hacı Taşan kimliği” yarattı bu kendi ağzı ve avazıyla. (39)
-Beddua edeceksem Allah’a ederim. Tekkeye, türbeye değil. Gitmem. Nereye ve niye gideceğim ki? Ruhumla kalbimin arasında kâinatta var olan her şeyin, hepsinin, elle tutulup gözle görülen, var olanın hepsinin aslı topraktır. Biz canlı toprağın içinde bir ruhuz. Sanki bana öyle geliyor ki, kâinatta var olan her şey, insan bünyesinde birleşmiş. Biz de içinde ruhuz. (51)
-Senede bir gelirdi dede. Küsleri barıştırırdı ve o iyiliği vardı. Ama lokmanın büyüğünü o yerdi. Lokmayla kalsa iyi. Senin ceketin iyiymiş dedi mi, “Al dede, kurban olsun sana al senin olsun” ötekinin gömleği iyiymiş “Al dede senin olsun…” Dede bir nevi soygunculuk yapar gideri köyden. Bilmezdik, rahatsız olmazdık bunlardan, o dede diye sesimiz çıkmazdı. (54)
-Benim görüşüme göre erkek çocukları alnından öpülür ki erkekliğini tanısın. Kız çocukları yanaklarından öpülebilir. Anne babalar erkek çocuklarını kesinlikle yanağından öpmesinler, öptürmesinler buna mani olsunlar. (56)
-Biz erkekler olarak insanoğluyuz, insan bizim analarımızdır. (57)
-Kadere inanmam. Kader, teslimiyetçiliktir, doğru değildir. (58)
-Köylerimizde insanlar birbiriyle göz göze gelince saatlerce bakışırdı. Ama burada hiç kimse kimsenin yüzüne, gözüne bakmıyordu. Bakıyordum. Hiç birbirinin yüzüne bakan, gözüne bakan hiç kimseyi bulamamıştım. (85)
-Bir insan bir genç âşık olmuş ise birisine, o aşkı yüreğinden söküp atmadan, artık kolay mıdır bilmem sökülmesi de, onu yüreğinden tamamen silip yok etmeden, gidip bir başkasıyla evlenmek için elinden tutmasın. Ben bunu bilmeden yaptım. Çünkü ben yüreği yanık bir âşıktım. “Evlenmek kolay gelir bekâra” denir. Atasözüdür. Onun gibi bir şey. Ben gittim, akşam istedim. Onlar da sabahleyin bana verdiler. Ama ben, o aşk yüreğimdeyken evlendim. Âşık olmadan evlendim. Âşık olmadan evlenince de karşı tarafa mutluluk veremedim ben. Ben veremedim. (108)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder