-Bulgaristan’ın Şumnu kazasına bağlı Kalaycı Köyü’nde Miladi 1912 tarihinde doğmuşum. Fakir bir çiftçi ailesine mensubum. Babam köyde Davut Hasan namıyla maruf idi. Merhum, din âlimlerini pek sever onlar son derece hürmet ve itaat gösterirdi. Annam merhume son derece iyi kalpli, cömert ve dindar bir insandı. (47)
-Mısırlılar güler yüzlü, tatlı sözlü, munis insanlardı. Kahvehanelerde ve evlerde toplanarak sohbet etmeyi severler, bilhassa ulema arasındaki dayanışma övgüye değerdir. Ulema son derece mütevazi ve hüsnüniyet sahibi insanlardı. Aralarında hasetlik, birbirini çekememe gibi mezmun hasletler yok gibiydi. Birçokları Şeyh Muhammed Abdullah’ın açtığı yenilik ve içtihat modasının hayranıydı. Buna muhalefet edenler de vardı. O yıllarda yenicilerin serdarı Ezher Şeyhi şu sözü tekrarlardı: “Ben Ezher’de öyle âlimler görüyorum ki, bunlara başkaları taklit haramdır” Meraği bu sözü ile Ezher’de müçtehitler bulunduğunu, bu zevatın herhangi bir müçtehidin mezhebini taklit etmeyip içtihatlarına göre amel etmeleri lazım geldiğini anlatmak istiyordu. Fakat bu sakat düşünce o gün Mısır’da bulunan büyük Türk âlimleri merhum Mustafa Sabri ile Zahid Kevseri Efendiler ve bazı Mısır uleması tarafından şiddetle tenkit ediliyordu. (63-64)
-Diyanet işlerinde 8 ay kadar vazife gördüm. Diyanet İşleri Başkanı Aksekili Hamdi merhum idi. Bizi dairede çalıştırır. Vaaz içinde Cuma günleri Ankara’nın muhtelif camilerine gönderirdi. Maksadı bizi Diyanet İşlerine memur yetiştirmek olduğunu da sırası geldikçe ima ediyordu.(127)
-1953’ten itibaren Fatih Kütüphanesi’nde üç sene memurluk, baş memurluk yaptıktan sonra kütüphane kapandı. Kitapları memurlarıyla birlikte Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledildi. Orada da birkaç sene memur olarak çalıştım. Bu arada İstanbul İmam Hatip Ortaokulu’na lektör(okutman) olarak atandım. Kadromla geçmeme Kütüphaneler Genel Müdürlüğü muvafakat göstermedi. Fakat 1959’da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü açılınca oraya naklime müsaade ettiler. Bu yeni müesseseye öğretim üyesi ve müdür yardımcısı olarak atandım. Bilahare sıra ile birkaç sene muavinlik, baş muavinlik ve müdürlük yaptım. Burada dikkatimi çeken şey müfredat programının yeterli olmaması idi. Biz bundan boyuna şikâyet ettik. Bakanlık da adeta bizi avuturcasına zaman zaman bize yeni program yaptırdı. Fakat netice asla değişmedi. (133)
-Şunu hiçbir zaman unutmayın. Peygamber Efendimiz(sav)’in bundan 14 asır evvel haber verdiği kıyamet alametlerinin küçükleri bugün tamamen zuhur etmiştir. Bundan sonra sıra büyüklerdedir. Bugün vicdan sarsıntısı, iman buhranı o dereceye varmıştır ki, Müslüman aileleri içinde dinle alakası olmadığını açık açık ilan edebilen fertlere ve onların bu küstahlığını hazmederek; gençliklerine, çocukluklarına bağışlayabilen ana babalarına her yerde rastlamak mümkündür.(138-139)
Şamil Yayınları, 2013 basım, 2.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder