-İslam’da ilk minare soylu ve ulu bir kişi olan Müslime’nin Mısır ve Mağrip valiliği zamanında meydana gelmiştir. Müslime, Hz.Muhammed’in hizmetinde bulunanlardan ve Biat-i Ucbe’deki Hazere kabilesindendir. Teracum-u Ahval’in verdiği malumata göre hicretin birinci senesinde veya dördüncü senesinde dünyaya gelmiştir. Muaviye tarafından Mısır ve Mağrib valiliğine tayin edilmiştir. İşte bu sırada Amr İbni’l As tarafından Kahire’de yapılmış olan cami-i şerif’e minare ilave ederek usul-i teşbih icra ettirmiştir. Düşülen tarih 58.hicri senesine (677-78) rastlar. İlk minarede ilk defa ezan okuyan Erhabil bin Amr isminde bir kişidir.
-Oruç mideden evvel, dil için bir temize çıkmadır, eski zamanlarda bile kahvelerde kâğıtçı dükkânlarında: “Bana benden olur her ne olursa / Başım rahat bulur dilim durursa” levhası asılıydı.
-Cemaati çok olan camilerde hafiyeler halkın arasına katışırlar. Namaz kılarken bir parola veriliyor mu diye göz ucuyla etrafı kollayarak vazifelerini yaparlardı. Bunlardan hizmete girmeye kadar alnı secde görmemişlerden pek çoğu musalli yani beş vakit namazını kılanlardan sayılmışlardır.
-Anadolu; Bafra’sını, Samsununu, Hendek’ini iyice muhafaza ederse; İskeçe, Kavala muhacirlerine teşvik edici tesirlerde bulunursa, yakın zamanda yine itibar kazanmanın ve makbul olmanın filizlerini verir.
-Bazı salnamelerin kaydettiğine göre, bizde kahvenin çıkışı 969(1561-62) olmak lazım gelirse de Solakzade tarihinin yine aynı sene vakaları içinde haber verdiğine göre, Kanuni Sultan Süleyman bütün iptilalardan çekinerek ipek elbiseyi yasak etmiş ve İstanbul’daki bütün meyhaneleri kapatıp içki dairesini kaldırmıştır. Hatta Anadolu’dan da ağır ağır gelmekte olan “ Hublar şikeste cêm tehi, yok vücudu mey / Kıldır esir-i kahve bizi, hey zamane hey” beytinin ilk söylendiği tarih olan 969’da kahve tiryakiliğinin başlamış olduğu anlaşılmaktadır.
-Direkler arasını zarif ve şairlerin toplanma yeri kılan sebep evvela şehrin ortasında bulunması, üstünlüğü ise de çayhaneleri ile de ayrıca ün salmış olması idi.
-İstanbul’da kıraathane fikrini ilk defa meydana koyan Sarafim Efendi’dir. Sarafim, Beyazıtta Okçularbaşındaki dar girişli dükkânı açmış ve orasını gazete ve kitaplarla hem okuma yeri hemde dağıtım yeri yapmıştı. Direkler arasında ilk kıraathane açan galiba Alyanak Mehmed Efendi’dir. Ben henüz mektepte iken bu kıraathane vardı. Veznecilerden gelirken ortalara düşen içi gneiş bir yerdi. Fakat Sarafim Kıraathanesinin maksadını taşımıyordu.
-Şehzadebaşı’nda oturduğum sıralarda yine komşularımdan Fatma Hanım isminde bir kadın, Pamuk adlı kedisini, kocasına salavatı selam getirterek bahçeye kazdırdığı çukura gömdürdü idi.
-17.yüzyılda saraçların 5000 kadar dükkânı olduğunu Evliya Çelebi yazar. Burası kısmen kapalı kısmen açık sıra, karşılıklı ufak büyük dükkânlardan kurulu bir kapısı Fatih tarafında Karaman’a açılır, bir kapısı İbrahim Paşa’ya kendi namı ile anılan sebile çıkar, bir kapısı da sebilden itibaren başlayan ve Kız taşına doğru uzayan dış sıra dükkânlar ortasındaydı. Mükemmel taksimatlı bir çarşı idi.
-“Açmaz o besmelesiz dükkânı / Aldatır bulsa vallah şeytanı” Evliya Çelebi
Arba Yayıncılık, 1990 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder