08 Mayıs 2025

ORTA ASYADA İSLAM MİSYONERLERİ FETHULLAH GÜLEN OKULLARI – BAYRAM BALCI

-Çağdaş İslamcı hareketlerin ortak noktası İslam’ı, topluma yönelik siyasal bir kavrayıştan hareketle toplumsal yaşamın bütününü kucaklayacak bir siyasal ideoloji olarak düşünmeleridir. Bu hareketlerin hepsi İslami toplumun öncelikle siyasal iktidarın niteliğince tanımlandığını kanısındadır.

-Mükemmel müridi ayırt eden nitelikler, bir şefe veya gruba koşulsuz itaat ve mutlak bağlılıktır. Onda hiç ama hiç eleştiriye rastlanmaz. Tarikat topluluğu dış dünyadan kopmaya sevk edilen üyelerinin tavırlarına ve sözlerine katı bir standartlaşma getirir. Kopuşma içindeki cemaat veya geleceğin tarikatı, bireyleri birleştirecek stratejiler ve mekanizmalar icat eder. Bireyler onaylarını verseler bile dönüşüm süreçlerinden ve oyunun efendilerinin nihai amaçlarından genellikle habersizdirler. Yeni gelen, yeni yoldaşları tarafından şu sözlerle geçmişi tamamen silmeye davet edilir:” Öğrendiğin her şeyi unut” Geçmişin bu şekilde unutulmasına yeni bir gelecek temsili eklenir. Böylece birey “eğer isterse her şeyin değişebileceğini” öğrenir.

-Gülen cemaati, belli tasarıları ve görevleri olan modern bir örgütlenmedir. Taşıdığı misyonerlik mesajı İslamcılık ile Türkçülük arasında gidip gelir ve Osmanlı altınçağına yönelik açık bir nostaljiyi de içerir.

-Türkiye her konuyu ortak mirası açığa çıkaran bir olgu gibi görmekte ısrar ederken karşısına Türklerin birleştirici projesinin aksi yönünde davranan ve yeni, kendine ait bir ulusal kimlik (Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen) tasarlamak için tüm küçük farklılıkları öne çıkaran yeni rejimlerin tavrı dikilmektedir.

-Yeni Asya’nın etkili üyelerinden Mehmet Kırkıncı 1980 darbesini alkışlamıştı. Üstelik bu münferit bir davranışta değildir. 12 Mart 1971 muhtırasında da bir başka Yeni Asya’lı Bekir Berk Osmanlı fatihlerinin kahraman gazilerine ve 1922’de ülkeyi yabancı ordulardan kurtaran paşalara benzettiği askerlerin eylemini alkışladı.

-Fethullah Gülen düşüncesinin ayırt edici niteliklerinden biri, bireyin asla tek başına ele alınmaması, hep bağlı olduğu aile, sınıf, ülke, ümmet vb. bir grupla birlikte düşünülmesidir. Topluluk, kolektif her zaman bireysel olandan daha önemli görünür.

-Said Nursi bir eylem adamıydı; bu vasfın haklı gerekçesi, Nurcu önderin Rus birliklerine karşı 1.Dünya Savaşına bilfiil katılmasıydı. Başyapıtı Risale-i Nur, son yüzyılın tüm Türk İslam’ına damgasını vurmuş bir Kur’an tefsiridir. Risale-i Nur eski zamanların ve bugünün Müslümanlarının kafasından geçebilecek tüm sorulara cevap verme ve bir bütün oluşturma iddiasını taşıyan bir eserdir. Gülen’in entelektüel üretimi bu kadar iddialı, düşüncesi bu kadar zengin ve güçlü değildir.

-Gülen’in itiraflarına bakılacak olursa, örgütün nüfuzlu şahsiyetleri gölgeden çıkıp kamusal tartışmada yer almasını dayatmışlardır. Cemaat, bu kamusal tartışmadan, ama ondan da önemlisi toplumdaki siyasal ve ekonomik liberalleşmeden cesaret alarak ortaya çıkabilmiştir. Demokratikleşme ve insan haklarına saygı konusunda kat edilen ilerlemeler resmi Kemalist söylemin dışında kalan çeşitli grupların kendilerini ifade etmelerine olanak vermektedir. 1990’ların ortalarına doğru ekonomide gerçekleşen kalkınma atılımı sayesinde kurumlar liberalleşmekte ve kamusal sahanın toplumsal ve dinsel aktörlerine karşı sistemli düşmanlık azalmaktadır. Açılma gereğinin bilincinde olan Gülen medyadaki destekleri sayesinde harekete geçer. Gülen ideolojisinin taşıyıcıları olan Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu onun röportajlarını tüm ülkeye duyurur. O zaman tüm Türkiye bu yepyeni görünümlü olguyu tasnif etmenin güçlüğüyle karşı karşıya kalır.

-Devletin, kurulu düzenin ve kurumların savunulması Fethullahçıların düşüncesinde özel bir yere sahiptir. Nurcu hareket içindeki diğer akımların aksine, Gülen’in dostları askeri darbeleri her zaman onaylayıp alkışlamışlardır. Herhalde burada en önemli etken komünizmin Türkiye’de iktidara gelmesinden duydukları korkudur. Ulusal uzlaşı ödülünü Genelkurmay Başkanına (İ.Hakkı Karadayı) verme yönündeki son girişimleri de hareketin orduya karşı ne denli ilgi duyduğunu göstermektedir.

-Burada ilginç olan kameralar karşısında ve milyonlarca Türk’ün gözleri önünde ağlayan Fethullah Gülen’in kendisine inanılmaz bir cazibe kazandıran örtülü bir taktik kullanmasıdır. Giderek güçlenme ve siyaset sınıfını yanına çekme anlamında akıllı ve kurnazca bir strateji demesek bile en azından kitleleri Nurculuk ideallerine duyarlı kılma ve iletişim stratejisi içinde bu taktiğinde yeri vardır. O, çok ince bir biçimde gönülleri kazanmayı ve en katı, en tutucu zihinleri bile ikna etmeyi başaran kurnaz bir strateji ustasıdır.

-Dehşetten donup kalan ve kendilerini Allah’ın karşısında tamamen aciz hisseden müminler için aracıya başvurup selamet dilenmekten başka çare kalmaz; bu aracı da bizzat Gülen’dir. Önce korkan sonra da tanrısal inayetin etkisindeki bu adamın gözyaşlarıyla kalpleri yumuşayan bu yolunu kaybetmiş, darmadağınık sürü, birleşmiş Fethullahçıların güçlü hareketine katılmayıp da ne yapsın? Çünkü vaaz ilerledikçe manası güçlenir, sözcükler sertleşir. Hareket yıkılmaz ve bozulmaz bir iman ve mutluluk kalesi gibi görünür; oraya sığınan müminler yeryüzündeki yaşamın tüm hastalıklarından ve kötülüklerinden korunacaktır. Bu sığınakta imansızlığın etkisi onlara ulaşamayacak ve Allah’ın öğretisiyle ahenk içinde yaşayabileceklerdir nihayet. Vaazlarında bile döktüğü gözyaşlarıyla Allah’la ruh birliği içine giren Gülen bunun en somut örneğidir.

-Fathullah Gülen en az üç nedenden ötürü Orta Asya’da eğitime yatırım yapma kararı almıştır. Bunlardan birincisi hareketin doğasında içkindir. Said Nursi’den beri eğitim, yeni bir kuşak yetiştirme işi -altın nesil- Nurcuların kimliğinin doğrudan parçası haline gelmiştir. Fethullah Gülen okul inşaatına birçok açıdan cami inşaatından daha çok önem verir. İkinci neden, Orta Asya’daki eğitim alanının cemaatin geleceği açısından büyük umutlar vaat etmesidir. Üçüncü ve son neden de mesajını ve ideallerini yaymak isteyen misyoner nitelikli her hareket açısından eğitim alanındaki iş birliğinin ayrıcalıklı bir yöntem olmasıdır.

-1980’lerden beri Türk toplumu, ülkenin uluslararası ekonomiye açılması sayesinde tamamen kapitalist bir mantığa göre işlemektedir. Ekonomik teşebbüsler zenginleşmiş, ihracat girişimcilerin amentüsü haline gelmiştir. Fethullah Gülen’in çevresinde yer alanlarda Türk ekonomisinin bu dinamik sektörü içinde yer edinmişlerdir. Daha sonra Orta Asya’ya duyulan ilgi ortaya çıkmış ve bu yeni pazarın ele geçirilmesi Türk ekonomisi açısından bir sınav işlemi görmüştür.

-Zaman gazetesinin ilk sayısı Türkiye’de 3 Kasım 1986’da Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi’nin siyasi çizgisini benimsemekle İslam bakışı Erbakancı din anlayışının büründüğü siyasallaşmış görünümden uzak olan Gülen’in etki alanı içinde tavır almak arasında kararsız kalmış bir grup tutucu entelektüelin girişimiyle çıktı. Gazete yönetimi, uzun süren bir karışıklık döneminin ardından Fethullah Gülen çizgisini izlemeye karar verdi. Gülen’de o andan itibaren gazetenin fahri başkanı oldu.

-Öğretmenlerin dinsel yaşamının çözümlenmesi de oldukça ilginçtir. Eğitimcilerin çoğu günde beş vakit namaz kılsa da birçok genç, İslam’ın vecibelerini yüzeysel biçimde yerine getirirler. Buna karşılık cemaatin iç bütünleşmesi açısından özel bir dönem olan Ramazan ayında katılım çok geniş çaplıdır. Ama oruç tutmak isteyen öğrenciler, bu dinsel ibadetin yetkileri ve öğrenci aileleri tarafından Türk göçmenlerin din propagandası yaptığının bir kanıtı olarak yorumlanacağından korkan okul idareleri tarafından engellenmektedir. Aynı şekilde öğretmeninden veya belletmeninden kendisine Kur’an okumayı ve namaz kılmasını öğretmesini isteyen bir öğrenci, bu isteğin hemen geri çevrildiğini görür. Neden aynıdır: Hareket, kendi İslam versiyonunu yayan bir misyoner kuruluş olarak görülmeyi istememektedir.

-Gülen’e göre bir davayı açık açık vazetmek ona zarar verme tehlikesini de beraberinde getirir. Bunu bir yandan vaiz enflasyonunun yaratabileceği tepkiyle diğer yandan da mesajı yayanla alan arasında yerleşen güç dengesi ve hiyerarşisinin yozlaştırıcı etkisiyle açıklar. Başka bir deyişle dinsel mesajın seslendiği kişi öyle güçlü bir baskı yaşar ki, kaçınılmaz olarak kendini mesajı yayandan daha alt bir konumda hisseder. Bilenle bilmeyen arasındaki bu uçurum cemaatin iç bütünlüğüne yarar sağlamaz. Orta Asya örneğinde böyle bir yöntemin hiçbir başarı şansı yoktur, çünkü dinsel geçmişlerinden gurur duyan yöre sakinleri kendilerine ders verilmesinden hiç hoşlanmaz ve sovyetik bir refleksle dışarıdan gelen fikir akımlarına kuşkuyla yaklaşırlar. Üstelik açıkça Nurculuk propagandası yapsalar bile, ülke içine dinsel fikir ithali söz konusu olduğunda çok sinirlenen mevcut rejimlerin öfke yıldırımlarını da üstlerine çekerler. Tebliğ hiçbir sonuç alamayacağı için olanaksızlaşınca ne yapılacaktır? Gülen tebliğin yerine temsilin geçirilmesini önerir. Arapça misal kökünden gelen temsil, Gülen’in çok sevdiği kavramlardan biridir.

-Kemalizm tapıncıyla ve İstiklal Marşı’nın düzenli söyleyişiyle ifade edilip sergilenen bu cumhuriyetçilik cemaatin bu kuruluşları düzenli olarak ziyaret eden tüm Türk heyetlerinin sempatisini kazanmasını sağlamaktadır.

İletişim Yayınları, 2005 basım, Çeviren: Ali Berktay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...