-Aklın idrakinde kâsır olduğu umurun hakikati, nübüvvet makamında meşhud olur. Tavr-ı akıl, tavr-ı hissin verasındadır. Aklın verasında ise hâkim, tavr-ı nübüvvettir. Bidayette his hükmeder, akıl tasdik veya tekzib eder. Sonra hâkim nübüvvet, aklın hükm ettiğini tasdik veya nakz eyler. Mertebe-i akıl kâfi felseydi, enbiya-i kirtam ba’s olunur muydu? (10)
-Akıl her ne kadar bir delil teşkil etse de hüccet-i baliğa olmayıp ikmali caiz, noksansız bir delil değildir. Hüccet-i Baliğa, bi’set-i enbiye ile tahakkuk eder. Aklın derece-i idrakindeki noksan, bazı umurda tahakkuk eylediği sabit iken, ahkâm-ı şer’iyye’yi mizan-ı akıl ile ölçmek müstahil olduğu aşikârdır. (11)
-Akıl bir tavırdır; nübüvvet tavrının dunundadır. (13)
-Ruh, “Ol” irade-i ezeliyesine mazhar olan ibda-i ilahidir. Beden-i İnsani ruh ile hal-i hayatta durur. İnsanda tedvin ve irade sıfatları ruh ile kaimdir. (15)
-İbn Abbas radıyallahu anhın “Ruh, tefsir olunmaz” dediği sabit olmuştur. (18)
-Müminler, ruhun cisim olması hususunda kaildir;zira Kitab, sünnet, icma-i sahabi ve ruhun irsal ve kabz, tenavül, ihraç, huruç, ten’im, ta’zib, nücu’, duhul, rıza, intikal ve berzahta tereddüt gibi vasıflarla ittisafı buna delildir. Zira ruh; yer, içer, gelir, gider, tealluk eder, nutk eyler, bilir, nefret eder, sever ki, sıfat-ı ecsamdandır. Araz bu sıfatlarla ittisaf edemez. Ruh, halikini ve kendini bilir; makulatı idrak eder ki bunlar ulum’dur. Ulum ise arazdır. Ulum araz olunca ve ilim ruh ile kaim olunca, arazın araz ile kıyamı lazım gelir ki fasiddir. (19)
-Ehl-i sünnet ruhun hem muhdes, hem mahlûk olduğunda icma etmişlerdir. Buna zenadikadan başka(sı) muhalif değildir. Ruhun hûdusu hakkındaki icmaı nakl edenler meyanında Muhammed b. Nasru’l mervezi ve ibn-i Kuteybe mevcuddur. (23)
-Ehl-i Hakkın ahval-i meşhuresindendir ki, beni âdemin bedeninden her şey inhilal eder; ancak ocbüz zenb veya us’usa (kuyruk kemiği) inhialden felah bulur. Bu kavl bir hadis-i şerife istinad eder. Fiil hakika Rasulullah (sav)buyurmuştur ki: “ Âdem neslinden her bir ferdi toprak akl eder. Onlardan ancak ecbüz-zenb veya us’usa masun kalır. Yevm-i kıyamette halk bundan halk olunur. “Bir rivayette Aleyhi’s selatu vesselem efendimize denildi: “Ya Rasulullah. Ec-züb zenb nedir?” Buyurdular: “Hardal tanesi gibidir; vücudunun neşeti ondandır.” Ulema-i Kiram dediler ki: “ecbü’z-zenb, kuyruk kemiği olan us’usasının ser kısmının aşağı ucunda olup mahalli, dört ayaklı hayvanın mahalline müşebihdir. (28-29)
Büyükdoğu Yayınları, 2016 basım, 1.baskı. Yayına Hazırlayan: Suat Ak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder