16 Mayıs 2025

RAMAZANNAME - FATMA BARBAROSOĞLU

-Birbirinin aynı giden günlerin ortasına bir hediye gibi sunulmuş olan mübarek günleri fırsat bilerek, hayatın bütün seküler tuzaklarından kurtulmayı neden murad edinmeyiz? Neden içimizi bir coşku kaplamaz? Dün annelerimizin kutlamalarına bid’at diye karşı çıkışımızın vebali midir bizi bunca ağırlaştıran?

-Komşusu açken tok yattığı belli olmasın diye zenginlerin beldesinde yaşayanlar; zenginlerin beldesinde yaşayıp da şehrin sokaklarından bile geçmeyerek kafasındaki herkesi kendisi kadar zengin olarak kurgulayanların üzerine de doğdu bugün. Ne ki onların hüznü yoktu. Hüzünleri olmadığı için Allah’a giden yolları da yoktu.

-Modern öncesi ile modern olanı ayıran en önemli göstergelerden birisi zaman idraki. Modern öncesinin tarıma dayalı hayatında gündelik faaliyete rengini veren güneştir. Güneşin erken doğup geç batmasına, kendini az ya da çok göstermesine, yağmur ile düzenli ilişkisine göre hayat bereket kazanır. İnsanlar durmadan gökyüzüne bakarlar. Havaların ısınıp soğuması herkesi aynı anda ilgilendire bir durumdur. Onun için her muhabbetin evveli ve ahiri, her mektubun başı ve bitişi daima havalardan verilen haber iledir.

-Modern zamanlar ile birlikte yaşanılan anı gelmiş geçmiş bütün zamanlara bağlayan ritmik zaman anlayışı dağılarak, geleceğin geçmişten daha ileri olduğunu kabul eden doğrusal bir zaman anlayışı hüküm sürmeye başlar. Doğrusal zaman anlayışı seküler zihniyetin en önemli taşıyıcısıdır. Çünkü insan kendini daha önce yaşamış olanlardan teknik olarak daha ileri, bilinç olarak daha yüksek bir düzeyde görür.

-Az yemek, az uyumak kişinin doğrudan kendisiyle alakalı olarak gerçekleştireceği perhizler iken, az konuşmak esasında kişinin başkalarının dünyasında söz olarak az yer alması esasına dayanır. Başkalarının dünyasında az yer almak ise bedenin toplumsal manada sınırlandırılmışlığına işaret eder.

-Modernlik ile birlikte beden-ruh zıtlaşması bedenin esas alındığı bir merkezilik içinde önemini kaybetmiştir. Böylece beden ebedi hayatı temsil eden ruhun hapishanesi imajından kurtularak kişinin kendisini mutlu hissetmesine yarayacak ev metaforuna dönüşmüştür. Özellikle feminist terminolojide beden, kadının evidir. Nasıl kişinin evi hakkında başkalarının tasarruf etme, eleştirme hakkı yoksa kadının bedeni üzerinde yapacağı tasarruflar da doğrudan kendisini ilgilendirir; ne toplumun nede öteki kişilerin bu tasarruf üzerinde söz söyleme yetkileri yoktur.

-Az yemek ruhu özgürleştirmek için değil, bedeni daha beğenilir kılmak üzere kalori hesaplarına dayalı, bedeni önceleyen bir yapıya dönüşmüştür. “Fakirlerin dışında herkesin diyette olduğu” modern dünyada az yemek, dünyaya karşı perhizkâr bir tavır alışı temsil etmez artık. Çünkü insan model olarak kendine makineleri seçmiştir.

-“Küçük çocukların derdini küçük görmemeli” / Firdevsi

-Çağdaş insan nefsiyle barışık yaşamak için kendini görmemeyi sonuna kadar ertelemenin derdinde. Eh böyle olunca iki şık kalıyor; “benim gibi iyiler” ve ”senin gibi kötüler”

-Cenab Şahabettin güzel havanın bile orucu bozabileceğine dair nükte edermiş. Ruhuna rahmet olsun.

-Fakir fukaranın guruldayan karnına yerleştiriliyor naklen yayın cihazları.

-Yepyeni mobilyalara, elbiselere, nostalji modasına uydurulmak üzere hiç kullanılmadan eski görüntüsü veriliyor. Suni olarak eskitilmiş eşya ve kıyafetlerle birlikte insanlar sözüm ona bir “yaşanmışlık” da satın almış oluyor.

-Globalleşen dünyada, kapitalist değerlerin lokomotifi olarak zamanın akışını tüketim ekseninde bölmeye çalışan “özel günler” haftalar öncesinden hafızalardaki yerini alıyor. Kapitalist dünyanın özel günleri, sadece parası olanların kutladığı, parası olmayanların özendiği ve kendi yoksulluğunu bir daha hatırladığı günler olarak takvimlerdeki yerlerini her geçen gün biraz daha arttırıyor.

-Postmodern dünyada dindarların en önemli meseleleri kendi “zamanlarını” idrak edemeden yaşamaya mahkûm olmaları.

-Zamanın damakta tutularak hissedildiği geleneksel dünyanın mevsimlerinin, zamanın adeta damardan zerk edilecek kadar hızlı yaşandığı dünyada devam etmesi mümkün değil.

-Anadolu’da kesilecek kurban süslenir. Başına kına yakılıp boncuklarla süslenir. Üç öğün elinizden bir şey yedirirsiniz. Bütün bu yakınlaşmalara rağmen hayvanı kurban edersiniz. Neden bu kadar yakınlaşılır? Hz. İbrahim’in, Hz. İsmail’i kurban edecek kadar Allah’a bağlılığını bir parça tatmak için.

-Evler büyüdükçe gönüller daralıyor.

-90 öncesi özellikle 80’lerden önce Ramazan her Müslüman evine, yılbaşı ise bazı Müslümanların evine gelirdi. 90’lardan sonra yılbaşı her eve, ramazan bazı evlere gelmeye başladı.

-Bir ameli yapmadı diye mahv olacaklardan ziyade, bir ameli yerine getirdiği için kurtulacak olanların zamanına daha yakın olduğumu düşünüyorum.

-Oruçlu kişi kendini harama yaklaştıracak her şeye sabır ile mukavemet gösterdiği için, oruçlunun alıp verdiği nefesin bile tövbe hükmünde olduğunu söylemiştir tasavvuf ehli.

Profil Kitap, 2015 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...