-Osmanlı yönetimini ilke kez “mutlak ve despotik iktidar” şeklinde tanımlayanlar Venediklilerdi. Bir yanda özgürlük ile insanları esarete mahkûm eden despotik yönetim arsındaki, diğer yandan da Batı ile Doğu arasındaki karşıtlığın kuramcısı Aristotales’ten esinlenerek “Doğu despotluğu” kavramını icat ettiler. (21)
-Aydınlanma Çağı, Osmanlılardan duyulan nefreti, Venediklilerden ödünç alınan Doğu despotizmi kavramını kuramsallaştırmakla sistemli hale getirdi. Montesquieu, Doğu despotizmini meşru kabul ettiği üç yönetim tarzının -demokrasi, aristokrasi ve monarşi- dışında kalan canavarca bir yönetim tarzı olarak tanımladı. Onu ilgilendiren bu rejimin olgusal temellerini ortaya koymak değildi; rejimi kaba gücün saf hali, yani bir fantezi olarak kavramsallaştırdı. Oysa A.H.Anaquetil - Dupernon gibi Doğu’daki yönetim sistemlerinin temel ilkelerini incelemek üzere o ülkeleri ziyaret etmiş olan 18.yy şarkiyatçıları, Avrupa’da anlatılan hayali despotizm modelinin Osmanlılar kadar İranlıların ve Hintlilerin de siyasi rejimleri hakkında yanlış fikirler oluşturduğunu açıklamaktaydılar.(22)
- 1794’te İstanbul’daki Fransız topluluğuna mensup Jakobenler Fransız Büyükelçiliğinin bahçesine bir “özgürlük ağacı” diktiklerinde “liberte” sözü ilk defa “serbesti” sözcüğü ile Türkçeye tercüme edildi ve alenen telaffuz edildi. (25)
-İmparatorluğu Almanya’nın safında 1914-1918 savaşına sürüklediler ve 1915’te Ermeni Soykırımını gerçekleştirdiler. (30)
-Türkiye demokrasisinin önemli başarılarından biri, siyasi İslam’dan ve şeriat yasalarından esinlenen bir rejim dayatmayı öngören İslamcı ideolojiyi savunan siyasal partileri marjinalleştirebilip, tüm Müslüman toplumların derdi olan bu akımı demokrasi içinde eritebilmiş olmasıdır. (56)
-AKP, Müslüman demokrat bir parti görüntüsündedir; oysa Avrupa’da bu iki kavramın tamamen karşıt olduğuna dair hiçbir bilgi veya analizin değiştiremeyeceği kadar kökleşmiş basmakalıp fikirler vardır. (72)
-… bir avuç insanın anılarını yayınlamaya başlamasıdır. Bu yazarlar, büyükannelerinin tehcir sırasında kaçırılan ya da kurtarılan, sonradan Müslümanlaştırılan ve ailenin bir genciyle evlendirilen küçük Ermeni kızları olduğunu keşfetmişlerdi. İlki Fethiye Çetin’in “Anneannem” (Metis yay,2004) kitabı olan bu eserlerden bazıları çok satan kitaplar listelerine girdi ve anlatılardan giderek soykırım vahşetini ve yol açtığı dramları kavramaya başlayan kamuoyunu çok duygulandırdı. Türkiye toplumunun o vakte kadar iflah olmaz düşmanlar gibi algılayageldiği Ermenilerle olan ilişkisi insanileşti. (87)
Kitapevi Yayınları, 2010 basım, 1.baskı. Çeviren: Şirin Tekeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder