02 Mayıs 2025

VUSLATIN ARDI SIRA BİR ŞEHADETİN HİKÂYESİ- AYŞE ŞİMŞEK

-Bu savaşta 300 esir alınmış, 30 düşman öldürülmüş mücahidlerden de 14 kişi şehit olmuştu. Bunların içinde komutan Kaani Mübin de vardı. Bilal ise ağır yaralıydı. Vücuduna onlarca mermi saplanmış, bomba parçaları isabet etmişti. Emir Sahibin talimatı üzerine acele gelip yaralıları götürmeleri için telsiz ile merkez üsse haber verildi. Bu arada, yaralılarla ilgilenen mücahitler, Bilal’in bir şeyler söylemeye çalıştığını fark ettiler. Fısıltıyla konuşabiliyordu ancak. Dinlediler: “ Bana doktor getirin” diyordu, güçlükle. Emir Sahip, Emanullah isimli bir köylüye Bilal’i acele merkez üssün bulunduğu köye getirmesini emretti. Onun Türk olduğunu, kendilerinin misafiri olduğunu da belirtmişti. Köylü, Bilal’i sırtladı. İki saatlik mesafedeki köye ulaştırmak için kopar adımlarla yola koyuldu. Yolu yarılamıştı ki Bilal’in son sözlerini işitti: “Men şehidem. Men şehidem. Şehid” Bilal ruhunu Yüce Allah’a teslim etmişti. O, Rabbine verdiği ahdi yerine getirmişti. (7-8)

-En az kitaplar kadar, siyah kaplı defteri de ondan ayrılmaz bir parçaydı. Günlük olarak kullandığı bu defterden akşam namazından sonra, yatmadan önce bir şeyler yazar, hayatının iyi veya kötü yanlarını onunla paylaşırdı, içini dökerdi. (19)

-Telman şehrini ve İmam Humeyni’yi geride bırakmak duygulandırmıştı Bilal’i. Başı arabanın camında, gözleri hızla süzülüp giden yoldaydı. Devrim şehitleri için bir Fatiha okudu. Etkisinde kaldığı İmam’ı düşündükçe yüreği burkuldu. Dudaklarından cümleler çoktan dökülmeye başlamıştı bile: “Ey büyük lider. Selam olsun sana. Senin takip ettiğin yolda yürüyenlere. Biz seni her insan gibi hatalarınla, kusurlarınla kabul ettik. İnanıyorum ki Allah da seni hayatın boyunca vermiş olduğun mücadelede yapmış olduğun kusurlarınla, günahlarınla huzuruna kabul edecek ve sana rahmet elini uzatacaktır. Çünkü o tevbeleri bağışlamasını seven, esirgeyen ve merhamet edendir. O kendi rızası yolunda çalışanları zafere ulaştıran verdiği söze ve vaade sadık kalandır. O en küçük hatadan dolayı kullarını ateşe atıp yakmaz. O merhametsiz, fırsatçı, çıkarcı ve anlayışsız değildir. Kendini bilmez insanlar gibi kafası bozulduğu zaman zulmetmez ve zulmettirmez. O kullarını iyi günde dost edinip, kötü günde terk etmez. Onun sabrı tükenmediği gibi şefkatini de kullarından esirgemez. Allah’ın bu denli bariz ve büyük kimliği karşısında nasıl olur da sana merhamet ettiğine inanmam” (46)

-Fakat Kum şehri Telman’dan ayrı bir konuma sahipti. Ayrı bir esintisi vardı Kum’da gönülleri ferahlatan, yüreklere su serpen. Ayrı bir duygu vardı orada, bir yumruk olmuş elleri birbirine bağlayan ve 1400 yıl öncesini hatırlatan İran İslam İnkılabının ana üssü Kum, Bilal’in vuslat yolculuğundaki konaklama yerlerinden biri olmuştu. İnkılabın dinamiklerini oluşturan Kum şehrini görmesi kuşkusuz Bilal’in şehadet aşkını daha da kamçılayacaktı. (47)

-Bilal’e göre Ahmet Şah Mesut karizmatik biriydi. Bir kere fiziki yapısı ilk bakışta insanı cezbediyordu. Uzuna yakın orta boyluydu. Atletik, ince bir yapısı vardı. Latife yapmayı seviyordu. Kendisinde büyüklenme, gurur, kibir yoktu. Son derece mütevazı birisiydi. Nasıl bir zihni yapıya sahip olduğu keskin bakışlarından kendisine ayrı bir gizem katan sakallarından ve ince uzun yüzünden anlaşılıyordu. (114) Gece geç vakitlere kadar Hüseyin ağabeyin tercümanlığında Ahmet Şah Mesut ile görüşen Bilal böylece kafasına takılan pek çok soruya cevap bulmuştu. (115)

Ahsen Yayınları, 2008 baskı, 1.basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...