26 Haziran 2025

AKIŞKAN KÖTÜLÜK – ZYGMUNT BAUMAN / LEONİDAS DONSKİS

-Tüm insanlığa özgürlük, eşitlik, adalet, mantık, mutluluk arayışı imkanı, insan hakları, bireysellik ve birliktelik yetkisi, sosyal hareketlilik, sınırların olmadığı bir yaşam sözü verip sonrasında birdenbire ortadan kaybolmak, insanları özgürlük sanılan sayısız kimlik oyunuyla baş başa bırakmak, bir yandan da insanlara dönüp kurumlara, yoldaşlığa ve topluma katılıma pek fazla bel bağlamadan dünyanın problemlerini çözmenin kendi ellerinde olduğunu söylemek; işte akışkan kötülüğün denenip test edilmiş stratejisi budur. / L.D (20)

-Gerçekten de Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor; alternatif yokluğunun hayaleti. / Z.B (29)

-Bugünlerde “topluluk” teriminin ortak dilde “ağ” terimiyle yer değiştirmesi tesadüf değildir. Topluluklardan farklı olarak ağlar, bağlanma ve bağlantı kesme etkileşimiyle şekillenir ve yeniden şekillendirilir, içerikleri ve sınırları bu nedenle sürekli doğum halindedir; belirsizdir ve sabit değildir. Toplulukların neredeyse tam aksine, ağlara katılmak ve çıkmak kolaydır; topluluklar kompakt yapıları ve devamlılık tutkuları nedeniyle birlikteliklerinin ilkelerini müzakere etmek zorunda kalırken, ağlar, iletişimin kesilmesinin ve karşılıklı yabancılaşmanın ardından kısa yoldan bir ayrılık ve kopma ile birlikte müzakere etme ve belli koşulları zorlama gereğini pas geçmiş olur. “Topluluk” fikri genellikle istikrar ve süreklilik ile ilişkilendiriliyorsa “ağ” fikri de istikrarsızlık ve süreksizlik ile ilişkilendirilebilir. Burada ahlaki duyarlılık için çok fazla talep yoktur, demokrasinin toparlanması ve dönüşü için de umut verici bir başlangıç görünmemektedir. / Z.B (35-36)

*Adiafora, ahlaki yönden değerli olup olmadığına karar verilemeyen ya da eyleme geçmek adına ahlaki yönü üzerinde durulmayan şeyleri ifade eden kavram.(47)

-Katı kötülük (kardinaller, prensler, tiranlar ve sahte kurtarıcılar tarafından el konan, yoğunlaştırılan ve tekelleştirilen kötülük) insan toplumunu ezdiyse ve onu bir hamura indirgediyse, kötülüğün akışkan çeşidi toplumu kılcal damarları modeline göre ıslatır ve doygun hale getirir, içine sızar, her bir hücresinden içeri ve dışarı doğru akar. Kötülüğün “akışkanlaştırılması” –onun kuralsızlaştırılması, yayılması, özelleştirilmesi- kötülüğün tüm çeşitlerine ve her türlü kötülük kategorisine damgasını vurdu, aynı zamanda kötülüğe karşı direnişi daha zor ve onun yeniden üretilmesine aktif katılımı daha kolay hale getirdi. / Z.B (59)

-“Beyin yıkama” etiketi altında çokça ağıt yakılan fenalığı ele alalım. Bu terim, Miami News’te gazeteci olan Edward Hunter tarafından 7 Ekim 1950’de yayımlanan bir makalede ilk kez yer aldığından beri olağanüstü bir kariyere ulaşmıştır. Aslında MÖ 2700’lere kadar uzanır ve Laozi ile Zhuangzi’nin yazılarına atfedilmektedir. Taoizm, müritlerine zihinlerini ve yüreklerini gündelik hayatın tortu ve artıklarından temizlemelerini salık vermiştir, böylece yüce ve kutsal evrene girmek üzere kendilerini hazır tutabilecekler ve bunu hak edebileceklerdi. / Z.B (60)

-Eski tip beyin yıkama, bölgeyi yeni mantık ve anlam inşasına hazır hale getirmek için eski mantık ve duyu kalıntılarından temizlemeyi amaçlıyordu. Günümüzün beyin yıkama tekniği ise, alanı kalıcı olarak boş ve çorak tutuyor, kurması kadar sökülmesi de kolay olan çadırların gelişigüzel bir şekilde dağılmış halinden daha düzenli bir yapılanmayı kabul etmiyor. Artık bir defaya mahsus bir amaç taşıyan bir girişim şeklinde ilerlemiyor, kendi devamlılığını tek amacı olarak gören sürekli bir eylem olarak işliyor. / Z.B (64)

-Protestolar, bir zamanlar kolektif siyasi eylemlerin, kendini ortaya koymanın ve değişimin potansiyel silahları iken, günümüzde tüketim ekonomisinin çarklarının başlıca yağlayıcıları haline getirildiler. / Z.B (90)

-Günümüzde kötülüğün akışkanlığı (kötülüğü ileten kılcal damarların her yerde bulunması ve ağlarının yoğunluğu) için gereken ön koşullar, sosyal/varoluşsal güvensizliğin hükümetlerin desteğiyle normalleştirilmesiyle yakından ilişkilidir. / Z.B (94)

-Demokrasinin (kapitalist ekonomi ve tüketim kültürüyle ilişkisi tesadüf değildir) tüm zamanların tüm düzen kurucularının başarmayı hayal ettiği ancak nadiren gerçekleştirdiği şeyi başardığını düşünüyorum; yapmak zorunda olduğumuz şeyi yapmayı istememizi sağlıyor. Günümüz pratiğinde demokrasi, Orwellci olmaktan çok Huxleycidir. / Z.B (103)

-Zavallı milliyetçiliğe acıyalım. 20.yüzyılın tüm felaketleri bunun üzerine atılıyor. Ancak 20.yüzyılın toplumsal felaketlerini, imparatorlukların çöküşüne, değişen güç odaklarına ve dünyanın totaliter “modernleşmesine” bağlayarak açıklamaya çalışmak yerine milliyetçiliğe atfetmek, en hafif ifadeyle adaletsizdir ve belki de aptalcadır. İki dünya savaşı milliyetçilikle değil, çöken imparatorluklar ve eski iktidar konumlarını ele geçirmeye ve aynı totaliter projeleri gerçekleştirmeye çalışan yeni rejimler (küresel komünist ve ırkçı Nazi ideolojileri peşinde giden rejimler) tarafından başlatıldı. Üstelik milliyetçilik sayesinde imparatorluklar da çökmüştür. / L.D (151)

-Üreticilerden oluşan katı-modern toplumun 19.yüzyıldaki deneyimlerinin, projeksiyonlarının ve beklentilerinin ölçüsüne göre yapılan bu sistem, akışkan-modern tüketici toplumunun 20.yüzyılın sonlarındaki gerçekleriyle ve bunların zorluklarıyla başa çıkmak için tek başına uygun değildi. Eğer komünizm, kapitalist rakipleriyle çıkarılan kömür ve eritilen demir istatistiklerinde rekabet etmeye devam ediyor olsaydı, belki de uzun süre daha varlığını sürdürebilirdi ancak rakipleri bu kovalamacadan çıkıp bütünüyle farklı ölçütlere geçmeyi tercih ettiler ce sosyopolitik sistemlerin yetenek ve maharetlerini ölçmek için bütünüyle farklı endeksler kullanmaya başladılar. /Z.B (211-212)

Ayrıntı Yayınları, 2022 basım, 1.baskı. Çeviren: Akın Emre Pilgir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...