01 Haziran 2025

BATINİLERİN VE KARMATİLERİN İÇ YÜZÜ - MUHAMMED HAMMADİ

1-Rafizilik tohumu atan Yahudi asıllı Abdullah b. Sebe olmuştur. Hz.Osman'ın hilafeti sırasında hicretin 29'uncu senesinde güya Müslüman olan, daha doğrusu böyle görünen adam ortaya üç esas attı: Ric'at, Vasiyet, Hulül.

2-Batıniye, Kur'an ve hadisin zahirinden başka birde Batıni manaları olduğunu, zahirinin gizli hakikatlara işaret eden bir kabuktan başka bir şey olmadığını, bununla kanaat edenler şer'in teklifatı olan kayıtlardan kurtulamayacaklarını, ba'tın veyahut hakikat ilmine yükselebilmiş olanlardan teklifatı dininyyenin de kalkacağını söylerler ve bun ayetlerle de (istedikleri gibi mana vererek) ispat etmeye kalkışırlar. Onlara göre namazın ve zekâtın manası Muhammed(as) ile Ali'yi sevmek demektir. Bunu yapanlar namazı kılmış zekatını vermiş sayılır.

3-İsrailoğulları daha evvel Tevratla, zahir va batın manalar diye nasıl oynamışlarsa Yahudi İbn Sebe tarafından tohumları atılmış, meydana getirilmiş olan Rafızilik ile buna benzeyen diğer fırkalar da Kur'an-ı Kerim'in tefsirinde öyle oynadılar. "Hz.Muhammed Cebrail'e, kendisine getirdiği vahyi nereden aldığını sordu. O da bir perde arkasından söylüyorlar dedi. Bir daha vahiy geldiği zaman perdeyi kaldırıp sana onu kimin söylediğini gör dedi. Cebrail bakınca perdenin arkasında Muhammed'in kendisini gördü, anladı ki veren de alanda kendisi imiş" gibi hezeyanlarda hep bunlardandır. Bu fikirlerin İslam'a kasdı mahsus ile sokulduğunu anlamayan gafillerle, görgüsüz cahiller bunları bir şey sanır ve başkalarının akidesini bozmaya vesile olurlar.

*İlk madde önsöz yazarı Ahmed Hamdi Akseki'nin, 2.ve 3.maddeler mukaddimesini yazan merhum Zahid el-Kevseri'nin

-Batınilerle, İran'da Sasan hükümdarlarından Kubat'ın devrinde Mezdek adlı adamın namûs ve mollarda ortaya çıkardığı ortaklık dinine (bugünkü komünizme) bağlılık ve içten ilgi gösterdiklerinden Mezdekiyye namı ile de tanınıp bilinirler.

-Mezdek komünizm fikrini ilk ortaya koyan insandır. Nübüvvet iddia etmiş, nur ve zulmet mebdelerine, ateşperestliğin hak olduğuna, herşeyin mübah bulunduğuna, bütün halk emval ve ahvalde eşit olduklarına ve hiçbir kimsenin bir şeyde hususi olarak tasarruf hakkı olmadığına kail olmuştur.

-Tasavvufta çok aşırı gidenlerin kitaplarında da Batınilerin sözlerine benzeyen sözler bulur. (Abdülkerim Cili'nin "İnsan-ı kamil" adlı kitabına bak) Bunlar birtakım işlerde batıniyye sözleriyle müteessir olmaktan kurtulamamışlar, onların tesiri altında kalmışlardır.

-Batıni davetçilerin telkin tarzları:

1)Bunlar insanlara tuzak ve ağ kurarlar; onları hilelerle gailelerle düşünürler, aklı başında olanlardan çekinip sokulmazlar; tuzağa düşürmek için kuşa taşa saçar gibi her cahile yanaşıp batıl bir mana kastederek hak bir kelime söylemekle zihnini karıştırırlar, telbisler yaparlar.

2)Bunun üzerine karşıdakinin kendisine inanmaya meyli varsa; "Sırları keifetmeye bak, avamın kanaat ettiği dış manalara kanaat edip kalma; kendin için bu hale razı olma. Kur'an'ı ve remizlerini iyi düşün; meselelerini ve ne manaya misal olduklarını bil. Namaz, taharet ve Peygamber Efendimizden sarahet ve ibare ile değil, rumuz ve işaretle rivayet olunan emirlerin manalarını belle. Çünkü bütün insanların din adına yaptıkları işler perde altında olan bir takım manalar için birer darb-ı meseldir. Buna binaen sen namazı ve içindekini bil, iç manalarını bellemeye bak. Çünkü bilgisiz yapılan iş, sahibine fayda vermez." derler.

3)Bunların sözleriyle aldanmış cahil bu telkinlerini kabul ederse ona: "Allah'a yakınlık kazandıracak bir sadaka var ki, ermeğe, sana bir merdiven ve kurtuluşa vesile olsun ve biz sana Mevlamızdan (Suleyhi) namazları senin üzerinden kaldırmasını ve bu ağır yükü senden indirmesini isteyelim" derler.

4)Oruç, içki ve namaza ait yükümlülükleri üzerinden kaldırırlar (!) mürit bir müddet daha durduktan sonra yine davetçi ona gelir, der ki şimidye kadar mezhebimizden üç derece tanıdın: Şimdi de taharetin tevilde ne olduğunu ve cünüblüğün manasını bil. Davetçi sonra "Bil ki taharetin manası kalp temizliğidir. Mümin haddi zatında temizdir, kafir ise pistir. Onu ne su ne başka bir şey temizleyemez. Cünüblük ise peygamberlerin ve ehli beytten olan imamların zıdlarını, düşmanlarını sevmektir."

-Kur'an'ın sarahatına karşı içtihad salahiyeti kimseye verilmemiştir.

-Cünüblükte şehvani ve hayvani duygu içinde bütün bedenin Halik Teala'dan külli bir gaflete düştüğünden, baştan ayağa kadar yıkanmakla bir çeşit uyanıklığa gelmek ve vücudun maddeten gaib ettiğini telafi etmek gibi hikmetlere mebnidir.

-Batıniliğin başlangıcı; şeytanın, küfür ve şekavet ehlini düşürdüğü bu melun davetin aslı, Meymun Kaddah'ın oğlu Ubeydullah'ın Küfe'de meydana çıkması, onun bilinmiş duyulmuş olan haberleri, şöhret bulmuş münkerleri ve dalaletleri olup kendisi felsefe yollarını tutarak parlaksahte kitapları kullanması, birtakım alçaklara karşı onlara revaç vermesi ve Müslümanlara hile ve desise kurmasıdır. Kaddah'ın şia fırkasının aşırı gidenlerinden bulunduğu yazılıdır. Ubeydullah'ın meydana çıkması hicri tarihin 276'ncı yılında idi. Bu mel'un Ubeydullah içinden Yahudiliği itikad ediyor, fakat kendini Müslüman gösteriyordu. (Kadı Bakıllani gibi bazıları ona Mecusi demişlerse de Yahudi ailelerinden tanınmış olan Salala oğullarından olduğu, Yahudi muhit ve mıntıkası sayılan Selemye ahalisinden bulunduğu mel'unun Yahudiliğini kuvvetlendirmektedir.) Karmat'ın asıl adı Aş'asoğlu Hamdan'dır. Kendisi ve ayakları kısa olması hasebiyle adımlarını sık attığından ona Karmat lakabı verilmiştir. İlk defa Küfe köylerinde rençberlik ederdi. Ubeydullah ile davetleri Me'munun halifeliği zamanında baş göstermiş ve Mutasım'ın halifeliğin de yayılmış, mezhepleri ve işleri Hicri 278'de meydan almış, yürümüştür. Karmatiler buna nisbet olunur. İslam'a olan zararları Yahudi, Hristiyan ve Mecusilerden daha şiddetlidir.

-Karmatiler; Acem sahilinde Hor Kalesi karşısındaki Cennabe'den türemişlerdir.

-Meymun Kaddahın oğulları ve torunları Mısır'da 268 yıl halifelik etmişlerdir. Bunların sayıları tıpkı Emeviler gibi 14'tür. Hilafet süreleri 299 yılı Zilhiccesinden, Sultan Selahaddin Eyyubi'nin 567'de halifeliklerine son vermesiyle sona ermiştir.

-Karmatilerin akın ve yağmaları, yol kesme ve hücumları korkusundan 317'den 326 yılına kadar kimse hacca gidememiştir.

-Mel'un Ali, meşrep ehlini geniş bir evde toplar; geceleri erkekleri ve kadınları bir arada bulundurur; çıralarını sürdürüp birbirine karışmasını ve her erkeğin eli üzerine düştüğü kadını tutup onunla buluşmasını emredermiş. Mel'un Ali'nin 17 sene hüküm sürdüğü ve 303'te zehirlenmiş olarak öldüğü söyleniyor.

DİB Yayınları, 1948 basım, Ankara Ar Basımevi, Çev: İsmail Hatip Erzen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...