-Yarını düşünenler döviz bürolarındaki ışıklı tabelalara bakıyor.
-Kültür artık eğlence sanayiine eklemlenmiş bir unsurdur. Bunun hâkim kültürün hegemonyası olması da şart değildir. Küresel kapitalizm yerel unsuları da icabında cilalayıp piyasaya sürebilir.
-Yeşil başlı gövel ördek ile Karacaoğlan’ın ilişkisini, Yunus Emre ile Sarı Çiçeğin dertleşmesini, ney sesi ile ahşap ışıltısını, yıldızla kervan, değirmen ile su, bahçıvan ile gül, kalemle kâğıt münasebetini içimizin derinliklerine birkaç günde mi biriktirdik sanıyorsunuz.
-Açıkçası artık ne doğana gerektiği gibi sevinebiliyoruz ne de ölene üzülmek için vaktimiz var. Bir cenaze çıkan evden üç gün sonra kahkahalar duyulmaya başlıyor.
-Yeşilçam sineması Halit Refiğ’in deyişiyle bir halk sineması idi. Vizyona giren filmin gücünü ve varlığın gerçekten halkın beğenisi ile test edebilirdi. Parsa toplamak için ucuza kaçan cıvık örnekleri dışına bu sinemayı Turist Ömer’i, Suphi Kenar’i, Kadir Savun’u, Ayhan Işık’ı, Yılmaz Güney’i, Vahi Öz’ü, Ayşecik’i ile hatırlıyoruz. Bir temizlik, sıcaklık ve dürüstlük kalmış geriye. Onların televizyonda bir uzantısı sayılabilecek Perihan Abla, Süper Baba’da öyle. Şimdiki reyting uygulamasının bu tür bir şeffaflık taşıdığı söylenemez. Bu açıdan ekrandaki seviyesizliği halka yüklemek abestir. Bu ekran; yapımcıların, sahiplerinin, sponsorlarının ekranıdır. Bakınca kendi yüzlerini görebilirler ancak.
-Olur olmaz her şeye gülmek sağlıksızlık alameti idi. Şimdi her an her kanalda mecburi kahkaha efektleri.
Dergah Yayınları, 2014 basım, 1.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder