-Hristiyanlığın yaygın olduğu beldelerde icat edilmiş olan laiklik oralarda devlet kanadında da din kanadında da hiçbir baş ağrısına yol açmayabilir; çünkü Hristiyanlık hayatı tanzimle uğraşan, insanlara herhangi bir hayat tarzı öneren bir din olmaktan çıkmıştır artık, zaten bir devlet düzeni de öngörmemektedir hiçbir şekilde. Oysa İslam hayatı tanzim eden bir dindir; bireysel yükümlülüklerin yanı sıra, İslami bir toplum düzeni kurulması yolunda da yükümlülükler getirmiştir. (24-25)
-Bu memlekette din işleriyle uğraşan bir başkanlığın Personel Dairesi Başkanı, mesai saatleri dahilinde mescide çıkılmasını bizzat kendi personeline “şifahi genelge”yle yasaklayabildiğine göre ve dairelerde namaz kılınamadığına göre ve mesai saatinin bitiminden sonra da birkaç namazın vakti çıkmış olabileceğine göre, bireyler ibadetlerinden resmen alıkonulmaktadır. Din işleriyle uğraşması için kurulmuş olan bu başkanlık, maalesef, dinle uğraşmaktan kolayca vazgeçmeyeceğine göre, öteki dairelerde de durumun bundan farklı olmaması doğal karşılanacaktır artık. Bu durumda Müslüman bir kimse, kanun karşısında öteki vatandaşlarla olan eşitlik hakkından yoksun bırakılıyor demektir. (31-32)
-Bu memlekette namazın ifası da haccın ifası da birer “icra” haline getirilmiştir. Hacı adayları, olimpiyatlara futbol takımı ya da güreş takımı götürür gibi “ay-yıldızlı milli forma”larla donatılarak, takım takım ayrılarak ve başlarına bir adet antrenör tayin edilerek Hacca götürülmekteler ve orada da daha başka memleketlerden gelen daha başka “milli takımlar”la karışıp kaynaşmamaları, tanışıp dertleşmemeleri için birbirlerine mümkün mertebe yaklaştırılmadan, tecrid şeritleri ile kuşatılmış olarak ve öylece geri getirilip Türkiye topraklarına boşaltılmaktalar. (34-35)
-Geçmişinde Hristiyanlık bulunmayan ülkelerdeki tüm gelişmeler, geçmişinde Hristiyanlık bulunan Batı ülkeleri tarafından sürekli bir gözetim ve denetim altında tutulur. Ne adına? Elbette ki demokrasi adına. “Batı” tabirinin kapsamı dışında kalan ülkelerdeki gelişmeler izlenirken, tüm işlemlerin demokratik mevzuata uygun bir biçimde yürütülmesiyle de Batı çok yakından ilgilenir. (44)
-Laik bir düzen olduğu iddiasında bulunmakla birlikte kendi resmi siyasetine alet edebildiği bir dini sürekli el altında bulundurarak gerekirse dindar olmanın avantajlarından yararlanma yollarına gidecek, dindarlığın sakıncalı sayılabileceği durumlardaysa, laikliğini öne çıkararak din dışılığın avantajlarından yararlanma yollarına gidecek bir rejimle karşı karşıya bulunuyoruz burada. (64-65)
Aylık Dergi Yayınları, tarihsiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder