26 Haziran 2025

YALNIZLIĞIN FELSEFESİ - LARS SVENDSEN

-Daha önce sözünü ettiğimiz gibi, yalnızlık, bir kişinin başkalarıyla bağlantı kurma gereksiniminin tatmin edilmemesine verilen duygusal bir karşılıktır. Yalnızlığın bir duygu olduğunu akılda tutmak önemli, çünkü sık sık başka olgularla karışır, bilhassa tek başınalıkla. Hâlbuki yalnız olmak ile tek başına olmak iki ayrı olgudur. Hem mantık hem de deneyim açısından birbirinden bağımsızdırlar. Yalnızlığı sosyal geri çekilme olarak tarif edebiliriz. Burada, ilişki ihtiyacımızın karşılanmadığını bize bildiren bir rahatsızlık hissi söz konusudur. Bunu sosyal acı olarak da tanımlayabiliriz. Nitekim bu sosyal acı hissi, fiziksel acı ile bağlantılıdır; her ikisi de aynı nörolojik yolu izler. Fiziksel acıda vuku bulduğu gibi, sosyal acı da acının kaynağından, yani sosyal dünyadan el etek çekmeye sevk eder. Ayrıca, yalnızlıkla güçlü biçimde bağlantılı pek çok karakter özelliği buluruz ve bu kişilik özellikleri başkalarıyla bağlantı kurma kabiliyetimizi karmaşıklaştırır. Böylece, yalnızlık kendi kendini pekiştirici bir eğilim kazanabilir. (20)

-Göreceğimiz gibi, yalnız bireylerin, başka insanlarla bağlantı kurma kabiliyetlerine balta vuran karakter özellikleri vardır. Mevcut haliyle yalnızlık hakkında, bir bireyin etrafındaki insanların sayısından hareketle değil bireyin sosyal etkileşiminin onun bağlantı kurmak için duyduğu arzuyu tatmin edip etmemesine, yani bu sosyal etkileşimleri onun anlamlı diye yorumlayıp yorumlamamasına göre öngörüde bulunulabilir. Yalnızlık öznel bir fenomendir. Başkalarıyla ilişkinin tatmin sağlamaması olarak tecrübe edilir; ya özenin çok az ilişkisi vardır ya da mevcut ilişkileri arzu ettiği yakınlığı sağlamamaktadır. (31-32)

-Bir bireye sosyal ağlarındaki en yakın dört insan yalnızlığa karşı en güçlü korumayı sağlarken, ilave ilişkiler ancak çok düşük oranda daha iyi bir koruma getirmektedir. Eğer bir kişinin ilişkileri, bazıları daha sıkı bazıları daha gevşek bağlara sahip olsa da, çeşitlilik arz ediyorsa yalnızlık hissetmesi daha az olasıdır ve hem arkadaşlarına hem de ailesine bağlıdır. (32)

-Modern zamanlardaki evliliklerde ve birlikte yaşam pratiklerinde, partnerle ilişkinin diğer toplumsal ilişkileri yerinden ederek, duygusal yakınlık gereksinimi doyurulduğu halde sosyal yalnızlığın doğmasına yol açan bir gelişim müşahede ediyoruz. (42)

-Bana kalırsa, ben yalnızlığı bir kişinin başkalarıyla bağlantı kurma ihtiyacının doyurulmamasına verdiği duygusal bir cevap olarak görüyorum. Yalnızlığı yalnızlık yapan, yani yalnız olma ya da toplumsal desteğin zayıf olmasından başka bir şey yapan, fenomenin duygulanımsal ya da hissi boyutudur. (48)

-Daha önce belirttiğim üzere, yalnızlık sosyal geri çekilme olarak, bize başkalarına bağlanma ihtiyacımızın doyurulmadığını haber veren bir rahatsızlık veya acı hissi olarak tarif edilebilir. (59)

-Hisleri işleyebilir ve duygusal alışkanlıklar geliştirebiliriz. Değerlendirmelerimizi değiştirerek duygularımıza da yeni bir yön verebiliriz. Adet ve alışkanlıkları değiştirince duygular da değişir. Duygularımızın hepsi daima düzenlemeye, ayarlamaya konu olur. Hissettiklerimiz hemen oracıkta yapılacak bir seçimin konusu değildir pek, daha ziyade -hem doğuştan hem de edinilmiş- yatkınlıkların ve uzun bir geçmişe uzanan bir dizi seçimin sonucudurlar. Yalnız hissetme eğiliminden sorumlu değilsinizdir ama bu eğilimle nasıl baş edeceğinizden sorumlusunuzdur. Bu yüzden belli ölçüde kendi yalnızlığınızın da müsebbibisinizdir. (62-63)

-Yalnız olmanın ya da olmamanın ayırt edici özelliklerinden biri, söz konusu duygunun uzun süre boyunca sabit kalma temayülü göstermesidir. Belli bir zamanda yalnızlık derecesini sınayan bir kişi çoğunlukla yaşamında daha önce veya daha sonra yaptığı sınamalarla benzer sonucu alacaktır. Elbette dış koşullarda meydana gelen değişimler yalnızlığı etkiler ama yaşam şartlarındaki dramatik değişime karşın deneyimlenen yalnızlığın derecesi az çok sabit kalır. Bu da bu insanlar için yalnızlığın dış koşullardan ziyade bireysel yatkınlığa bağlı olduğunu düşündürür. (77)

-Aslında yalnız bireylerin sosyal olarak fazla hassas oldukları ve bu hassasiyetin sosyal katılımı engellediği görülebilmiştir. Ayrıca yalnız insanlar başkalarının onları nasıl algıladığıyla çok daha ilgilidirler. Tüm bunlar açıkça belli bir sosyal durumda bütünüyle hazır ve mevcut olmayı zorlaştırmaktadır zira çok fazla kafa yormak doğrudanlığa, yakınlığa mâni olur. (83)

-En iyi dostluk, birbirlerinin iyiliğini isteyen ve birbirlerinin erdemine hayran olan eşitler arasındaki dostluktur. Bu tür dostluk aynı zamanda daha kalıcıdır çünkü bizzat karakterlerinin derinliklerinde, bu dostların nasıl insanlar olduklarına demir atmıştır, dolayısıyla da yararın ve hazzın hercailiğinden etkilenmeden sürüp gider. (103)

-Yalnızlığın kökeninde yetersizlik yatar, oysa tek başınalık bir deneyimler, düşünceler ve duygular çeşitliliğine sınırları belirsiz bir açıklıktır daha ziyade. Yalnızlık, mutlaka bir acı veya rahatsızlık duygusu içerirken tek başınalık belirli bir duygu içermez; çoğunlukla pozitif deneyimlenir ama duygusal olarak nötr de olabilir. Yalnızlık ve tek başınalık mutlaka birbirlerini dışlamaz, öyle ki yalnızlıktan rahatsız olanların otomatik olarak tek başınalığa ihtiyaçları olmayacaktır. (146)

-Tek başınalığa önceden olduğundan daha seyrek erişebiliyoruz, bunun özel sebebi, tek başınalığın var olabileceği alanı toplumsallıkla doldurmayı seçmiş olmamız. Belki de çağımızın en büyük problemi aşırı yalnızlık değil, daha ziyade çok az tek başınalıktır. Kendi tek başınalık durumumuzda kalmak yerine, sıkıntıdan, huzursuzluktan, belirsizlikten ya da tembellik dolayısıyla gerek yüz yüze gerek telefonla veya bilgisayarla çok kolayca başkalarına tutulduğumuzda tek başınalık tehdit altındadır. Vakit geçirten, dikkat dağıtan şeylerin bizi ele geçirmesine izin verir ya da onlara çok kolayca erişiriz. Sözcük ilginçtir: dis-traction, kelimesi kelimesine “ayrılmak.” Kendimizden ayrılırız. (170)

-Oyalanmak için duyulan daimi ihtiyaç duygusal olgunlaşmamışlığın bir göstergesidir. Görünüşe göre, böyle bir olgunlaşmamışlık tipiktir. (171)

-Yalnız olmak insan yaşamının asli bir bölümünde başarısız olmaktır, çünkü bu, bir ya da birden fazla insanla ilişki kurma ihtiyacının karşılamasında başarısız olunduğu anlamına gelir. Yalnız kişi kendi değerine ilişkin başkalarından beklediği tanınmayı elde edemez, en azından talep ettiği ölçüde alamaz. Bu yüzden yalnızlık sanki dışarıdan dayatılmış gibi görünür. Yalnız kişi başka insanlarla ilişkiye girmeyi arzu eden ama bundan mahrum kalan biridir. Bununla birlikte, toplumdan uzaklaşıp bir köşeye çekilmek ile toplumsal dışlanmaya uğramak arasında fark vardır. (177)

-Yalnızlığın acısı yetersiz tanınmaktan kaynaklanan acıdır. Yalnızlıktan yakınmak, temel insani ihtiyacın tatmin edilmemesinin neden olduğu acıdan yakınmaktır. Fakat bu ihtiyaç kısmen kendi beklentilerinin ürünüdür. Bu yüzden belki de, başkalarının sağladığı toplumsal destekte bir sorun olduğu sonucuna varmak için çok acele etmemek gerekir. Belki de sorun daha ziyade bizim bu ilişkilere dair beklentilerimizden kaynaklanmaktadır. Belki buğu genel olarak sosyal alanda çok fazla sıcaklık bekliyoruz. (181)

-Eğer etrafınızda sizi destekleyen bir aile ve arkadaşlar olduğu halde yalnız hissetmeye devam ediyorsanız, tanınma ihtiyacınızda bir terslik olduğu söylenebilir. Yalnız olmanız mutlaka başkalarının size eksik geldiği ya da yetersiz kaldıkları anlamına gelmez. Onlarla ilişkinizin gelişiminde yetersiz kalan siz olabilirsiniz. Dahası yalnızlığınız, başkalarından bu yalnızlığı gidermelerini beklediğiniz anlamına gelmez. Kimsenin yalnızlık çekmediği bir hayata hakkı yoktur, kimsenin mutlu olma hakkı olmadığı gibi. (183)

-Başkalarının sizi tanımasına o kadar da bağımlı olmayacağınız ama aynı zamanda başkalarını arayıp bulacağınız ve kendinizi onlara açacağınız şekilde kendinize bel bağlamayı öğrenmek suretiyle yalnızlık azaltılabilir. (186)

Redingot Yayınları, 2018 basım, 1.baskı. Çeviren: Murat Erşen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...