-Bir anlamda İslam, yeni bir şey getirmeyip daima var olan tevhidin hakikatini yeniden vurgulamak için gönderilen bir dindir. O, evrensel ve asli bir dindir.
-Allah insanlara irade özgürlüğünü kendi iradesini takip etmeleri ve O’na teslim olmaları için bağışlamıştır.
-Şeriat insanların tutkularını dizginlemek ve iradesinin tutkularının bağlamından azade olan aklın işleyişine tabi olmasını sağlamak için indirilmiştir.
-Şüphecilik ve bireyci isyanın İslam’da yeri yoktur.
-İslam’da sorumluluk verilmeden özgürlük söz konusu değildir ve hakikatte, yükümlülükler olmadan da insan haklarından söz edilemez. Allah’a karşı yükümlülüklerimizi kabul etmedikçe doğuştan gelen haklarımız yoktur. Çünkü bizler kendimizi var edemeyiz.
-İslamiyet yüzyılımızda dünyanın çeşitli bölgelerinde yaygın bulunan cins ayrımcılığı yahut cinslerin mücadelesine karşı olduğu kadar tarihin Marksist anlamında 13/19. Yüzyılın sınıf çatışmalarına da karşıdır.
-Müslüman tabiat kanunlarını, adeta dünyanın kendisine ait bir ontolojik bağımsızlığı varmışçasına kendi başına işleyen bağımsız kanunlar olarak görmez. O, bu kanunları Hikmet-i İlahi’nin yansımaları ve O’nun iradesinin bir sonucu olarak telakki eder.
-Geleneksel kaynaklara göre bu hadiseler her şeyden önce, adı Muhammed el-Mehdi olan bir şahsın zuhuruna bağlıdır. Bu zuhur bir hadiste öngörülmüştür. Şöyle der bu hadiste Hz. Peygamber: “ Zulüm ve haksızlık yeryüzünü kapladığı zaman kabilemden ismi benim ismimle aynı olan birisi zuhur edecektir” Bu yüzden asırlardır gerek Sünni gerek Şii Müslümanlar, haksızlığı def edecek ve barışı dünyaya geri getirecek olan Mehdi’nin günün birinde çıkacağına inanırlar. Bunula birlikte onun idaresi çok kısa sürecek ve onu İsa’nın dönüşü takip edecektir.
-İslam’da insan neyin adil, neyin cömertçe olduğuna kendisi karar vermeyip bu konuda Allah’ın emirlerine göre hareket etmek zorundadır; ancak burada Allah’ın her insanın içine yerleştirdiği vicdanın da büyük rolü vardır.
-Komşu ilişkileri ümmet bilincinin temelidir.
-Ümmet ile aile, gerçek bir İslam toplumunun en canlı toplumsal gerçekliğini oluşturur.
-İslam’ın iktisadi öğretileri ahlakla iç içe olup adalet ilkesine dayanır.
-Siyasi güç İslam’da hiçbir zaman dinden ayrı düşünülmemiş ve Hristiyanlığın tersine İslam Allah’ın hâkimiyetini Sezar’ın hâkimiyetinden kesinlikle ayrılmamıştır.
-İlk kelam düşüncelerinin kaynağı büyük bir hadis bilgini olan Hasan-ı Basri’nin öğretileridir. Hasan-ı Basri hem hadis ilminin ilk köşe taşlarından biridir hem de tasavvufun en büyük babalarındandır. İşte Basri’nin öğrencilerinden biri olan Vasıl bin Ata’nın onun öğretilerinden ayrılarak kurduğu mezhebe Mutezile denilmiştir. Mutezile mezhebinin ayırıcı özelliği onun dinin yorumlanmasında aklın kullanılmasını savunması ve özgür irade ile insanların amellerinden sorumlu olması fikrine yaptığı vurgudur.
-Bugün Batı’da yaygın olan roman gibi bazı edebi türler Müslümanlar tarafından geliştirilmemiştir; bunun sebebi şudur: bu edebiyat türleri hususen 19. Ve 20. Asırdaki halleri itibarıyla aslında çoğunlukla Allah’tan gafil olarak oluşturulan ve İslam’ın izin vermediği öznel ve hayali bir dünya kurgulamışlardır.
-Geleneksel İslam dünyasında sanat hiyerarşisi sanatların ‘güzel’, ‘teknik’ veya ‘minör’ olup olmadığına değil, onların insan ruhu üzerinde bıraktıkları tesire dayanmıştır.
-İslami bakış açısına göre 13/19.asırda yaşayan Müslüman düşünürlerin çoğu sahip oldukları düşünce içeriği dolayısıyla “Ortaçağ düşünürü” olarak kabul edilir; hâlbuki bunlar Batılı tarihçilerin modern dönem dedikleri çağda yaşamışlardır.
-Avrupa hümanizmi Fransa veya Almanya’da değil, İtalya’da hususen İslami etkilerin hala canlı olduğu İtalya’nın güney kesimlerinde ve Sicilya’da başlamıştır. Son zamanlarda yapılan ilmi çalışmalar göstermiştir ki bu hümanizm kitaplara, ilmi çalışmaya, hitabete, güzel konuşmaya ve daha birçok unsura önem verdiği için bu yönüyle İslam’ın adabına benzemektedir. Fakat bu yakın ilişki Müslüman okuyucunun zihnindeki hümanizmin anlamını değiştirmemelidir. Çünkü İslam adabı daima iman dairesinde kalmış ve insanı Allah’ın kulu ve halifesi olarak görmüştür; buna karşılık Rönesans’ın ce modern düşüncenin hümanizmi ise mahiyet itibarıyla genel olarak seküler olup insanın Allah’tan kopup yeryüzünde Allah’ın emir ve kanunlarından ve vahiyden bağımsız olarak ‘özgür’ bir biçimde yaşamasını temsil eder.
-Ortaçağ düşüncesini iyi bilen Fransız bir Katolik filozof olan Descartes matematik eğitimi de görmüştür. Ancak o, daha sonra Ortaçağ felsefesinin klasik formülasyonlarından tedricen uzaklaşarak onu meşhur “Düşünüyorum o halde varım (Cogito ergo sum)” sözüne götüren Kartezyen şüphe yöntemi temelinde yeni bir kesinlik zemini aramıştır. Bu ünlü söz bir bakıma modern felsefenin temelini teşkil eder; şöyle ki o hakikatin nihai kıstası ve hatta varoluşun temeli olarak vahiyden bağımsız düşündüğü kişinin düşünme aktını ve beşer aklını görmektedir.
-Locke, Britanya felsefe tarihinde ampiriszme en güçlü temell sağlayan filozoftur; bunu da insanın çeşitli cevherlerin gerçek nesnel varlığını bilmek imkânına sahip olmadığı anlayışına dayanan bir epistemoloji formüle ederek yapmıştır. Locke’ın düşüncenin en etkili yönü onun toplumsal anlaşma fikridir. İnsanlar bu duruma bir toplum oluşturmak maksadıyla doğal hallerinden gelmişlerdir. Hobbes’da olduğu gibi bu anlaşma yöneten ile yönetilenler arasında değil, eşit derecede özgür olan bireyler arasında gerçekleşmiştir. Bu yüzden yönetici, bir müstebit olamaz; zira olduğu zaman halk onu alaşağı etme hakkına sahiptir. Locke’ın bu fikri demokratik ideallerinin tesis edilmesinde büyük tesir sahibi olmuştur.
-Zamanın kültürü ve uygulamadaki haliyle Hristiyanlığı şiddetle eleştirmiş olan Nietzsche etrafında manevi fakirlik görünce “Tanrı’nın öldüğü”nü söylemiştir. Nietzsche çözümün ahlakın ve olağan iyi-kötü ölçülerinin ötesinde olan Süpermen adını verdiği insanların gelişinde yattığını düşünmüştür.
-İslami bilimde aşağı varlık düzeyleri ile yukarı varlık düzeyleri arasında daima bir ilişki vardır; ona göre fiziksel dünya Allah’ın hikmetini yansıtan bir evrenin hiyerarşik gerçekliğinin en alt düzeyidir. Buna karşılık modern bilime göre ise fiziksel dünya herhangi bir yüksek varlık düzeyine başvurulmadan nihai anlamda incelenip bilinebilen bağımsız bir gerçekliktir.
-“Evrim” fikri Allah’ın bir yaratıcı ve koruyucu olarak canlı formlar içindeki daimi varlığının bilincinin kaybedilmesine yardımcı olmuştur. Evrim kuramı aynı zamanda bilimi dinden ayırmada ve insanın mucizenin dini anlamının farkında bile olmadan mucizelerin araştırdığı bir dünya yaratmada büyük etkisi olmuştur.
-Eğer evrimcilik reddedilecek olsa modern dünyanın dayandığı yapı tümüyle çökecek ve insanlar yeryüzünde ve deryalarda gördüğümüz canlıların çok türlü yaratılmasındaki Yaratıcının yüce himmetini kabul etmek zorunda kalacaklardır. Bu bilinç modern insanın diğer medeniyetler ve canlılar karşısında kendi geçmişine karşı olan tutumunu da değiştirecektir. Bu nedenle evrim kuramı Batı2da bir kuram olarak değil, bilimsel bir gerçek olarak okutulmakta ve karşı çıkanlarda dinsel gerici olarak damgalanmaktadır.
-Harlem gibi bir zenci gettosu olan hiçbir İslam ülkesi yoktur.
-Diğer geleneksel medeniyetlerde olduğu gibi İslam’da da iktisat hiçbir zaman ayrı bir disiplin veya faaliyet alanı olarak görülmemiştir. Bu nedenle Arapça ’da ekonomi sözcüğünün karşılığı yoktur. İktisat terimi klasik Arapça ‘da modern bir terim olan ekonomiden çok farklı bir anlama sahiptir. Onun ekonomi karşılığı olarak kullanılışı daha yenidir; asıl anlamı Gazalinin ünlü ‘el-İktisad fi’l-İtikad’ adlı eserinden anlaşıldığı üzere öncelikle vasat ve itidali korumak demektir.
-Genel olarak Sosyalizm, Kapitalizmden de hızlı bir şekilde sekülerleşmiş ve Marksizm biçimiyle şiddetli bir din karşıtlığına dönüşmüştür. Örneğin; St.Thomas’da görüldüğü gibi geleneksel Hristiyan ekonomi kuramları İslam’ın ekonomi kuramlarından çok uzaktır; fakat her ikisi onları hem teorik hem de pratik olarak reddeden modern ekonomi teorilerinden tamamen farklıdır.
-Pop sanatı, hususen pop müzik kahramanları ile spor şampiyonları beden ve hislere dayanan bir toplumun yeni kültürel kahramanlarıdır.
İZ Yayıncılık, 2003 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder