-Bir Avrupalıya sevginin tanrısından söz edecek olsan, yüzünü buruşturur ve güler. Senin düşüncenin yalınlığıyla alay eder. Ama pırıl pırıl bir yuvarlak metal ya da koca bir ağır kâğıt uzatacak olsan, o an gözleri parıldar ve dudaklarının ortasından salyalar akar. Onun sevgisi paradır, tanrısı paradır. Onlar, yani beyazların tümü uykularında bile bunu düşünürler. (36)
-Çünkü beyazların dünyasında insanların ağırlığı yalnızca parasıyla, o parayı her gün ne kadar artırabildiğiyle ve hiçbir depremin zarar veremeyeceği kalın demir kutunun içinde ne kadar biriktirebildiğiyle ölçülür. Yiğitliği, soyluluğu ya da zekasının parlaklığıyla değil. (39)
-Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın Büyük Ruh ’un “şeyleri” açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur. Çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür. (46-47)
-Palmiye olgunlaşınca yapraklarını ve meyvelerini döker. Papalagi ise, yapraklarını ve meyvelerini dökmek istemeyen bir palmiye gibi yaşar. “Bunlar benim, siz yiyemezsiniz” Peki o zaman palmiye yani meyveleri nasıl taşıyacak? Palmiyenin bilgeliği Papalagininkinden kat kat yüksektir. (62)
-Yani bütün mucizelerin gizli de olsa kusursuz olmayan bir yanı vardır. Koruyucuya ve çalıştırıcıya gereksinim duymayan tek bir makine bile yoktur. Hepsinin içinde bir bela saklıdır. Çalışırken, her şeyin içine var olan ellerimizle yarattığımız sevgiyi indirir midesine. (70)
-Asıl kötü olan, şunun bunun hakkında ulu şeflerimiz hakkında, başka ülkelerin şefleri hakkında, olup biten ve insanın yaptığı her şey hakkında nasıl düşünmemiz gerektiğini söylemesidir. Gazete bütün insanları tek bir kafa haline getirmeye çalışır. Benim kafama, benim düşünceme karşı savaşır. Tüm insanların kafasını ve düşüncesini ele geçirmeye çalışır. Bu becerir de. Sabah kâğıdı okursan, öğlene diğer papalagilerin kafalarında ne taşıdıklarını ne düşündüklerini bilirsin. (85)
-Papalaginin bize getirdiği İncil, onun için takas edilecek bir maldan başka bir şey değildir. Meyvelerimizi, ülkemizin en büyük en güzel parçasını elimizden almak için kullandığı bir mal. (100)
Ayrıntı Yayınları, 2017 basım, 23.baskı. Almancadan çeviren: Levent Tayla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder