-Allah'ın sadece kulu ve Rasulü Hazreti İsa, İdris peygamber misali göğe kaldırılmış ve haklarında asla “İsevi” tabirinin kullanılmaması gereken Hristiyanlara, onun, kendisini insanlığa feda ve kurban ettiği şeklinde bir misal bırakılmıştır. İnsanlığı kurtarmaya gelen bir resülün, hastayı tedaviye koşan bir doktor gibi, nefsini feda ve kurban etmeye ihtiyacı yoktur. Böyle bir zor, Allah tarafından teyitli bir Resule, başka bir çare bulamadığı ve kurtarıcılık kudretine gücü yetmediği gibi bir zaaf ve eksiklik isnadı olur ve çıksa çıksa Resulü ve resullük şanını inkara çıkar. (30)
-Bedr, İslam aksiyonunun ilk vücuda geliş hareketi olarak o kadar kıymetlidir ki, insanlığın Allah uğrunda Adem peygamberden başlayarak İsa peygamberin gökten inişine kadar yaptığı ve yapacağı bütün mukaddesat savaş ve şahlanmaları inbikten geçirilip de özü ve ruhu alınsa, herhangi bir Bedr gazisinin çarığına denk tutulamaz. Bu nükteyi anlayamayan ve Çanakkale şehitlerini Bedr kadrosiyle bir tutan, İslam şairi farz ettikleri zata acımak lazımdır. (42)
-İslam iman ve aksiyonunun mutlak inkılap çerçevesinde ihtilal hareketi, Bedr’de küfrü toslayış, Uhut’da da küfür tarafından toslanış; ilkinde son neticeye gebe bir temel davranış ve ikincisinde başa riayetsizlikten doğan belayı muazzam bir şecaat ve fedakarlıkla atlatış şeklinde tecelli eder. (58)
-Her şey O’nun için geldi, O’nunla geldi ve O’nun gayesine erecek. (63)
-Nazım Hikmet’in “dünyada ilk komünist” saydığı ve adına destan düzenlediği, sarıklı küfür ihtilalcisi. Orta çağ ihtilal hamleleri içinde şüphesiz ki, Şeyh Bedreddin davranışı, İslam ölçüsüyle batılın batılı bir fikre ce kendine bir dünya görüşü ve cemiyet nizamına dayalı olarak dikkate en fazla çarpmak mevkiinde olanıdır. Moskoflar ve komünizma edebiyatı gözünde ilk sayılan Rönesans kadrosu içinde ‘Güneş memleketi’ muharriri Kampenella’dan da iki asır kadar önce. (85)
-1960 gece baskın hareketi, Yeniçeriliğin Amerikan kopyası bir üniforma içinde hortlamasından başka bir şey değildir ve gerçek ihtilal nispeti, yaban eşeğinin at soyuna benzediği kadardır. (90)
-Âdem peygamberden son insana kadar şamil bir kanun olarak bilmek lazımdır ki, barutuna ekmek karışan ihtilal mutlaka patlar. (147)
-Lafta ve edebiyatta işçi ihtilalinin güdücüleri, Fransız büyük ihtilalini (Burjuva-şehirli) hareketi diye vasıflandırırlar. Bu teşhis onların, her şeyi basit ve keleş dört köşeler içinde hapsetme yobazlıklarından gelir. Fransız İhtilali, daha ziyade şehirli çerçevesinde tecellisini bulmuş, köylüsü, emekçisi ve her sınıfı dahil, bir halk davranışıdır; tek başına hiçbir zümreye mal edilemez, bu bakımdan tarihte ilktir, her adımında ayrı bir yön alır ve ayrı bir gelişme kaydeder ve adeta (emprovize-irticali) tuluat ve beklenmedik zuhurat kabilindedir. Kıymetini de bu tuluat ve zuhurat içinde yetiştirdiği büyük fikir ve aksiyon adamlarından devşirir, yepyeni bir aksiyon ahlak ve fikriyatı getirir ve gözle takip edilemeyecek kadar zengin hareket tabloları çizer. Bu bakımdan onun üzerinde ne kadar durulsa azdır ve o, bir inkılaptan geldiği hayaline artık güveni kalmamış olan yeni Türk gençliğine en keskin ders ve ibret misalidir. (178)
-Büyük Fransız İhtilali, ilk iki yılı içinde, devirme yoluna girdiği kötülüklerin antitezi olarak genişliğine muazzam bir hadisedir; fakat tezi ve derinliğine vücut buluş hikmeti bakımından müthiş bir ‘hiç’tir. Nitekim getirdiği kolaylar ve devşirdiği insanlar bakımından da küçük fertlere ve kısır cemiyetlere çok büyük görünmüş ve kendisini “büyük” diye yaftalamıştır. O, açlıkla karışık işporta malı kırıntı düşüncelerin eseridir ve büyük bir tefekkür ve dünya görüşü verimi olmaktan uzaktır. (231)
-Dine karşı dinsizlikten gelen hareket, o din ne olursa olsun, mücerret din anlayışını zedeler ve dine karşı savaş ancak dinler arası olabilir. (235)
-Herkes Napolyon’u büyük bir asker ve taşkın bir muhteris olarak tanır. Halbuki o, dünyayı dar gören ihtirası bir tarafa, her şeyden önce bir hamle, hareket, davranış yani aksiyon sanatkarıdır ve bu sanat içinde şüphesiz ki, askerlik değeri de dahil. (281)
-Bizse Napolyon’a böyle bir fikri deha atfetmeksizin onu sadece ruh aleminden iptidai bir madde halinde bütün hamle ve dava sahiplerine örnek bir aksiyoncu kabul ediyor ve Türk gençliğine, ilerideki vazifeleri bakımından ders alınacak bir misal diye takdim ediyoruz. Napolyonu bilmeden ve bir dünya görüşüne bağlayamadan yaptığını aynı yapıcılık kudretiyle, bilerek ve en büyük dünya görüşü yolunda planlayarak yapacak kahramanlara yataklık edici bir gençlik. (299)
-Sırası gelmişken kaydedelim ki, nerede “halklar” diye bir tabir görürseniz, onun komünist (Vokabüler-Lügatçe)sinden alınma bir kelime ve kullananın bu kafada bir adam olduğunu bilin. “Halk” tek bir topluluk ismi olduğuna göre, ancak, onu sınıflara bölen ve her sınıfa ayrı ayrı “halk” gözüyle bakan komünistlerce bu şekilde topluma sokulabilir. Yoksa dürüst bir ifadeyle halk, her çeşit, her kısım ve her renkten insanları bir arada tutan bir bütündür ve ayrı isimle bölünemez. Ancak, komünist ağzıdır ki, koca bir mefhum vakıasını işte böyle tahrif eder. (331)
-Yunanlı saltanat ve hilafeti kurtarmaya mı gelmiştir ki, ona milli kıyam ve neticesi olan “devrim”ler bir ihtilal eseri kabul edilebilsin? (359)
-Yani “niçin” yerine “nasıl”, mücerret davayı kurban etmeye kadar varmıştır. (381)
Büyükdoğu Yayınları, 2012 basım, 12.baskı (İlk baskı 1976)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder