-Keynes, faiz haddi sıfıra yaklaşırken refah düzeyinin yükseleceğini söylerken yani faiz hadleri ile refah düzeyi arasında ters orantılı bir bağıntı kurarken, temelde gene kapitalist ekonomi düzleminde bir teori geliştirmiş oluyordu. Çünkü bu teorinin dayandığı muhakeme tarzını biraz daha ilerletirsek, faizin 0 olduğu noktada, iktisadi refah düzeyinin sonsuz olacağı sonucuna ulaşırız. Bununla birlikte Keynes’in ele aldığı sistem faizin var sayıldığı bir düzlemde işlemektedir. Bu bakımdan elde ettiği sonuçlar onun var sayıldığı şartların dışında mütalaa edilemez, faiz oranını sıfır saysak bile. Çünkü oran 0 düzeyinde tutulsa bile burada 0 cebirsel bir değere tekabül ettiğinden, faizin varlığı ve işlerliği kabul edilmektedir. Keynes’in teorisi bize sadece özlenen ekonomik sistemin nasıl bir sistem olduğu hakkında bir ipucu verebilir.
-Pazara çıkarken nefsani çıkarları dışında bir değere itibar etmeyen açıkgöz iktisadi insanla, laboratuvarına girerken tanrıyı kapıda bırakan mekanik insan, aslında bugünkü Batı uygarlığının doğurduğu insan tipinin iki aynı görüntüsünden başka bir şey ve onun dışında bir şey değildir.
-Müslümanların tarihinde olup bitenlerden dini sorumlu tutmak ve vebali ona yüklemek “modern zamanların” tavırlarındandır.
-Bugün, Müslümanların yaşadığı yerlerde Müslümanlar kendilerine yaraşan bir hayat tarzını sürdürecek olsalar, bu durum kendiliğinden Batı sanayisini olumsuz yönde etkileyebilecektir.
-Müslümanların şimdi içimde yaşadığı zaman dilimi içinde, gerek nefsini Müslümanca isterlere göre değiştirme çabası içinde bulunması, gerekse içinde yaşadığı dünyanın şartlarını Müslümanca bir istikamette değiştirmeye talip olduğunu belli etmesi İslam dışı dünyanın Müslümanlardan rahatsız olmasının başlıca sebebidir.
İZ Yayıncılık, 2015 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder