-“Tasavvufa girmenin bir maksadı da salih amelleri rahat ve kolay bir şekilde yapabilme ve nefs-i emmareden kaynaklanan tembellik, inat ve zıtlaşmayı yok etmektir” (26.dipnot / İmam Rabbani, Mektubat, II, 174, no:266) (26)
-İmam Rabbani (ra) 28 Safer 1034/ 10 Aralık 1624 tarihinde 63 yaşında fani hayata veda etti. (49) Doğum yeri olan Hindistan’ın Sirhind kasabasına defnedildi. (50)
-Abdullah bin Deylemi sünnete tam bir itaat ve teslimiyetle bağlılığın ehemmiyetini şöyle ifade etmiştir: “…Dinin (zayıflayıp gücünün) kaybolmasının başlangıcı, sünnetin terk edilmesiyle olacaktır. Halatın liflif çözülüp nihayetinde kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle ortadan kalkar” (Darımi, Mukaddime, 16) (59)
-Gerçek bir imanda, dil ile ikrara ilaveten kalp ile tasdik neticesinde meydana gelir; akılla tasdik neticesinde değil. Sırf aklın alabildiklerini kabul etmek, ‘iman etmek’ değil, ‘ikna olmaktır’. Bununsa Hakk’a teslimiyet tarafı bulunmadığı için, ind-i ilahide bir kıymeti yoktur. (68)
-Fudayl bin Iyaz Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Şayet bir amel ihlasla yapıldığında doğru olmazsa kabul edilmez. Doğru olur ancak ihlaslı olmazsa, yine kabul edilmez. Ta ki hem ihlaslı hem de doğru olana kadar. İhlas, onun Allah için yapılması, doğru olması da sünnet üzere olmasıdır”(76)
-Bir mü’min yaptırdığı bir cami, Kur’an kursu gibi hayrata kendi ismini vermekten sakınmalıdır. Fakat kendisi vefat ettikten sonra sevdikleri tarafından adının verilmesinde bir mahzur yoktur. Bilakis rahmetle yâd edilmesine vesile olur. Fakat kişinin sağlığında kendi adını vermesi ihlası zedeleyeceği için, doğru bir davranış olmaz. (126)
Erkam Yayınları, 2015 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder