-1922'de Thomas Edison, "videoların eğitim sistemimizi alt üst etmeye doğru gitmekte ve... birkaç yıl içerisinde tamamen olmasa da büyük oranda ders kitaplarının terini bunlar(ın) alaca(ğı)" öngörüsünde bulunmuştu. Bundan 23 yıl sonra 1945'te Cleveland devlet okulları rasyo istasyonunun yöneticisi William Leverson "taşınabilir bir radyonun sınıflarda kara tahta kadar yaygın olacağı zamanlar gelebilir" diye iddiada bulunmuştu. Bundan 40 yıl sonra ünlü psikolog B.F. Skinner, kendi "öğretim makinalarının" ilk zamanlarına yad ederek 1950'leri sonu ve 1990'ların başında, "sonunda diyordum ki, öğretim makinelerinin ve programlarla öğretimin yardımıyla öğrenciler, aynı zaman miktarında ve aynı çabayı göstererek normal bir sınıfta öğrendiklerinin iki katını öğrenebilirler" diye yazmıştı. (T.Oppen Heimar, "The Computer Delusian", The Atlantic Monthly, Temmuz 1997) (37-38)
-Öğrenciler, hocalarını taklit etmeye meylettiklerinden, öğrencilerin, bedendeb arınmış salt bir zihne dönüşmeleri ya da öğrenmeye giderek daha fazla duygusal olarak katılmaları hususunda öğretmenler hayati bir rol oynar. Eğer hoca yaşıtık ve bilgisayar gibi biriyse öğrenci de öyle olacaktır. Buna mukabil eğer hoca hakikatin peşinde gittiği yolla herşeyiyle katıldığını gösterir, cüretkar hipotezleri ve yorumları göz önünde bulundurur, öğrencilerin tekliflerine ve itirazlarına açık olur ve kendi eylemleri ile çıkarımlarına neden olan seçimleri duygusal olarak üstlenirse, öğrenciler kendi başarıları ve başarısızlıklarını daha fazla mesele etmeye başlayacak ve böylece kendilerini bu sonuçlara götüren seçimleri yeniden gözden geçireceklerdir. (45-46)
-Asistanların en çok istifade ettiği ve taklit ettiği şey evvela hocanın tarzıdır, genellikle bunu yaptıklarını fark etmeseler bile. Wittgenstein gibi ilham verici bir hoca, arkasında sadece sorgulama tarzını taklit eden değil, ayrıca onun şaşırma ve üzülme mimiklerini bile taklit eden öğrenci nesilleri bırakmıştır. (51)
-Özetlersek, bir usta, daha önce öğrendiği perspektifin yetersiz kaldığı durumlarda yeni bir perspektif mi yaratacak yoksa sezgisel eylemleri kifayetsiz kaldığında belli bir sezgisel perspektifin öncülüğünde yeni bir eylem mi geliştirecek, bunu öğrenir. Bir üstat ise sadece bunu geliştirmekle iktifa etmez ayrıca bunun yanında, usta performansı için yeterli görünen zaten hakim olduğu alanlarda yeni sezgisel perspektiflere ve alışılmış tavırları aşacak bir performansa götürecek destekleyici eylemlere açık olmalıdır. Öyleyse ustadan çok daha yüksek seviyede bir hüner geliştirse de üstadın beyni farklı işleme ilkeleri ile çalışmaz. Seçmiş olduğu meslek dalına kendini adamasından kaynaklanan istisnai motivasyondan, kendi başarısının üzerinden durmasından ve bundan haz alma becerisinden, öğrenme sürecinde bir gerilim riski taşısa da azimle devam etme şevkinden ötürü üstadın beyni bir ustanın beynine nazaran çok daha fazla mümkün perspektif ve yardımcı davranış sergiler. Talim sayesinde bu perspektifler uygun zamanda ise koşulun ve üstadın performansı sıradan bir ustanın erişemeyeceği bir kemal seviyesine yükselir. (55-56)
-Descartes, "Meditasyonları"nı yazmak için tüm tutkulardan ve eyleme arzusundan azade olacağı sıcak bir odada inzivaya çekildiğini söyler. Tabii ki, soyutlanmış, teorik perspektiften insan olmanın ne demek olduğuna dair tuhaf bir fikir bulabilme riskini taşır ve hakikaten de Descartes, bedeninin onun için asli olmadığı sonucunu çıkarmıştır. / 2.dipnot (62)
-"İyi bir üniversitede" öğreticiler ve öğrencilerin olduğu ama "müthiş bir üniversitede" sadece öğrenenlerin olduğu söylenir. Öyleyse, pasif uzaktan eğitim, öğrenim ve öğretme sürecindeki riskleri bertaraf ederek öğretmenleri ve öğrencileri en önemli olan şeyden, yani nasıl öğreneceğini öğrenmekten mahrum bırakır. (70)
-Genel olarak tele-mevcudiyet ve tele-öğretimde yitirilen şey, bana dünya üzerinde daha iyi bir kavrayış sağlayan bedenimin hareketini kontrol edebilme imkanıdır. (71)
-Çağımızın yazısı Kierkegaard'ın ne kadar özgün olduğunu gösterir. Tecqueville ve Mill, kitlelerin, kitlelerin elit felsefi öncülüğüne muhtaç olduğunu iddia ederken ve Habermas da gündelik basın yoluyla kamusal alanın 1850'ler civarında demokratikleşmesi ile gerçekleşen şeyi talihsiz bir konformizme düşüş olarak görüp, kamusal alanın burada kurtarılması gerektiğinde fikir birliği ederken, Kierkegaard kamusal alan içinde basın tarafından nihilizmin üretildiği yeni ve tehlikeli bir kültürel fenomen olarak görür. Basın, en başından beri Aydınlanmanın tarafsız, kopuk düşünümünden gelen külliyen yanlış bazı şeyleri beraberinde getirir. Yani Habermas kamusal alanın ahlaki ve siyasi değerlerini yeniden kazanmanın derdindetken Kierkegaard kamusal olanı kurtarmanın bir yolu olmadığı konusunda bizi uyarır, zira somut ve birbirlerine bağlı grupların askine, kamusal alan daha baştan düzleitirme kaynağıdır. (86)
-Bizimkisi gibi bir düşünümsel çağın tüm ürettiği giderek sayı fazlaca bilgidir. Kierkegaard'ın belirttiği gibi,"Genel anlamda tutkusuz ama düşünümsel bir çağ olduğu söylenebilir. Tutkulu olan çağ ile kıyaslandığında genişlikte kazandığını derinlikte yitirir denebilir." (17.dipnot/Kierkegaard, "The Present Age", s.68) Şöyle devam eder: "Hangi yolun tutulması gerektiğini ve hangi yolların tutulabilecğeini hepimiz biliyoruz. Ancak kimse bunları takip etmek istemeyecektir." (a.g.e, sf.77) Hiç kimse kamunun görüşlerinin arkasında durmaz, bu nedenle de kimse bunlar üzerine eylemek istemez. Kierkegaard günlüğüne, "İşte burada...gayr-i şahsiliğin temeli olan en dehşet verici iki musibet var: Basın ve anonimlik" (19.dipnot/Kierkegaard, "Journals and Papers", c.2, no.480) öyleyse Kierkegaard'ın basın için önereceği slogan şudur: "Burada insanı olabilecek en kısa zamanda, en geniş ölçekte, en ucuz bedelle ahlaksızlaştırılır." (a.g.e, no.489) (88)
-Özetlersek; seküler dünyamızda ulaşabileceğimiz belki de en anlamlı tecrübe olan bir mihraki hadise dört yetenek gerektirir. Heidegger ve Merleau Ponty'nin fark ettiği üzere bu dört kapasite hala kabul gören kartezyen model içerisinde anlaşılamaz:
1)Bedenler arasılık, yani doğrudan bedensel ifadeler ve ruh hallerinin doğrudan algılanması
2)Algılanan ruh hallerinin ortaklaşa paylaşılması
3)Bir mihraki hadiseye iştirak eden kişilerin ortaklaşa paylaşılan uyum halinin herkes tarafından hissedildiği ve
4)Bu müşterek hissinin kendi kontrolleri dışında bir güçten devralmış olma durumuna katkıda bulunması
Hislerin aktarımında mevcut kartezyen model ile kendimizi sınırladığımız müddetçe ruh hallerinin sirayet edişini programlamak imkansız hale gelecek ve bundan dolayı mihraki hadiselerin gerçekleşmesi hali hazırdaki sanal dünyada mümkün olmayacaktır. (131)
Küre Yayınları, 2016 basım, 1.baskı. Tercüme: V.Metin Demir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder