26 Haziran 2025

İSLAMIN MİSTİK BOYUTLARI – ANNEMARİE SCHİMMEL

-Birisi Ebu Hafs’a sormuş: “Sufi kimdir?” O da “Sufi kimdir diye sormayandır” cevabını vermiş.

-Tasavvuf tarihinden Avrupa edebiyatına tanıtılan ilk kişi 8.yüzyılın kadın velisi Rabiatü’l-Adeviye’ydi. Menkıbesini Avrupa’ya, 13.yüzyıl sonlarında IX.Louis’in naibi Joinville aktarmıştır. Avrupa’nın tasavvufi düşünceyle ilk karşılaşması, ortaçağlara uzanır: Katalonyalı gizemci (mistik) ve bilgin Roman Lull’ın(ö.1316) yapıtlarında sufi edebiyatının dikkat çekici etkisi görülür. 1638’de Rostock Üniversitesinden bilgin Fabricius, Mısırlı büyük mutasavvıf İbnü’l-Fariz’in(ö.1235) bir şiirini ilk kez çevirip yayınlamıştır.

-Louis Massignon, peygamberin ashabından sayılan Ebu Zer el-Gıfari’den “sosyalist sözcüğü henüz yokken sosyalistti” diye bahseder.

-Bayezid Bistami adı şiirlerde Hallac-ı Mansur’dan sonra en çok geçen mutasavvıftır.

-Evliya menkıbelerinin yazarları, Seriü’s-Sakati’nin (sakati: seyyar satıcı) batıni yazarların temel konusu olan çeşitli tasavvufi halleri inceleyen ilk kişi olduğunu söylerler. Meclisinde tasavvufi aşk konuları üzerinde konuşurdu, görünüşe bakılırsa “insanla Allah arasındaki karşılıklı gerçek aşk”ın tanımını yapan ilk kişidir.

-Muhasibi adı, ruhun ve kalbin en gizli eylemlerini bile sürekli incelemek, anlamındaki muhasebe’den gelir. Muhasibi; insanın aşağı yaradılışına karşı amansız bir savaşı, yalnızca zahidin ‘tene (heva ü heves) karşı zahiri mücadelesini değil, aynı zamanda aralıksız manevi eğitimi ve her düşünceyi psikolojik açıdan ayrıntılı bir şekilde çözümlemeyi de öneriyordu. Böyle bir eğitim aşırı titizlik gerektiriyordu kuşkusuz. Parmağının ucunda yiyeceği şey helal değilse onu uyaran bir damar olduğunu söylerdi.

-Sehl et-Tüsteri’nin (ö.896) velilik sorununu ele aldığı, Tirmizi’nin Hatemü’l-Evliya (Evliyanın Mührü) adlı kitabını yazdığı dönemde Ebu Said Harraz da velilik üzerine bir risale yazmaktaydı. Bu rastlantılar 9.yüzyılın son birkaç on yılı içinde, tasavvufi düşünceyi bir düzene sokma gereksiniminin ortaya çıktığını, kutsiyet ve velilik meselesinin, dönemin başlıca sorunlarından biri durumuna geldiğini gösterir.

-Sehl’in öğretisini müridi İbn Salim(ö.909) sürdürdü; bu akım Salimiye olarak bilinir. Tasavvuf üzerine yazılan ilk usul kitabının yazarı Ebu Talip el-Mekki bu topluluktandır.

-858’de İran’da doğan Hallac-ı Mansur, pamuk tarımı yapılan ve baba mesleği hallaçlığı sürdüreceği Vasit ile Tüster şehirlerinde büyüdü. Gençliğinde, bağlandığı Sehl et-Tüsteri’yle birlikte Basra’ya gitti. Daha sonra Bağdat’ta Amr el-Mekki ve Cüneyd’in müritlerinden biri oldu. Başka bir mistiğin kızıyla evlenince Amr’dan ayrıldı. Ömrü boyunca başka kadınla evlenmedi. Hallac’ın sonraki hayatı hakkındaki bilgilerin çoğu, oğlu Hammad’ın onayıyla verilmiştir. Çok geçmeden kayın pederi Hallac’ı “kurnaz bir büyücü ve sefil bir kafir” olarak görmeye başladı. Mansur ilk haccı dolayısıyla Mekke’de 1 yıl kaldı ve korkunç bir zühd hayatı sürdü. Menkıbe odur ki, Bağdat’a döndüğünde Cüneyd eski müridi için “sonu kötü olacak” demiştir.

Kabalcı Yayınları, 2012 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...