-Yunan mitolojisi, din gibi tabiatüstü bir karakter taşımaz, tabiatın sembolik ve değer hükümlerine bağlanmış sürrealist yorumundan başka birşey değildir.
-Bir koordinatlar sisteminde Yunan tanrıları (+) olarak kabul edilirse Hint ve Çin tanrıları (-) tanrılardır. Bu simetrik sisteminin tam orta noktası yani (0) noktası, tanrısız din olan, saadetin Nirvana'ya yani sıfıra ulaşmakt olduğunu iddia eden Budizmdir.
-Yunan politeizmi, insanın tabiata bir med ve cezri, Doğu politeizmi ise sadece cezridir.
-İnkar edenler, Allah'ın varlığını olmazsa, diyelim nasıl var olduğumuzu açıklasınlar ama niçin var olduğumuzu açıklayabilirler mi?
-Allah'ı ispat etmek mecburiyeti, müminlere yüklenmişti. İyi niyetle bu müminler, farkında olmadan materyalist bir diyalektikle, habire onları inandıracak delil arıyorlardı. İnanmak bir görüştür, inkar bir görüş değil bir kritik (tenkit)tir. Bize ortaya koymak va'z etmek düşer. Onlara da delil sıralamak.
-İnsan namazda Allah'ın karşısına tabiata üstünlüğünün şuuru ve sevinci, iç aydınlığı içinde hürlüğünden memnun olarak çıkar.
-Yenmesinde tereddüt olunan ve yenmemesinde bir milleti öbürlerinden ayıracak sırlar bulunan, bir milletin ruh yapısına uygun bir vücut yapısı sağlayan şeylerde yasaklar söz konusudur. Kan, ölü eti, domuz eti gibi.
-Kelime-i şahadete daha yakından bakınca ilkin tez (Allah inancı) sonra antitezin reddi (puta tapıcılığın, politeizmin ve yahudiliğin Allah'ı tek ırka haşreden görüşlerin reddi) ve yine antitezin reddi (Peygamberlerin Allah'ın kulu olduğunun ilanı ile tanrılaştırılmalarının, yani şirkin dolayısıyla Hristiyanlığın reddi)
-Yerin altında yer kalmayınca ölüler dirilecektir.
-Arı ile bal arasındaki ilgi, vahiy ile peygamber arasındaki ilgiyi açıklar. Bal arıdan ötürü yok, arı bal için vardır. Ve peygamberlerle herhangi bir insan arasındaki fark, bal taşıyan arı ile balsız arı arasındaki farktır.
-Kader oluşur ve yaradılışın mutlakla yorumlanmasıdır.
-Sartre her insanı üstün insan olarak alıyor. Yeni entelektüeller doktrini oluyor doktrini. Öbür insanı ihmal ediyor. Camus ise abesin içinde mantık arıyor.
-Komünistler hiçbir hakikatin mutlak olmadığını iddia ettikleri halde, kendi hakikatlerinin niçin mutlak olduğunu açıklayamazlar.
-Bir Batılı, başkasının eline geçirdiğini prensip olarak kendine kaydırmanın, aktarmanın yollarını arar; bir komünistse yine prensip olarak başkasının eline geçende bir haksızlık, bir hırsızlık, bir fazlalık bulmaya çalışır. Bir Müslüman ise prensip olarak ve sistematik bir şekilde, başkasının eline ne geçtiğine değil, ne geçmediğine bakar.
-Hiçbir batıl din, her gün ama her gün, ortalık ışımaya başlarken, kurt kuş uykuda iken insanı ayağa kaldırmaya cesaret edemez. Nitekim edememiştir. Sabah ezanı kainatı mümin olarak teslim alır ve gün ışığına çıkarır.
Diriliş Yayınları, 24.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder