-Toplumsal yaşamın diğer her öğesi gibi bir karşılaşmada yerine getirilen yükümlülüklerden ve gerçekleşen beklentilerden doğan ve toplumsal yaşamın yapısında bulunan müesses nizamı sergiler. (20)
-Toplumsal örgütlenmelerin diğer ögelerinden ayırt edilmiş karşılaşmaların birinci özelliği onların düzeninin aslen iştirak ve terk etmeyle ve buradan hareketle de durumun tanımı olarak kabul edilmesi gereken unsurlarla ilgili olması gibi görünüyor. (Elbette karşılaşmanın, durumun hangi tanımını sürdürmekle mükellef olacağı, genellikle karşılaşmanın meydana geldiği toplumsal durum ve faaliyet sahası tarafından belirlenir) (20)
-33.dipnot /...Kamusal alandaki davranış kuralları ve bunların dönüşümü toplumun önemli bir unsuru olmasına karşın, bize o toplumun toplumsal yapısının bir betimlemesini kesinlikle sunmaz. Bir toplumdaki temel haklar ve iktidarın dağılımıyla sohbet teveccühlerinin dağıtılması arasında büyük bir fark vardır. (36)
-Doğru şeyi yapma arzusu ve yapılması gerekenin takdir edilmesi, katılımcıların bunu yapma kapasitelerinin açık ara önünde gider. Bireyler, her zaman etkin olamayabilecek teknikler aracılığıyla meselelerini yatıştırmaya gayret edenler; durum içerisinde etkin olmuş bir ifade ya da eylemi ancak sükûnet halindeki bir anımsama anında ve olayın ardından tesadüfen keşfederler. Üstelik bütünleştirmeye yönelik olarak amacına ulaşamamış bir çaba, işin yerine getirilmesinden öncekine nazaran daha berbat bir hal getirebilir meseleleri. Bu gibi bir başarısızlık ya durumun tanımının katılımcılar için kabul edilemez şekilde değiştirilmiş olduğu ya da katılımcıların artık kendi ilgilerini alenen çeken şeyi aldırmazlıktan gelmek durumunda oldukları anlamına gelir. Ne gariptir ki, bu türden başarısız bir edim sakıncalı olduğundan fail suçlu konumuna düşer; karşılaşmadaki diğerleri ise, onun bu hassas konumuna karşı saygılı olmak noktasında fiilin başarılı olduğuna dair bir emare göstermek için çoğu zaman gayret gösterir ve hatta faili korumaya yönelik bu gereksinim onları mevcut duruma kendiliğinden iştirak etmekten dahi alıkoyar.(54-55)
-Dolayısıyla “bir şeyin şakasını yapma” hakkı, genellikle üst mevkiden bir kişiye veya budala rolünü oynayan alt mevkiden biriyle sınırlıdır; alt mevkidekinin bu rolü karşılama esnasında, karakterinin karşılığı olarak başına buyruk hareket etmesini sağlar. Her iki durumda da bu yeniden yönlendirici etki, karşılaşma bünyesindeki güç dağılımını tehdit etmeksizin gerçekleşebilir. Dönüşüm kurallarını kalıcı olarak değiştirebilecek bir kaynak sunulduğunda, manipülasyon kapasitesi ile mevki arasında daha da yakın bir örtüşme beklenebilir. (70-71)
-Rol kavramının klasik formülasyonu sosyal-antropoloji geleneğinden gelir ve kimi zaman rol teorisi denilen bir kavramsal çerçevenin gelişmesine sebep olmuştur. Statü, bir takım konum sistemleri veya örüntüleri içerisindeki bir noktadır ve yükümlüleri bağlayan karşılıklı bağlar, hak ve görevler üzerinden birim içerisindeki diğer konumlarla ilişkilidir. Rol ise, yükümlünün işgal ettiği konuma yönelik normatif talepler uyarınca hareket etmesi durumunda iştirak ettiği faaliyetten meydana gelir. Bu normatif anlamdaki rol, belirli bir bireyin kendi konumu içerisindeki fiili davranışı olan rol icrasından veya rol sahnelemesinden ayırt edilecektir. (Dolayısıyla dâhil olunabilen, işgal edilebilen ve terk edilebilen şey rol değil, bir konumdur çünkü rol yalnızca icra edilebilir. Fakat bende dâhil hiçbir araştırmacı bu tutarlılıklarla ilgileniyor görünmemektedir) (89-90)
Heretik Yayınları, 2018 basım, 1.baskı. Çeviren: Sercan Çalcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder