16 Haziran 2025

İSTANBUL KAZAN BEN KEPÇE – SERMET MUHTAR ALUS

-Galata’daki Azapkapısı Camisi’ni geçip yukarı vurdun mu, Meyit Yokuşu denilen dimdik bayıra gelelim. Oraya böyle kötü bir ad takmalarının sebebi, rivayete göre bayırı bir hamlede aşmaya kalkışanların mevta oluverişi imiş ve bu hal çok vuku bulmuş.(29)

-Vaktiyle yalnız Beyoğlu Rumlarıyla Tatlısu Frenklerinin nevale(yiyecek) yeri olan Balıkpazarı’nda bugün elleri ip torbalı, orta tabakadan bayanlar ve baylarla, peşleri uşaklı, hamallı, otomobilli zatlar gırla. Bir Türk kadınının buraya girmesi, hatta Cadde-i Kebir’den (8.dipnot/ Günümüzde İstiklal Caddesi denen, Tünel-Taksim arası. Avrupalılar buraya Grand Rue de Pera dediklerinden Osmanlılar döneminde aynı anlamda Cadde-i Kebir denilmiş, Cumhuriyet’in ilanından sonra da İstiklal Caddesi adı verilmiştir.) şaşırıp yana sapması ne mümkün? Evi Bursa Sokağı’nda olan zamanın Lokman’ı Zambako Paşa’ya, Asmalımescit’teki cilt hekimi Düring Paşa’ya gideceklerin bile, o kadarcık yer için mutlaka bir arabaya binmeleri şart. (33)

-Şimdiki Galata Köprüsü Meşrutiyet devrinindir. 23 bin liraya malolup Almanya’da, Nürnberg’de “Feraynikte maşiner fabriken Avgusburg” kumpanyasının yapısıdır. Boyu 462, eni 25 metredir. 1912 senesi nisanında açılmıştır. (70)

-Çarşıkapısı'ndaki Sarafim'in Kıraathanesi bir vaktin eni konu umumi kütüphanesiymiş. Yevmi cerideler (günlük gazeteler), risale-i mevkuteler (süreli yayınlar), bunların cilt cilt koleksiyonları, çeşit çeşit romanlar...Beğen beğendiğini oku....Devrin bütün üdeba ve şuarası, ehl-i kalemleri (yazıcıları) oraya müdavim: Şinasi, Namık Kemal, Ebüzziya, Ali Bey, Lastik Said Bey, Ahmet Midhat Efendi, Muallim Naci, Şeyh Vasfi...(111)

-Veznecilerdeyiz. Veznenin bir manası da tartı ve tartmaya mahsus alet. Bu ıvız-zıvırları yapan ustaların orada oluşundan semt bu ismi almış. Küçüklüğümüzde yerlerine fermeneciler, yani esnaf elbiseleri dikenler yerleşmişti. (117)

-Lalelideyiz. Laleli Baba, Kanuni Süleyman devrinin meczuplarından ve ermişlerinden. Oracıkta hasırdan bir kulübede otururmuş. Semtin ve caminin adı ondan kalma. Cami III.Mustafa'nındır. Şair Fitnat Hanım'ın: "Mualla cami-i rana-yı Sultan Mustafa'dır bu" tarihinden anlaşılacağı üzere 1177'de (1764) bitirilmiş. Bundan sekiz sene evvel yapılan Nuruosmaniye'nin hemen hemen eşidir. Yani Avrupa mimarisi tarzında, uydurmasyon, "akant" ve "rokoko" tezyinatlıdır. Büyük türbede III.Mustafa, yanında oğlu III.Selim yatar. Ayrı bir türbede de Laleli Baba...(128)

-Topkapı'nın eski ismi Aya Romano Kapısı imiş. İstanbul'un muhasarası günlerinde Fatih'in çadırı ve karargahı buranın tam karşısına rastlarmış. Oraya Topkapı denilmesinin sebebi de Macarlı Urban'ın bir mil mesafeye 600 kiloluk taş gülleler atan azman topunun, kale duvarlarının bu kısmını dövmesi... (149)

-Samatya kelimesinin aslı da eski adı Psamatya. Kal ü beladan beri Ermeni yatağıdır. Evvelce de kıyıda birkaç meyhanesi, kahvesi, salaş deniz hamamı vardı. (163)

-İstanbul Hasköyü'nün Beni İsrail makam oluşu, Kösem Sultan'ın Yenicami temellerini attırışından sonradır. O havali o vakitler Yahudi yatağı imiş. Cami yapılırken onları Haliç'in karşısına göç ettirmişler. Sirkeci'dekiler de, şimendiferin rayları döşenirken, gene Hasköy'e yollanmış. Hala Demirkapı'da oturanlar bakiyeleri. (Beni İsrail makam: Yahudilerin yerleşim merkezi. Uzun zaman Eminönü'ndeki Cuhut Mahallesi'nde oturan Yahudiler 1597'de Yeni Cami için yapılan kamulaştırmada, ikinci kez ise 1661'de buradan Hasköy'e göç ettirilmişlerdir.) (167)

-Balat, İstanbul'un en has ve karakteristik Yahudi mahallesidir. Deniz kıyısında kale duvarlarının orada bir kapısı bulunduğundan Balat Kapısı derlermiş. (170)

-Bakırköy de Adalar gibi ezelden susuz ve yangındır. Vakıa her evinin kuyusu, emme basma tulumbası yok değil. Gelgelelim Rumi Haziranın 16'sında (28 Haziran) yaprak aşısı nihayetlenip Kızıl Erik Fırtınası geçer geçmez, yani yaz kuruluğu başlar başlamaz kuyulardaki o kireçli suyun damlasını bul; ortalık Kerbela. (178)

-"Bosphore", Avrupa lügatlerinde "az geniş olan boğaz" diye tarif edilmektedir. Rumca Bosporos'tan geliyor; "İnek geçidi" manası. Mitolojiye göre, güya mabut "İo" inek şekline girip Boğaz'ı yüzerek geçmiş. (181)

-Eskiler Kireçburnu'na Karadeniz'in anahtarı diyorlar. İstanbul'dan çıkılırken Karadeniz'i ilk gören burasıdır. Köy, Keçecizade Fuad Paşa'nın sadaretinde (1864), Yeniköy namıyla bazı kimseler tarafından kurulmuş. Rus harbinden (1877-78) sonra muhacirler oturtulmuş. Başlıcası Dahiliye Nazırı Memduh Paşa'nınki olmak üzere tek tük yalıları da yok değildi. (196-97)

-Kuzguncuk, bugüne bugün de Balat, Hasköy, Ortaköy gibi en koyu Musevi semtlerinden biridir. Frenk Tepesi'nin kuş bakışlığına, şairane manzarasına eş bulunmaz. (214)

-Üsküdar'ın Yenimahalle, Selamsız, İcadiye tarafları Ermeni yatağı...(229)

-İstanbul'da ilk futbol, Kuşdili Çayırı'nda oynanmıştır. "İngilizler top oynuyorlar" diye etraf halkı seyrine üşüşürdü. Bizlerin ilk amatörümüz de hiç şüphesiz Bahriyeli Fuad Bey'dir. Meraklıların çoğalması, oyunların Papaz Bahçesi Çayırı'na (şimdiki Fenerbahçe Stadı) geçmesi bundan epeyce sonradır. (241)

-Selamiçeşmesi, Üsküdar'dan Anadolu'ya, Suriye'ye, Irak'a yol tutan eski orduların, kervanların ikinci selametleme noktası. Birinci Haydarpaşa'daki Ayrılık Çeşmesi, üçüncüsü Caddebostan'ındaki Çukur Çeşme, dördüncüsü de Bostancı Köprüsü'nün başı. (245)

-Maltepe, Pendik gibi Rumluk değil, Türk ve Müslüman yatağı. (254)

-İstanbul'un eski ahalisi, yani 486 sene (1453'ten) evvelkiler, Adalar'a Demonisya yani Halk adaları, sonra Papadonisya yani Papaz Adaları derlermiş. Şark imparatorlarına, imparatoriçelerine, prenslerine sürgün yeri oluşundan Avrupalılar Prens Adaları diyorlar. Bizler de Kızıl Adalar demişiz. Topyekun dokuz adettirler. Büyükleri İzmit Körfezi'ne gidiş sırasile Kınalı (Proti), Burgaz (Antigoni), Heybeli (Halki), Büyükada(Prinkipo)...Küçükleri de Hayırsız Adalar dediğimiz Sivri Ada (Oskiya) ve Yassıada (Platiya); Heybeli'nin önündeki Kaşık Adası (Pita); Büyükadanın cenubundaki Sedef Adası (Anterobintos) ve gerisindeki Tavşan Adası (Neandros). Hepsi de keşişler ikametgahı ve manastırlarla doluymuş. (256-257)

Kırmızı Kedi Yayınları, 2019 basım, 1.baskı. Hazırlayan: Necdet Sakaoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...